Başarılı siyasetçinin gözü belki de, diğer siyasetçilere göre daha farklı oluyor. Olaylara diğer siyasetçilerin baktığı pencereden bakmayacaksın. Bir de olaylara, gelişmelere esprili yönden yaklaşacaksın. Herkesin bakıp da göremediğini ortaya çıkaracaksın.
Şehir merkezindeki üç belediye başkanı 24 Temmuz Gazeteciler Bayramı ve Basında Sansürün Kaldırılışı gününde, çeşitli açıklamalar yaptılar. Gazeteciliğin iyi bir meslek olduğunu, gazetecilerin özgür olması gerektiği gibi konular üzerinde durdular. Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç çalışmasını aslında bir hafta önceden başlattı. Eğer Ataç’ın başlattığı çalışma olmasaydı, diğer iki belediye başkanı 10 Ocak tarihinde basın bayramını veya gününü kutlamaya devam ederdi. Bu söylediklerime ‘yok ya’ diyenler olabilir. En azından ben öyle düşünüyorum.
NEDEN Mİ?
Geçen hafta Tepebaşı Belediyesine uğradığımda, belediyenin basın bürosu çalışanları 24 Temmuz’un benim açımdan ne önem taşıdığını sordular. Ben hatta espri yaparak, kabotaj bayramını da unutmayın. 24 Temmuz kadar önemlidir dedim. Bizim 10 Ocak’ı kutlamadığımızı söyledim. Sonra da Ataç’ın ne sürpriz yapacağını düşündüm. Ataç’ın ilk sürprizi ilginç ilan tahtasına astığı ilanları oldu. İlan tahtasına astığı ilanları duyunca, şehirde o ilanları aradım. Yürüdüğüm içinde şekerim düştü. İkincisi sabah gazeteye geldiğimde Ataç’ın gazetecilere birer mektup ile kurşun kalem gönderdiğini gördük. Yılda 4 gazeteciler bayramı veya günü var. 24 Temmuz gazetecilere neyi anlatır? Ataç mektubunda kısaca bu durumu da değinmiş. Kendisine teşekkür ediyoruz.
İTTİHATÇI GELENEĞİ
24 Temmuz da kutladığımız gazeteciler ve basın bayramı 1908 devriminin 110. Yıldönümüne denk geliyor. Dönemin süper güçleri karşısında boyun eğmeyen, İttihatçıları padişaha baskı yaparak, meşrutiyeti ilan ettirdiler. 1908 devrimi bir on yıl sonra bu topraklarda meclisin açılmasını sağlamış ve arkasından Cumhuriyetin ilan edilmesini sağladılar. İttihatçıların devrimci mücadelesi cumhuriyetin kurulmasına giden yolu açmıştır. Bu topraklarda vatanseverliğin öncüsü ittihat ve terakki fırkası olmuştur. Bazıları ittihatçıları tarihten gelen bazı olaylarla yanlış tanır. Kötü bir olay veya akım olarak gösterir. İttihatçılarında modernleşme modeli batı idi. Fakat her hangi bir dış gücün devamı olarak batıcı değillerdi. Çünkü sahada mücadele ettiklerinin tamamının arkasında batılı yani dönemin emperyalist güçleri vardı.
İttihatçılar, herhangi bir dış güce dayanarak Osmanlı’nın bekasının devamının mümkün olamayacağını düşündüler. Ayrıca dış güçlere rağmen Osmanlının bekasının mümkün olamayacağını biliyorlardı. Hatırlatmak açısından Enver Almanya, Cemal Fransa ve Rauf İngiltere ile bu ülkelerde görevli olarak bulundukları sırada derin bağlar kurdular. Onların hepsi ile ayrı ayrı bağ kursalar bile batıdaki bir güce teslim olmak diye bir düşünceleri yoktu. Sistemlerini böyle oluşturmuşlardı. Birinci Dünya Savaşı’nda Almanlarla sıkı bir işbirliği halinde iken bile sık sık kavga çıkıyordu. Sadece Mustafa Kemal’in Çanakkale ve Suriye’de Alman komutanları ile hayati konulardaki kavgalarını hatırlamakta yarar vardır. Yani, ittihatçıları hepsi vatansever ve emperyalizme karşıydılar. Bugün köşeme koyduğum kartpostalda İzmir’in 1908 yılında meşrutiyetin ilanı şerefine yaptığı kutlamalar görülüyor. Kısacası, İttihatçı kadro, 1903-1914 sürecinde Balkanlar’da Bulgar, Sırp, Yunan ve buna benzer komitacılar ile mücadele etti. Esnaf Odaları Başkanı Ekrem Birsen de, bugün gazetecileri unutmayarak, kahvaltıya davet etmesi 24 Temmuz’u kutlaması alkışlanacak bir durumdur. Sadece tarihi gerçeklere algılarla bakmamalıyız. Madalyonun arka yüzüne de bakmalıyız. İttihatçıların o günlerde kimle savaştığına bakalım. Yedi düvelin yenildiği Çanakkale’yi hatırlayalım. Son yıllarda hatırlanan Kut’ül Ammare’yi bir kez daha düşünelim. 24 Temmuz önemli bir tarihtir. Bu günü sadece Gazeteciler Bayramı olarak görmek, yanlış anlamalara neden olur.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!