Özellikle yaz mevsiminde çevre ile ilgili tüm ayıplarımız ortaya çıkıyor. Rastgele attığımız sulu çöpler, doğada kaybolmayan poşetler, jelatinler, alüminyumlu parçalar ve cam artıkları ve daha neler neler gerçekten hem görüntü olarak hem de doğaya verdiği zararla geleceğimizden çalıyor farkında değiliz.
Sadece son yüz yılda savaşların sebep olduğu tahribatın bugün acı bilançosuyla karşı karşıyayız. Bugün iklim krizini konuşuyorsak, karbon ayak izinden bahsediyorsak son yüzyılda acımasızca kullandığımız savaş malzemelerinin yanı sıra insanlığı tehdit eden kimyasallardan üretilen sarf malzemelerinin de bunda etkisinin büyük olduğunu anlatmaya gerek var mı?
Bu arada asıl konumuz elbette bu değil. Çevrenin korunması adına hemen her birimizin sorumluluğu olmasına rağmen hala gerekli özeni gösteriyoruz diyemeyiz. Özellikle şehir hayatı içerisinde elimizdeki poşeti, kağıt parçasını veya plastik şişeyi rastgele atıyor, birilerinin de onu sonra toplamasını istiyoruz. Geçtiğimiz günlerde Porsuk nehrinin Köprübaşı mevkiinden geçerken suyun yüzeyinde gördüğüm manzara beni ürküttü. Bir sürü pet şişenin suyun yüzeyinde gezdiğini görmek insan olarak şahsen beni utandırdı. Öyle ki Porsuk sıklıkla yüzeyinde temizlik yapılan bir nehir olmasına rağmen bizler kirletmekten asla kaçınmıyoruz. Halbuki, hepimiz aşırı sıcaklarda elimize bir şişe su alıp serinlemeye çalışırken onları rastgele atarak aslında kendi kendimize kötülük yapıyoruz. O attığımız çöpleri de bir insanın temizlemek için mesai harcadığının farkında bile değiliz. Biz kirletmekten çekinmiyoruz ama insanlar temizlemeye yetişemiyorsa burada bir gariplik yok mu sizce…
Şehir içinde sokaklarda yaşanan tablolara ek birde piknik alanlarında bıraktıklarımız var. Nasılsa birileri buraları temizler mantığı ile hareket eden o kadar çok insan var ki. Piknik alanlarında da zaman zaman çöplerin ortalıklara saçılmış bir şekilde görüntülendiğine tanıklık ediyoruz. Yarın bir başkasının gelip dinlenmesine gerek yokmuş gibi olduğumuz yeri talan etme mantığından ne zaman kurtulacağız?
Soru şu; “Çevreyi biz kirletiyoruz da kim temizliyor?” kim temizliyor biliyor musunuz, bizim kardeşimiz, anamız, oğlumuz, kızımız temizliyor. Bu kadar hatırlatma yeter mi?