AK Parti’nin çiçeği burnundaki il başkanı Avukat Zihni Çalışkan, yanında Teşkilat Başkanı Âdem Kara, Siyasi ve Hukuk İşleri Başkanı Orhan Durmuş ve AK Parti kadın Kolları Başkanı Özlem Yalçın ile birlikte gazetemizi ziyaret etti. İl başkanlığına Çalışkan atandığında da yazmıştım. Bence Çalışkan AK Parti il başkanlığına atanan en iyi isimdir. Eskişehir’e en uygun kişidir. Onun soyadındaki özelliği önümüzdeki süreçte belli olacaktır. Herkes onun ve teşkilatının başarılarını gördükten sonra bugüne kadar niye böyle bir başkan atanmadığına hayıflanacaktır. Bunu iddialı bir biçimde yazıyorum. AK Parti’nin Eskişehir’deki en büyük çıkmazı Eskişehir’e uygun bir yönetim kurumamasından kaynaklanıyordu.
AK Parti atlantikten uzaklaştıkça, CHP’de yakınlaştıkça yeni bir durum ortaya çıkıyor. Çalışkan’ın il başkanı olması da bunun bir göstergesidir. En azından ben böyle düşünüyorum. Birde şuna şaşıyorum. AK Parti içinde ve dışında Çalışkan’ın yıllar önce Bulgaristan’dan gelişi yani göçmen oluşuna takmış bir grup varmış. Bence en başta AK Partililer, Çalışkan’ın bu özelliğini ön plana çıkarmalıdırlar. Çalışkan’a sahip çıkan AK Partililer yerel seçimlerinde başarılı olabilirler. Alınganlıkla başarı olmaz.
ATATÜRK KONUYU ÖZETLEMİŞ
Atatürk’ün Osmanlı dağılınca yurtdışında kalan Türkler için şu önemli sözü 1931 yılında söylemiştir:” Muhacir diye küçümsenenler, tarihin yazdığı savaşlarda en geriye kalanlar, yani “Düşmanla sonuna kadar dövüşenler”. Çekilen ordunun ri’cat hatlarını sağlamak için kendilerini feda edenler ve düşman karşısında kaçmak, çekilmek nedir bilmeyenlerdir. Muhacirler kaybedilmiş ülkelerimizin milli hatıralarıdır”.
ŞUMNULU
Atatürk’ün bu özetinin üstüne şunları söyleyeceğim. Balkan savaşları sırasında açlık ve Türklere uygulanmaya çalışan soykırım nedeniyle bizim aile Şumnu’dan Bilecik’in Pazaryeri ilçesine gelir. Savaş bitince, Bulgaristan’daki mevziiyi kaybetmemek için Şumnu’ya geri giderler. Bulgaristan’daki arazilerine 1950 yılında el konulunca, bu kez Ankara’ya en yakın yer olarak gördükleri Sivrihisar’a gelirler. Babam Atatürk’ün muhacirler için söylediği sözlerden bir yıl sonra Şumnu’da dünyaya gelir. Bugün Sivrisar’da yaşıyor ve 86 yaşındadır. Şimdi ben Şumnulu mu? Yoksa Sivrihisarlı mıyım? Balkanlarda veya dünyanın en hangi bir ülkesinde Türk topluluklarının bulunması ve yaşaması Türkiye ve Türklerin yararınadır. Onları orada bir büyükelçi veya temsilci gibi düşünmek gerekir.
Yanılmıyorsam geçtiğimiz yıldı. Belediyelerimizden birinin meclis üyeleri Bulgaristan Şumnu’ya gittiler. Şumnu’daki balkanların en büyük camisi olan Tombul camisinde Cuma namazı kıldıktan sonra, telefonla beni aradılar. Meclis üyeleri namazdan sonra konuştukları cemaatten müftülerin bizim yakın akrabalar olduğunu öğrenince bana telefon etme ihtiyacı duymuşlar. Bende bizim ailenin İslamiyet’i oraya kadar götürebildiğini, balkanlardan sonra İslamiyet’i daha ileriye götürecek kişiler arandığını söyledim. Kısacası, yüzyıllar içinde Karaman’dan balkanlara Türkler gitmeseydi. Ne olurdu? Birçok şey farklı olurdu. Bugün farklı şeyler tartışılırdı. Oradan gidenlerin bazıları yüzyıllar içinde Anadolu’nun çeşitli yerlerine yerleştiler. Bazıları ise balkanlarda dağılan Osmanlı coğrafyasından sonra ortaya çıkan ülkelerde yaşamaya bizleri temsil etmeye devam ettiler. Konuyu toparlarsak, Eskişehir’e Balkan Türklerinin ne kattığını aklımıza getirirsek, onlara daha sıkı sarılırız.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!