Türkiye giderek Atlantik sisteminden uzaklaşıyor. Asya’ya yaklaşıyor. Peki, sadece Türkiye mi? Atlantikten uzaklaşıyor. Almanya bile Atlantik’e ve Amerika’ya tavır koyuyor. Avrupa’nın pek çok ülkesi İran’a konulan Amerikan ambargosuna aldırmadan İran ile ticareti sürdürüyor.
Bizdeki tartışma F-35 ve S-400’ler konusuna kilitleniyor. Amerika S-4002ler alınması ve Türkiye topraklarına konuşlandırılması karşılığında F-35’leri Türkiye’ye vermeyeceğini söylüyor. Savaşın ortasında tehditlerin merkezinde olan Türkiye’de bugüne kadar NATO’nun emanet verdiği ve kendisini işlettiği hava savunma sistemleri vardı. Türkiye ilk kez kendi hava savunma sistemini S-400’lere sahip oluyor.
S-400’ler kime karşı kullanılacak. Bugün Türkiye’ye tehdit nereden geliyorsa, oraya karşı kullanılacak. Bugün Türkiye’ye tehdit, Rusya, İran veya Suriye’den gelmiyor. Tehdidin geldiği yer bellidir. Batıdır. Batı S-400’leri bahane ederek F-35’leir vermiyor.
Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımız yazdı. F-35’lerin Türkiye’ye gelmesi halinde bu uçakların Eskişehir’i merkez yapacağını söyledi. Doğru olabilir. Ancak, kötü ev sahibi, kiracının ev sahibi olmasına neden olurmuş. Türkiye’de böyle olacak. Ev sahibi de Eskişehir olacaktır.
TAI, milli savaş uçağımız olacak FT-X’in maketini ilk kez Paris de tanıttı. Uçak Osmanpaşa marşı ile tanıtıldı. Plevne kahramanı Osman Paşa’yı bilmeyen yoktur. Her şeye rağmen direnir. Düşmana teslim olmaz. Eskişehir Türk Savaş uçağının montajının değil kendisinin üretildiği yer olabilir. Uçağı yapacak olan TAI’nin bir kolu da Eskişehir’de bulunuyor. Dünyada beş merkezden biri olan Hava İkmal Bakım Merkezi Eskişehir’de bulunuyor.
Ayrıca Amerika’nın çok övdüğü F-35’lerde birçok aksayan yönler bulundu. Çin’in ise F-35’lerin sırrının çözdüğü biliniyor. Yani, kopyalanmış bir uçağa karşı, milli uçağımız olacak. Milli uçağımız seri üretime geçinceye kadar, bugünkü uçaklarımız kullanılabilir. F-35’ler bakımını Eskişehir’de yapacağımızın yerine Eskişehir’de milli savaş uçağımızı üretiriz. Daha iyi olur.
Bir gazeteci olarak rahmetli Süleyman Demirel ile çok anımız var. Gazeteciler yemek yemeden kendisi yemek yemezdi. Süleyman Demirel Türk siyasetin en renkli simalarından birisidir. Demirel, ya da tam adıyla Sami Süleyman Gündoğdu Demirel, Türkiye Cumhuriyetinin 9. Cumhurbaşkanıydı. Başbakanlık dönemlerinin sayısını ise sayamıyoruz. Yedi farklı hükümete başbakanlık yaptı. Demirel’in en akılda kalıcı özelliklerinden biri mizaha karşı hoşgörüsü ve mizah yeteneğiydi. Demirel, bazen sorulardan kaçmak için, bazen mevzuu açmak için, bazen muhatabını bozmak için sık sık fıkralara başvururdu.
Demirel, Cumhurbaşkanlığı döneminde, Bilecik Organize Sanayi Bölgesindeki gömlek fabrikasının açılışını yapmak üzere gelmişti. Bende kendisini takip ediyordum. Koşarak önüne geçmek isterken, üzerine düşüyordum. Yere çakıldım, kaldım. Ben yerde yatarken, emir subayı geldi. Cumhurbaşkanı Demirel’in geçmiş olsun mesajını verdikten sonra, hastaneye gitmem için helikopter gerekli olup olmadığını sordu. Bende teşekkür ettim. Bizim Hacı Rıdvan Uysal, beni Eskişehir’de otomobili ile Eskişehir Devlet Hastanesine getirdi. Ayağımda sadece burkulma vardı. Bir süre tedavi gördüm. Ama soğuk havalarda ayağımın burkulan yeri hale ağrır. Bana rahmetli Demirel’in Bilecik gezisini hatırlatır.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!