Bugün Cumhuriyetimizin kuruluşunun 95. yılını gururla, sevinçle kutluyoruz. Geçtiğimiz yüzyılın başında bir devrim ile kurulan cumhuriyetimizin kuruluşu basmakalıp laflarla anılamaz. Cumhuriyeti bekçiler değil, devrimciler korur.
95 yıl önce gerçek bir destanla, 7 düvele karşı topyekûn verdiğimiz mücadele ile kurulan Cumhuriyet kurulduğunda, ülkemizin nüfusunun çoğunluğu yaşlıydı. Erkeklerin büyük bölümü üst üste yaşanan savaşlarda şehit düşmüştü. Kadınlar, kocaların, çocuklar şehit düşen babalarının mezarlarını bile bulamıyordu. 15 milyon nüfuslu ülkede okuma-yazma oranı sadece yüzde 3’ü geçmiyordu. O dönemde ulaşım aracı atların nalları yoktu. Nal çakmak için çivide bulunamıyordu. Kiremit ve tuğla fabrikası yoktu. Trenleri kullanacak makinistlerimiz henüz yetişmemişti. Okul, öğretmen, doktor, hemşire, mühendis yoktu. Bugün ülkemizin tapusu olarak gördüğümüz Lozan’a İsmet Paşa ile gidecek heyetin takım elbisesi bile yoktu. Hiçbir Türk malı yoktu. Ülkede Fransız ve Amerikan malları vardı.
UMUTLARI VARDI
Cumhuriyeti kuran Atatürk ve arkadaşlarının düşleri vardı. Atatürk önderliğinde destan yazan Türk milletinin yüzü gülüyordu. 7 düvelin askerleri misaki milli sınırları içinden atılmıştı. Düşman Akdeniz’e dökülmüştü. Ülke her konuda batılı ülkeler gibi gelişmiş bir ülke haline gelecekti. Cumhuriyeti kuranlar daha, Sivas kongresinde halka açıklamışlardı. Manda ve himaye asla kabul edilmeyecekti. Ülke tam bağımsız olacaktı. Türk’ün büyük parolası olan ‘ Ya istiklal ya ölüm” parolası ile girilen kurtuluş savaşında elde edilen başarıyı ekonomik anlamda da sürdürmek gerekirdi. Lozan da İsmet Paşa’ya “ Burada istediğiniz her şeyi aldınız. Ama sizde para yok. Burada aldıklarını para için kapımızı çaldığınızda tek tek elinizden alacağız” denilmişti. Bunun için ekonomik bağımsızlık ve gelişme önemliydi.
BAĞIMSIZLIK İÇİN KONGRE
Mustafa Kemal Atatürk, 7 Şubat 1923 de hemen iktisat kongresini topladı. Kongrede şu açıklamayı yaptı: “Tarihin ve tecrübenin süzgecinden arta kalmış bir gerçek vardır. Türk tarihi incelenirse gerileme ve çöküntü nedenlerinin iktisadi sorunlara bağlı olduğu görülür. Tam bağımsızlık için şu kural vardır: Milli egemenlik, mali egemenlikle desteklenmelidir. Bizleri bu hedefe götürecek tek kuvvet ekonomidir. Siyasi ve askeri zaferler, başarılar ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça kalıcı olamaz.”
7 ÜLKEDEN BİRİ
O yıllarda köylüye üretim için para, tohum ve hayvan verildi. Ülkenin birçok yerinde kooperatifler kuruldu. 10 yılda köylüye 100 bin dönüme yakın arazi dağıtıldı. Atatürk Orman çiftliği ile tarım merkezleri kuruldu. Yurtdışına uzmanlar yetiştirmek için başarılı Türk gençleri gönderildi. Süt kurumları, Nazilli basma fabrikası, şeker fabrikaları, çimento fabrikaları başta olmak üzere, ayakkabı fabrikaları bile kuruldu. Kurulan fabrikaların sosyal tesislerine de büyük önem veriliyordu. Tiyatrolar, operalar kuruldu. Sağlık kurumlarının yaygınlaştırılmasına büyük önem verildi. 1920’larda uçak ve otomotiv fabrikası kuruldu. Ülkede yaşayan herkes üretimi bir adım daha ileriye götürmek amacıyla devrimci bir inançla çalışıyordu. Cumhuriyetin 10. Yılı bunun için büyük coşku ile karşılanmış ve o yıllarda bestelenen marşı bugün hale söylüyoruz. Gayri safi milli hâsıla 10 yılda 500 kat artmıştı. 10. yılda ‘Çıktık açık alınla’ diye marşı söylerken ülkemiz dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri haline de gelmişti.
ÖNEMİNİN KAVRANDIĞI DÖNEM
Cumhuriyetimizin ‘tam bağımsızlık mücadelesi’ dünyanın mazlumlarına da ilham kaynağı olmuştu. Atatürk’ü ve cumhuriyetimizi örnek alan ülke ve liderler, üçüncü dünya ülkelerine bağımsızlık yolunu göstermişlerdi. Atatürk’ün ölümünden sonra Cumhuriyetimizin devrimci ruhu iyi anlaşılamadı. Tekrardan küçük Amerika sürecine gelindi. Ancak, bugün küçük Amerika sürecinin geriye döndüğünü ve millet olarak aynı 1920’lerdeki gibi Atatürk de birleştiğimizi görüyorum. Bugün hepimizi Atatürk ve Cumhuriyet anlayışımız birleştiriyor. Günün moda deyimi kuruluş ayarlarımıza döndüğümüz gün tekrardan atağa geçeceğiz. Bugün Cumhuriyetimize bekçi değil, cumhuriyeti ileriye götürecek, onu tekrardan ayağa kaldıracak devrimcilere ihtiyaç var. Ona en karşı olanlar bile onun önemini kavradığı bir döneme giriyoruz. Yaşasın Cumhuriyet. Yaşasın 95. Yıl.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!