Bu şehirde yaşayan herkes başka bir şehirde yaşamayı düşünmez. Eskişehirliler bu işi genellikle ‘Kalabak Suyu’na bağlarlar. Kalabak suyu içenlerin bu kentten ayrılamayacakları düşünülür.
Küresel salgın, hepimizin ayarını bozdu. Eskişehir’in gelişimini de etkiledi. Her şeyden önce Eskişehir’e yönelik turist akımı bir yıl durdu. Turiste alışan Eskişehirlinin morali bozuldu. Turistlerin buluşma alanı olan Odunpazarı ve parklar öksüz kaldı. Çarşılar ve pazarlarda alış-veriş kesildi. Şehrin ve esnafın geliri azaldı.
Bu şehir göçlerle kurulmuş bir şehirdir. Kırımlılar gelmiş. Sonra Kafkasya’dan Çerkez ve kökenliler geldi. Balkanlardan özellikle de Bulgaristan’dan Türk soylular baskılar sonucu zaman içinde Eskişehir’e geldiler. Üç merkezden zaman için göçlerle gelen Türk boylarının renkleri Eskişehir’de birbiri ile karıştı. Eskişehir için ellerini taşın altına koymayı ihmal etmediler. Tarihten Eskişehir’de yaşayanlar, üç yoldan gelen Türkler ile kaynaştı. Türk’ün renkleri Eskişehir’i merkez almış oldu.
TÜRK’ÜN RENKLERİNİN BULUŞMASI
Balkanlar, Kafkasya ve Kırım’dan gelenler dışında ekonomik kaygılarla ya da eğitim görmek için Eskişehir’e Anadolu’nun birçok yerinden de göçler oluştu. Malatyalılar, Sivaslılar, Vanlılar ve Karadenizliler de şehre renk kattı. Atatürk özellikle altını çizmiş ama hala anlayamayan ve yorumlayamayanlar var. Türk bir ırkın adı değildir. Atatürk’te bu kavramı net ortaya koymuştur. Türklük bu coğrafyada yaşayanların genel adıdır.
Türk kavramında beni en duygulandıran olay Bulgaristan’da oldu. Mesela bir taksi durağına yaklaşarak, Türkçe bilen taksici olup olmadığını sorduğumda, çok kez “ Ben Türk’üm” cevabını aldım. Balkanlarda, Kırım da veya Kafkasya’da Türk olmak, ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene’ demek zordur. Bırakılmak zorunda kalan topraklarda bugün de yaşayan Türkler bizim bir zamanlar orada olduğumuzun göstergesidir. Burada Türklüğünden bahsetmemek isteyenlere söylenecek bir söz bulamam. Fransızlığından ve Almanlığından söz etmek isteyemeyen olabilir mi?
VE DE SONUÇ
‘Kendi yolunda gitmek’ gitmek diye bir kavramı hepimiz biliyoruz. Frank Sinatra "My Way"i söylerken bu kadar tutkulu söyleyeceğini hangimiz tahmin ederdik. Şarkının ruhunun sürüklediği yol Sinatra`nın yaşamıyla mı kesişmişti? Eskişehir de birkaç yıl önce Büyükşehir Kent Konseyi bir anda ‘Şehrin Renkleri Korosu’ oluşturdu. İlk konserine Bin 500 kişi geldi. Yer yerinden oynadı. Sonra araya küresel salgın girince koro da çalışmalarına ara vermek zorunda kaldı.
Eskiden koro müziği denildiğinde dinlemesi ağır ve zor müzikler akla gelirdi. Rahmetli Levent Kırca’da aklıma geliyor. 1990’lı yıllarda onun koro ile ilgili parodileri vardı. Onun o parodilerinde iç bayıltan koristler vardı.
Dünyada daha sonraları bir akım ortaya çıktı. Metroda gençler şarkı söylemeye başladı. ‘Jericho’ sembol oldu. Videoları izleme rekorları kırdı. Koro müziğinden ciddiyet perdesi sıyrıldı. Eskişehir’de de son günlerde tramvaylarda gitar çalan, şarkı söyleyen gençlere rastlıyoruz. Tramvaylarda genç güzel kızların, yakışıklı gençlerin neşeyle söylediği müzikler, kent insanı üzerindeki stresi alıyor. Eskişehir kültürüne daha değişik bir bakış açısı getiriyor. Geçen gün tramvayda gitar çalan ve şarkı söyleyen iki genci gazetemizde haberde yaptım. Şarkı bitince herkes onları alkışladı. Güzel müzik Eskişehirlilerden alkış alıyor. Kente değer katan olaylar zinciri bunlar değilmidir?
KORONUN VE İZLEYİCİLERİN COŞKUSU
Hiçbir şey öyle aniden, kendiliğinden olmuyor. Bin 800 lerde başlayan göç ve Eskişehir olgusu bugün kenti bu konuma getirdi. Niye Eskişehir örnek ve lider kültür kenti olarak görülüyor. Bütün yaşadıklarımızı üst üste koymamız gerekiyor. Kent Konseyi’nin özellikle de Kent Konseyi Başkanı Nuray Akçasoy’un girimleri ile kurulan koro’da o göçlerle gelenlerin torunları ya da torunlarının torunları birlikte görev yapıyor.
Geçtiğimiz Pazar günü Atatürk kültür Merkezinde sahne alan koro, tamamen bu şehrin renklerinden oluştu. Emekli öğretmende var. Müziğe ve sesine güvenen çarşı esnafı da var. Salonu dolduran ikibin kişi koroya koro oldu. Koristlere korist oldu. Kent Konseyinin genel sekreteri Ahmet Kapanoğlu konserin açışını yaparken kendisinin de Balkan göçmeni olduğunu ve ailesinin Üsküp’ten geldiğinin altını çizdi. Herkes konserin sonunda folklorcuların Türk bayraklarını açmasını ve fonda Atatürk’ün Balkanlı anne ve babasının yan yana fotoğrafı ikibin kişiyi ayağa kaldırdı. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Tek kelime ile…
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!