Samsun’daki Atatürk’ün bağımsızlık yolundaki ilk adımının anlatıldığı anıt, saldırıya uğramıştı. Saldırı haberi ilk önce Samsun’dan başlanılarak dalga tüm Türkiye’ye yayıldı. Gerçek Atatürkçüler, Atatürk’ün, duvarda asılı bir portre ya da meydandaki heykel olmadığının altını çizdiler. Atatürk’ün, bugünkü yürünen yolun haritası olduğunu söylediler. Saldırı Atatürk’ün önemini ve bugün çıkarılması gereken dersi milletin önüne bir kez daha çıkardı. Hatırlattı.
Atatürkçülük heykellerde, büyük boy yaka rozetlerinde, ellerdeki flamalarda, rakı-leblebi sofralarında, papyon-kravatta, mini etekte, yaşam tarzında mevzilenmek de değildir. Atatürk tarihte bir hatıra değil, bugünün programı ve yürünecek yolun, yürüme kılavuzudur.
ATATÜRK ARAMIZDADIR
Atatürk bugünde yaşıyor ve bizlerle mücadeleye devam ediyor. Atatürk ile veya daha doğrusu Atatürkçü düşünce ile bugün hangi mücadelenin içindeyiz. Ne yapıyoruz?
Bugün Atatürk ile buluşmak, yürümek demek en başta tam bağımsızlık, ortaçağ üretim ilişkilerinden bütünüyle kurtulmak demektir. Samsun’da iki kullanışlı provokatörün Atatürk heykeline saldırması olayı, bir kez daha Atatürk ile hangi mücadele ya da mevzideyiz tartışmalarını önümüze getirdi. Kimisi olayı net göremedi. Kaos planlarını ortaya çıkardı. Atatürkçülük de, sadece, kuru kuruya laiklik mevziisi de değildir. Gladyo örgütüne karşı 15-16 Temmuz’da ABD-FETÖ Darbesine karşı eylemli olarak tavır almaktır. Atatürkçülük, Mavi Vatan mücadelesi demektir.
Türkiye’ye yönelen tehdidin odağı olan Doğu Akdeniz’de kahraman donanmamızla birlikte olmaktır.
ATATÜRKÇÜ EMPERYALİZME TAVIR ALIR
Atatürkçülük, ABD merkezlerinden pompalanan Rusya, İran, Çin, Suriye, Asya düşmanlığı kışkırtmak, Azerbaycan’da, Libya’da bozgunculuk yapmak değildir. Suriye ile anlaşmak demektir. Vatan bütünlüğümüz için ABD-İsrail ekseni ortak tehdide karşı gerçek dostlarımızla kucaklaşmak, doğru strateji kurmak, ittifak birikimimizi değerlendirmek demektir. Atatürkçülük, Batıcılık değildir. Sözde Atatürkçüler, Kemalist Devrimin kireçlenmeye başlamasıyla birlikte, Atatürk’ün çağdaşlaşma amacını “Batılılaşma” olarak tanımladı. Atlantik’le uyumlu bir Atatürk imal edildi. Atatürk, 100 yıl önce olduğu gibi bugün de emperyalizme ve çürüyen medeniyete karşı, çağdaş uygarlığın adresi olan Yükselen Asya Cephesindedir.
ÇÜRÜYEN EMPERYALİZM
Atatürkçülük, çürüyen emperyalist sistemin, topluma dayattığı yaşam tarzını benimseyerek, LGBT’ye özgürlük, cinsel yönelimlere güvence, aileyi, kadını, çocukları hedef alan uygulamalara tam siper olmak değildir. Bu yozlaşmaya karşı, Milli kimliği, milli kültürü korumak, ortaçağ ilişkilerinden sıyrılmak, tarihteki köklerine yaslanan Cumhuriyet birikimimizin çağdaş değerlerini yükseltmektir.
Atatürk’ün insanımız, ülkemiz ve devletimiz için önemi, değeri ve büyüklüğü de her geçen gün giderek daha da artmaktadır. Ortadoğu’nun günümüzde içine düşürüldüğü ateş çemberi ortamında, o dönemin barış ve dostluk ortamını özleyenler arasında Atatürk’ün önemi daha iyi anlaşılmaktadır.
NEDEN ATATÜRK’E SALDIRI VAR
Atatürk’ün çağdaşı hiçbir devlet adamına dünyanın hiçbir yerinde saldırılmaz ve saldırılması düşünülmezken, neden Atatürk’e saldırıların artmakta olduğunu toplum olarak çok iyi sorgulamamız gerekmektedir. Yurtdışındaki saldırıların temelinde, emperyalist devletlerin, ulus devletleri hedef alan politikaları ve çıkar hesapları nedeniyle Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme emelleri yer almaktadır. Yeniden şekillendirmek için kullandıkları araç ise etnik ve inanç temelli farklılıkları kaşıyarak iç ve dış çatışmalar körüklemektir. Böylece ulus devletleri parçalayarak küçük, kolay denetlenebilir devletler yaratılmak istenmektedir.
ATATÜRK’ÜN DEĞERİ
Atatürk, Türkiye’nin ve Ortadoğu devletlerinin, barış ve huzur içindeki bir coğrafyada yaşayıp gelişebilmesi ve kalkınabilmesi için önce tüm komşuları ile barış ve dostluk antlaşmaları yapılmasını sağlamış, sonra da 1934 yılında Balkan Paktı, 1937 yılında da Sadabat Paktı imzalanmıştır. Ortadoğu’nun günümüzde içine düşürüldüğü ateş çemberi ortamında, o dönemin barış ve dostluk ortamını özleyenler arasında Atatürk’ün önemi, değeri ve büyüklüğü sanırım çok daha iyi anlaşılmaktadır.
Atatürk’ün insanımız, ülkemiz ve devletimiz için önemi, değeri ve büyüklüğü de her geçen gün giderek daha da artmaktadır. Çünkü insanlar ve toplumlar sahip olduklarının değerini onlara sahipken değil, onları kaybetme duygusunu yaşadıklarında anlarlar. Bizde bugün bu konumdayız. Samsun’daki olayda bize onu yeniden hatırlamamızı ve hepimizin birer Atatürk gibi düşünmek, hareket etmek zorunda olduğumuzu hatırlattı. Atatürk’ün tarihimizde bir hatıra olarak değil, mücadelenin ve yürüyüşün simgesi olduğu ortaya çıktı.
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!