Bir arkadaşımın ev sahibi bin 500 olan kirayı 4 bin liraya çıkarmak istedi. Yasal olmayan artış ile mücadele etmek istemeyen daha doğrusu, sıfır sorun kafası ile çalışan arkadaşım kiralayacak yeni eve arıyor.
Havaların ısınması insnaların yüzünü güldürdü. Yüksek enflasyon çarşı ve pazarlarda temel gıda maddelerinin, sebze ve meyvanın fiyatlarını yükseltirken, yaz mevsimin yüzünü göstermesi fiyatların düşeceği yönünde sevinçleri arttırdı.
Ev kiraları, elektrik, doğalgaz, temel gıda ürünleri derken, ardından aileler için okul, servis ücretleri, orta sınıfıda zorlamaya başladı.Vatandaş için içinden çıkmakta zorlanıyor. Otomobili olanlar, dar imkanlarla ayağını uerden kesmekte artık zorlanıyor. Kontağı çevirmenin maliyeti yüksek olduğu görülüyor. Toplu taşımaya da zam geldi.
Geçen akşam Odunpazarı yakınlarında iki genç kız bir Eskişehirli genç kıza Kıbrıs’tan geldiklerini Öğrenci pasosu nereden alabileceklerini soruyorlardı. Büyükşehirlerde yaşayan bir kişinin toplu ulaşım mastafının 500 TL civarında olduğu düşünülüyor.
Bazı otobüs şirketleri tarihinde otogarların bu kadar boş olmadığını söylüyorlar. Salgın döneminde bile yolcu taşıması yapmalarına karşın, bayram öncesi taşıyacak yolcu aradıklarını söylüyorlar.
Geçen gün bir arkadaşım, günümüzde gençlerin aillerden kalan mirasları olmaması durumunda hayatta zorlanacaklarını belirterek, en ucuz evin günümüzde 500 bin ila bir milyon lira arasında olduğuna vurgu yaptı. Eskişehir’de emlak fiyatları Türkiye’nin birçok şehrindeki gibi uçuşa geçti. Bir çalışan özellikle de memurlar emekli olduklarında bir emekli ikramiyesi ile evalırlarmış. Bir ev, bir araba vaadi vardı. Şimdi böyle bir durum yok. Vaat bile verilemiyor.
KİM SUÇLU?
Önceki gün andığımız Özal’ın 24 Ocak kararları olmasaydı. Öncesindeki tabii ki Amerilancı askeri darbe ile ayar çekme başlamıştı. Neoliberal politikaları Türkiye’de çikita muz ithal ederek başlatan Özal bugün olsaydı aynı görüşlerini savunurmuydu. Bugün dünya neoliberal politikalardan kaçıyor. Bizde de başkaldırmalar var. Eninde sonunda Atatürk döneminin planlı, programlı politikaları geri gelecek.
PARADA KIT
2003 de ve sonrasında dğnyada para bolluğu vardı. Bizde sebeplendik. Üretimimiz güçlendirmedik. Hazıra dağ dayanmaz derler. Aynen bu noktaya geldik. Önceki gün girdiğimi markette yerli kırmızı ve yeşil mercimek bulamadım. Menşei Kanada yazıyordu. Bulgurun Türkiye ürünü olduğunu duyumnca sadece, bulgur aldım. Gıda maddeleri satan Eskişehir’in meşhur işyeri sahiplerinden sattıkları gıda maddelerin çogunun yurtdışından olduğunu ancak üzerine Türkiye yazdıklarını söyledi. Türkiye yazılmasa satılmayacak. Demek ki tüketici de artık Türkiye’de üretim istiyor. Enflasyonda, hayat pahalılığı da ancak çok üretmekle düşer. Marketlerde gıda toptancılarında, Kanada yazan ürünler görmediğimiz gün bu iş olmuş demektir.
SİYASETİMİZ NASIL?
Bugün CHP’li olduğunu bildiğim biri kadın iki dostum ile sohbet ettik. Her ikisi de CHP’nin ve diğer beş parti ile iktidara nasıl gelebileceklerini konuşuyorlardı. Kimse bu kadar çoklu yapının bir ses altında iktidara geleceğine inanmıyor. Elektrik parasını ödemeyerek siyaset yapmak nasıl bir iştir. Elektriği kamulaştıracağını söylemek siyasettir. İktidar partisinden kopmalar var. Eskişehir’de de önemli kadroları pasifize oldu. Kararsızlar dünyada saedece Türkiye’de büyük kitle oluşturuyor. Bir yıl içinde yapılacağı söylenen seçimin sonucunu kararsızlar mı belirleyecek.
Geçen gün Eskişehir’de CHP’nin önemli bir ismi ile sohbet ettik. Genel merkez har hafta ayın yorumunu yapıuyormuş.En son yapılan ve CHP’nin önder kadrosuna gönderilen mesajta Macaristan seçimleri yorumlanmış. Aday yanlışlığına bağlanmış. Çok komik. Avrupa’da kendini arama arayışı artıyor. Nato ve Avrupa Birliğşi sorgulanıyor. Türkiye’de ne iktidar ne de muhalefet dış gelişmeleri hakkıyla yorumluyor. Hatta birbiri ile kavgalı görüntüsü veren siaysi partiler dış politikada aynı şeyleri söylüyor. İktidara gerçekten kafa tutacak bir muhalefet partisi aranıyor.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!