Eskiden belediyeler sadece, kentlilere bir başka deyişle şehirlilere hizmet verirdi. Büyükşehir yasası ile kırsal alanlara da hizmet götürmeye başladılar. Köyler, ilçe belediyelerinin ve büyükşehir belediyelerinin mahalleri oldu. Eskişehir’de ilçe belediyesi olarak kırsal alanlarla köyken, mahalle olan yerleşim yerleri ile en sıcak ilişki kuran belediyenin Tepebaşı Belediyesi olduğuna inanıyorum. Tepebaşı Belediyesi kırsal kesimde ciddi çalışmalar yapıyor.
Belediye yaptığı hizmetleri renkli hale getirmesini de biliyor. Tepebaşı Belediyesinin, Pişmiş Toprak Sempozyumu gibi Geleneksel Küçükbaş Çoban Festivali de Eskişehir klasiği oldu. Türkiye’nin dört bir yanından bu festivale katılmak için gelenler var. Çobanlık mesleği dünyanın en eski mesleklerinden biridir. Bir ülkenin dağlarında gece çoban ateşleri yandığı görülürse, o ülkenin bağımsız ve özgür olduğundan söz edilebilir. Nazım Hikmet bile kuvvayi milliye destanında, “Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu”. Türk tarihinde Yörükler bunun için önemlidir. Yörükler yaylalarda geceleyin koyun ve keçilerinin başında yemek ve çay içmek için ateş yakarlar. Atatürk bir konuşmasında bu duruma atıfta yaparak, yürüyen Türk olarak adlandırdığı Yörüklerin yaktığı ateşlerin, ülkenin bağımsızlığı ve devamı için önemli olduğunu söylemişti.
Şehirde yaşayan pek çok çocuk mesela ineği, çikolata reklamlarındaki gibi mor veya başka renkte zannediyor. Koyun ve keçi ile karşılaşmamış şehir çocukları var. Günümüz çocuklarının arkadaşları cep telefonları ve bilgisayarlardaki oyunlar oldu. Çocuklara arkadaşlığı ve hayvan sevgisini anlatmak gerekiyor. Bu arada ekonomik olarak da, hayvancılığa katkıda bulunulmalıdır. İşte Tepebaşı Belediyesinin Çoban festivali hayvancılığı geliştirmeye katkı yanında, şehirlinin bu ihtiyaçlarına de cevap veriyor. Beni heyecanlandıran bir festival özelliğine de sahip bulunuyor.
FESTİVALİ GEZDİM
Resmi açılıştan sonra festival alanını bende gezdim. Üreticilerle görüştüm. Türkiye’nin dört bir tarafından gelen üreticileri, bir masanın etrafında hayvancılık üzerine sohbet ederken buldum. Onlara bir süre eşlik ettim. Bursa Karacabey’den gelen büyük çiftlik sahipleri beni çiftliklerini ziyaret etmeye çağırdılar. Geleceğimi söyledim. Hepsinin umut taşıdığını gördüm. Hayvancılığı geleceği ve ülkeleri için büyük umutlar taşıyorlar. Bu durum çok hoşuma gitti. Koyun ve keçi üreticilerin yanı sıra, tavuk ve güvercin üreticileri de festivalde yerlerini almışlar. İlginç horozlarda ilgimi çekti.
Alpu ilçesinden gelen koyun üreticisi Hasan Ali Güvenç, eşek büyüklüğündeki koyunlarının hikâyesini anlattı. Küçük çelimsiz bulduğumuz bir koyunun adının ‘Fatma’ olduğunu söyledi. Fatma isimli koyun sürü başıymış. Koca bir sürüyü kendisi idare edermiş. Fatma diye seslenildiğinde bu koyunun tepki verdiğini gözlemledik. Üreticiler koyun sürülerini beklemeleri ve kollamaları için Akbaş çoban köpeği cinsine yönelmişler. Bu konuda da bir atılım görmek bizi mutlu etti.
Eskişehirli ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen üreticiler, Tepebaşı Belediyemizin bu çalışmasından çok mutlu olduklarını ifade ettiler. Festivalde köfte satışı yapan Sakarıılıcalı köftecinin köftesini yedikten sonra, festivalden ayrıldık. İstanbul basını da Tepebaşı Belediyesinin bu çalışmasına ilgi gösterdi. İstanbul’dan yayın yapan pek çok gazeteden arkadaşlar, “ çok sevimli haber” diyerek aradılar. İç karatan haberlerin yanında, Tepebaşı Belediyemizin bu haberi yürekleri ferahlattı. Bende İstanbul’daki gazeteci arkadaşlara koyun ve keçileri İstiklal Caddesine getireceğimizi söyledim.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!