1980’li yıllarda Bilecik’in Söğüt ilçesine kaymakam olarak atanan Refik Arslan Öztürk, Söğüt’te kaymakamlık yaptığı süre içinde Ertuğrul Gazi’yi Anma Törenlerini geliştirdi. Törenleri üç güne çıkardı. Duymayanlarda Söğüt ilçesini ve Ertuğrul Gazi’nin önemini anladı. O dönemde henüz seramik sanayi yeni yeni gelişiyordu. Seramik sanayi deyince akıllara Çanakkale geliyordu. Öztürk’ün kaymakamlığından sonra bu durum Söğüt, Bozüyük, Bilecik ve Eskişehir olarak değişti. Yani seramik sanayinin ili Bilecik onunla oldu.
Refik Arslan Öztürk, Söğüt Kaymakamlığından sonra devlet tarafından İngiltere’ye gönderildi. Bilecikliler onu unutmadılar. Ama bir daha Bilecik’te görev yapacağına dair umutları yoktu. İngiltere dönüşünde Öztürk çeşitli illerde kaymakamlık yaptı. Bileciklilerin beklemediği bir anda, Öztürk, ilk valilik görevi olarak Bilecik’e atandı. Zaten Bilecik’te herkes onu yakından tanıyordu.
Kendisi ile Söğüt’ten bu yana bir dostluğumuz oluşmuştu. Bugün Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi olan Saygı Öztürk’ün de ağabeyi olan Refik Arslan Öztürk, Bilecik ilinde kaymakam ve Vali olarak önemli görevler yaptı. Başarılara imza attı. Mesela ben Bilecik’e gelen valilerin içinde birkaç ismi tanırım. En başta gelen şüphesiz Refik Arslan Öztürk’tür. Onun Bilecik valiliği döneminde Saygı Öztürk, Ankara’dan trenle Bilecik istasyonunda indikten sonra, İstasyon PTT’sinden ağabey Öztürk’ü arayarak” Ben geldim. 4 kilometrelik Bilecik yolunu nasıl geleceğim. Bir otomobil gerekiyor” der. Ağabey, vali Öztürk’ün cevabı kısa olur. Kardeşinin saatte bir çalışan belediye otobüsüne binerek, Bilecik merkeze gelmesini ister.
ÇUKUR ÇARŞI DA…
Bilecik Valisi olduğu dönemlerde Bilecik nüfus olarak oldukça küçük bir ildi. Vali Öztürk bazen hafta sonları özel otomobili ile Bilecik’ten tek başına Eskişehir’e gelirdi. Kendisini, havaların güzel olduğu bir gün uzun kollu gömleğinin kollarını kıvırarak, tek başına balık pazarında gördüm. Balık pazarı o zaman çukur çarşıydı. Henüz şehrin her yeri balıkçı olmamıştı. Bende kendisine eşlik ettim. Kendine ‘Sayın valim’ diye hitap edince bazı balıkçılar, Öztürk’ün gerçekten Bilecik Valisi olup olmadığını sormuşlardı. Refik Arslan Öztürk o kadar mütevazi bir insandı ki, çarşı-pazarda tanıyan çıkmazsa karşılarındakinin vali olduğunu kimse anlayamazdı.
DOLMUŞTA AYAKTA
Bilecik valisi ile anlatılan o meşhur hikâyeyi ise herkes bugün biliyor. Valimiz Öztürk’ün kaybından sonra özellikle Bilecikliler bu hikâyeyi sosyal medyadan paylaştılar. Öztürk Bilecik valisi olarak görev yaparken, yaz tatili için İzmir’e gider. İzmir ile Çeşme arasındaki bir minibüse biner. Ayakta seyahat etmektedir. Yolda polisler kimlik kontrolü yaparken, ayaktaki yolculardan birinin Bilecik Valisi olduğunu anlarlar. Polisler,” sayın valim sizi götürelim” diye teklif ederler, o kabul etmez. Tatilde olduğu sürede devletin aracına binmeyeceğini söyler. Polisler bu olayı gazetecilere anlatırlar, hikâye Hürriyet’in tepe noktasına kadar ulaşır. Bilecik o zaman Hürriyet’in Eskişehir Bürosuna bağlıdır. İstanbul merkez Hürriyet’in Eskişehir Muhabiri Eyüp Kelebek’ten Vali Öztürk ile görüşmesini ister.
Valiyi bulma stresine giren Eyüp Kelebek beni arayarak, valiyi nasıl bulacağını sorar. Bende Valinin, o gün Bozüyük’te olacağını öğrenmiştim. Eyüp ile Bozüyük’e giderek, olayı anlatmasını istedik. Önce valimiz bana kızdı. Yanımızda Eyüp var. İstanbul’a karşı mahcup olmak istemeyen Eyüp’ün ısrarı üzerine Vali Öztürk, mütevazi yapısı içinde birkaç şey söyledi ve Eyüp haberi kurtardı, İzmir ile Eskişehir’in ortak haberi Hürriyet’in birinci sayfasını kapladı.
Bilecik’ten sonra Valimiz Refik Arslan Öztürk, Niğde ve Erzincan Valisi oldu. Kendisi ile hiç irtibatımız kesilmedi. Kendisine Tanrı’dan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun. Onu unutmayacağız. Hepimizin başı sağ olsun.
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!