Eskişehir Balmumu Müzesinde resim yaparken heykeli bulunan ünlü ressamımız İbrahim Balaban, önceki gün 98 yaşında hayatını kaybetti. Balmumu Müzemizin arşivine baktım. Balaban’ın balmumu müzesindeki fotoğrafı yok. Herkesin var, onun fotoğrafı konulmamış. Balaban’ı zaten olayları yakından takip eden, edebiyat ve sanatla ilgili kişiler daha çok biliyor. Balmumu müzesinin eleştirilecek pek çok yönü var. Ama müzede yapılan en iyi çalışmalardan birisi Türk tarihinde önemli bir şahsiyet olan ressam İbrahim Balaban’ın balmumu heykelinin yapılmış olmasıdır.
BALABAN NEREDE?
Balmumu Müzesi açılmadan, balmumu heykeller yerleştirildikten sonra, müzeyi gezenlerdenim. Bazı şahsiyetlerin müzeye lüzumsuz konulduğuna inanlardanım. Ama Balaban tam yerine oturmuş ve iyi düşünülmüş bir şahsiyettir. Balaban’ı n resim yaparken balmumu heykelini gördükten sonra, Balaban’ın onca yaşına rağmen müzenin açılışına gelip gelmeyeceğini düşündüm.
Gelme ihtimaline karşın, müzenin açılışında kapıda onu bekledim. Uzun saçları ile İbrahim Balaban, kapıda görüntü. Olayın farkına varamayan gazeteci arkadaşlarım, müzenin açılışına gelen ünlü sanatçı peşine düşmüşlerdi. Ben kapıda Balaban’a Eskişehir’e hoş geldiğini söyleyerek, “Gel Balaban heykelinin yanına gidelim” dedim. Bana ‘Balaban nerde”? şeklinde konuşarak takıldı. Onu heykelinin yanına götürdüğümde “İşte Balaban burada” diyerek sevincinden çığlık attı.
BALABAN KİMDİR?
Milliyet’te beraber çalıştığımız Nazım Alpman arkadaşımız, önceki gün onun ölüm haberini sosyal medyadaki hesabından tüm Türkiye’ye duyurdu. Eskişehirli yayın evi sahibi değerli dostum İsmet Arslan’ın da onunla yakın dostluğu vardı. Eskişehir’deki müzedeki sohbetimizden sonra bizimde onunla olan ilişkimiz devam etti. Yazdığı ‘Şair Baba ve Damdakiler ‘ kitabını ise lisede okumuştum.
Bilmeyenler için ünlü ressamımız Balaban’ı şu şekilde kısaca anlatalım. İbrahim Balaban, Bursa Cezaevine siyasi olmayan bir suçtan 16 yaşındayken girer. Balaban’ı o günlerde Bursa Cezaevinde yatan şair Mazım Hikmet’in koğuşuna verirler. Balaban Nazım ile 6.5 yıl koğuş arkadaşlığı yapar. Nazım bakar ki koğuş arkadaşı aslında iyi resim yapmaktadır. Onu daha iyi ressam olması için teşvik eder. O da cezaevinde Nazım Hikmet’in teşviki ile kendisini daha da geliştirir. Çıktığında ünlü bir ressam olur. Ayrıca, cezaevini anlatan 1968 yılında ‘Şair Baba ve Damdakiler’ kitabını yazar. 400 sayfalık kitap büyük ilgi görür.
Balaban kitabı yazma gerekçesini ise şu satırlarla özetler:”Şair babamla ikimiz buluşmadan önce el yordamı ile arıyordum kendi kendimi karanlıkta. İlkin O'nu buldu ellerim. O da alıp koydu beni kendi yerime. Bu kitabı O'nun için yazıyorum. Duyduk duymadık demeyin! O'nun için yazıyorum”. Mekânı cennet olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!