Havalar birden bire normallerin üzerinde ısındı. Bu mevsimde havaların ısınmasından daha doğal bir şey olamaz. Ancak bu mevsimde korkulu rüyamız orman yangınları. Nitekim ekranlara ve gazete sütunlarına yansımaya başlayan yangın haberleri yüreğimizi hoplatıyor. Çünkü şu yangınlardan çektiğimizi, kaybettiğimizi başka şeylerden çekmedik. Bu ülkenin akciğerlerinin yanması gerçek anlamda çevre felaketinin ötesinde tam bir çölleşmeye giden yolun kilometre taşlarından başka bir şey değil. Türkiye’nin en önemli nefes borusu olan ormanlarımızı bırakın yangınlara kurban etmeyi, daha da arttırmak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Bu ülkeyi seven herkesin bu ülkenin orman ve ağaç varlığına karşı büyük bir hassasiyet göstermesi en azından vicdani bir görev.
Geçtiğimiz yıl çevremizde çıkan yangınlarda sadece orman varlığımızı değil, yetişmiş bir ağaçtan çok değerli mühendislerimizden birini kaybettik. Eskişehir’in bir orman şehidi oldu. Birkaç parça ağacı kurtarmak adına dozerin üzerine atlayıp yangına bizzat müdahale etme cesaretini gösteren genç bir mühendisimizin kaybının acısı hala yüreklerimizde.
Bu sebeple ısınan havalarda en çok dikkat etmemiz gereken şeylerden birisi ormanlarımızın korunması. Ormanlarımızın korunması konusunda hepimiz üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz. Isınan havalar ve yaklaşan Kurban Bayramı’nda fırsatı değerlendirmek için ağaçlık alanları tercih edecek vatandaşlarımızın gerçekten çok dikkatli olması gerekiyor. Bir zamanlar ormanları ile ünlü bir vatanın bugün yaşadığı fırtınalar, seller, hortumlar, dolu yağışlarının sebebi daha önce önemsemediğimiz kaybettiğimiz varlıklarımızla doğrudan ilişkilidir.
Bu sebeple şimdiden orman alanlarımızın korunması için harekete geçmeli ve ak ciğerlerimize hep birlikte sahip çıkmalıyız.