İki gün önce tesadüfen karşılaştığım ESKİ Genel Müdürü Ahmet Şekerci’ye ‘Bizim mahallenin sakası kesin torpilli” dedim. Sözüme anlam vermeye çalışan krizden sonra genel müdürün istifa etmesi ile genel müdür olan Şekerci’yi daha fazla merakta bırakmamak için” Bugün saka geldi. Kaç tane boş getireyim diye kapıdan seslendim. Ağbi kaç varsa o kadar getir dedi. Bende baktım, üç tane damacana boşmuş. Üçünü de doldurdum. Karşıdaki komşularda boş damacanalılarını kısıtlama olmadan doldurdular” dedim.
Konuşmam, henüz çiçeği burnunda olan ESKİ Genel Müdürü Ahmet Şekerci’nin hoşuna gitti. Meslektaşlarımızdan bazıları ‘Torpilli sucu’ olduğunu yazıyor. Bende kendi sucumuzdan yola çıkarak, torpilli sucu arıyorum. Şekerci de sözlerim üzerine “ Sorunlu olan sakar var. Dağıtımın aksamasına neden oluyorlar. Ancak, bu dönemde sakalar hem ekmeklerine hem de Kalabak damacanaya sahip çıktılar. Çok az eksiğimiz kaldı. Sorun aşıldı” diye konuştu.
Şekerci ile bu konuşmadan iki gün sonra mahallemizin sakası bir kez daha geldi. Baktım, bu kez bir boş damacanamız var. Hemen doldurdum. Doldururken de sakaya “ Sen kesin torpillisin dedim. Karşıdaki komşuyu bekledi. Odunpazarı meydanında kahvede oturuyor. Damacanasını doldurmuyor. Sonrada yenge bana kızıyor” dedi. Ben de komşumu benim damacanalar ile takviye yapacağımı söyledim. Sakayı yolladım. Saka gülerek gitti. Eskişehirli Kalabak’tan kolay kolay vazgeçecek gibi durmuyor. Sıkıntı da büyük ölçüde aşılmış gibi duruyor. Krizin aşılması aşamasına gelmesi, sakarında hoşuna gitti. Sakamızın dün damacanaları dağıtarak gitmesinden sonra ESKİ genel müdürüne kutlama mesajı attım.
![]() |
Çok yurttaşımızda yanlış bir anlayış var. Bina eskidi yıkalım. Cep telefonum eskidi. Yenisini alalım. Yani, tüketim toplumunda en öndeyiz. Gelişmişlik düzeyi yüksek ülkelerde eski daha kıymetlidir. Yüzlerce yıllık şehirler ve yüzlerce yıllık bu şehirlerde binalar var.
Şeker fabrikasından koku yayılıyor. Hatta biz esprisi olsun düşüncesiyle Kokunun test olarak kabul edilmesi gerektiğini, kokuyu duyanın korona testinden geçtiğini yazdık. Epey bir zaman oldu. Şeker fabrikasının çevresinde oturan hemşerilerimiz fabrikanın önüne giderek fabrikanın kapatılmasını istedi. Sizin orada eviniz yokken, fabrika ülke ekonomisi için çalışıyordu. O bölgeden ev satın alırken, orada bir fabrika olduğunu niye düşünmediniz? Fabrika yetkilileri de ülkemizde küresel salgın döneminde kullanılan alkolün büyük ölçüde Eskişehir fabrikasının ürettiğini söylediler. Sosyal medyada birkaç gündür herkes gelişi güzel yazılıyor. Kimi hemşerimiz fabrikanın özelleştirildiğini, kimi hemşerimiz ise eski teknoloji ile çalıştığını sosyal medyada yazdı. Her şeyden önce fabrika 1933 yılından bu yana devletin fabrikasıdır. Yani, özleştirme yok. Eski teknoloji diye de bir şey yok. Fabrika kuran bir fabrikadır. Şeker fabrikası makineleri de yapıyor. Yani, fabrika üretime devam edecek. Belirli bir dönem sıkıntı çekilmeye devam edilecek.
Yılmaz Hoca, Anadolu Üniversitesi rektörlüğü döneminde Türkiye’de ilk kez İletişim Fakültesini kurdu. İlk kez kurduğu gibi televizyon yayınına da başladı. O günden bu yana Yılmaz Hoca’nın ülke medyası ile yakın ilişkileri var. O yıllardan bu yıllara kuşak değişikliği de olsa, bu durum değişmiyor. Son yıllarda candaş , yandaş medya akımı söylentileri, iddiaları ortaya çıksa da, sonuçta Türk atasözünün dediği gibi su akıyor, yolunu buluyor.
Yelpazenin şurasında veya burasında bulunduğunu söyleyenler, dün Hürriyet gazetesinde Yılmaz Hoca ile birinci sayfadan verilen ve devamında tam sayfa röportajı gördüklerinde şaşırmışlardır. Aslında şaşılacak bir olay yok. Hürriyet’ te, Zeynep Bilgehan’ın Yılmaz Hoca ile yaptığı’ Her makas bir macera’ başlığını taşıyan tam sayfa röportaj bir dönemin başlangıç habercisi olabilir mi? Candaş ve yandaş lafları geçerliliğini yitirdi mi?
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!