Birkaç gün önce Büyükşehir Belediyesi Halkla İlişkiler Bürosundan gazetelere bir haber servis edildi. Haberde belediye başkanı Büyükerşen’in Brüksel’de AB ülkelerine yaptığı bir çağrısı bulunuyordu. Çağrı şuydu “Bizi Avrupa Birliğine alın.” Türkiye Avrupa Birliği kapısından 1963 yılından bu yana bağlı bir şekilde bulunuyor. Türkiye artık AB kapısında beklemeyi aşarken, Büyükerşen tarafından yapılan çağrıda bir anlam taşımıyor. Çünkü Avrupa Birliğini oluşturan ülkeler Avrupa Birliği’nin geleceğine inanmıyorlar. İngiltere birlikten çıkmak üzere olduğunu açıklayalı birkaç yıl oldu. Fransa ortak para birimi olan Euro’yu tartışmaya çatı. Fransa’nın önceki para birimi ‘Frank’ın ‘ yolda olduğu söylendi. Avrupa Birliğine alınan Yunanistan’ın durumu ortada duruyor. Yunanistan birliğe üye olduktan sonra iki kez ekonomisini sıfırladı. Büyükerşen’in sözlerinin ne Avrupa’da ne de Türkiye’de bir karşılığı yok. Daha birkaç yıl önceye kadar Avrupa ve Atlantik ötesi, Türkiye’ye Büyük Orta Doğu Projesi ve Ilımlı İslam projesini dayatıyordu. 10 yıl öncesi Büyükerşen’in bizi alın dediği batı, Avrupa’nın orta yerinde Yugoslavya’dan beş devlet çıkardı. Yıllarca kan aktı. Libya’yı işgal ederek üçe böldüler. Bugün Büyük Orta Doğu Projesi de, Ilımlı İslam projesi de rafa kalktı. Davutoğlu’nun görevden alınması ile de yeni Osmanlıcılık sona erdi. Bu projelerin hepsi batı kaynaklıydı. Şimdi, batı Avrupa Birliğinin geleceğini tartışırken, en başta Almanya; Rusya, Çin, Hindistan ve İran ile yakın ilişkiler kuruyor. Avrupa da enerji projeleri, ticaret, yatırım, lojistik ağlar üzerinden Asya’ya bağlanıyor. Türkiye’de en başta Rusya, Çin ve Türk Dünyası ile ilişkilerini geliştiriyor. Orta Asya’da yerini alıyor. Asya’da yerini alan ve AB kapısına bağlanmaktan kurtulan Türkiye, AB ülkeleriyle de karşılıklı menfaatlere dayanan eşit ilişki kurma imkânına da kavuşacaktır. Ancak, ülkemizde ‘solda’ siyaset yapanların bazıları henüz durumun farkına varamadığı görülüyor. Hâlbuki Atatürk 100 yıl önce emperyalist batılıları yenmiş, sonra da onlarla eşit ortaklığa dayanan ilişkiler kurmuştu. Doğu ile de çeşitli anlaşmalar imzalayarak, işbirliklerini geliştirmişti. Ancak, CHP’nin Atatürk’ten sonra geliştirmeye çalıştığı sosyal demokrat söylemler, muhafazakâr partilerin imzaladıkları işbirliği anlaşmaları Türkiye’yi 50 yılı aşkın bir zamandır Avrupa kapısına bağladı. Tek yönlü anlaşmalarda zararlı çıkan taraf her zaman Türkiye oldu. Almanya bugün Avrupa’nın ABD’nin denetimi dışında olmasını istiyor. Bunun için ŞİÖ’ya yakınlaşıyor. En başta Almanya’nın sonra diğer AB ülkeleri giderek, doğuya doğru kayarken, AB’a girmek istediğimiz bugün artık tartışılmayan bir durumdur. Avrasya’da ekonomiler ve siyasetler yakınlaşıyor. Almanya, enerjide Rusya ile çok sıkı bağlar kurmuş bulunuyor. Asya uygarlığı, bütün dünya için olduğu gibi, Avrupa için de çekim merkezi oluyor.
AMERİKA’NIN KORKUSU
Bu dünya tablosunda, Washington yönetiminin en büyük korkusu, Almanya, Rusya, Türkiye birlikteliğidir. CIA denetimindeki Stratfor’un 2015 sonunda yaptığı değerlendirmede, ABD için birinci tehdit, “Yeniden Birleşen Almanya” ve ikinci tehdit de “Yeniden uyanan Türkiye” idi. Her iki tehdit, yakın geleceğin başlıca gündemidir. Türkiye, Rusya ve Almanya’ya Çin ve İran’ı da eklediğiniz zaman, yenidünyanın ipuçlarını görebilirsiniz.
1930’LU YILLAR
Avrupa birlik olmaktan öte Avrasya’ya kayarken, Büyükerşen AB çağrısı yapıyor. Kazım Kurt 1930’lu yılları küçümsüyor. CHP açısından 1930’lu yılların geçtiğini söylüyor. Yeni CHP diyor. Atatürk yönetiminin sayesinde Türkiye "Türk mucizesi" diye anılan ekonomik gelişmeyi başardı. Dünyada o zaman plan yapan iki ülke vardı: Türkiye ve Sovyetler Birliği. 1930'larda dünyada en hızlı gelişen iki ülke, yine onlardı. O gelişme hızını, Türkiye bir daha yakalayamadı. Karma ekonomi, sanayinin envanteri ve plan, bugün yine Türkiye'nin gündemine geliyor. Bugün ekonomi de ne tartışılıyor? Büyükşehir Kurtuluş Müzesinin planlayıcısı Anadolu Üniversitesi öğretim Üyesi Doç. Dr. Şaduman Halıcı’nın ‘Altı Ok’ kitabının okunmasını öneriyoruz.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!