1990’lı yıllarda Eskişehir’e geldiğimde, gazetemizin bürosu Çağlayan İşhanı’ndaydı. Yani şehrin tam merkezindeydik. Porsuk da, Amerika’daki heykelden esinlenerek yapılan ve bence bir şey çağrıştırmayan heykelin çevresi pislik yuvaydı. Kim eline ne geçerse, porsuk çayına atardı.
Bir gün o dönemde aktif gazetecilik yapan arkadaşımız Orhan Demir, ziyaretimize geldi. Çağlayan İşhanı’nın ikinci katındaki büromuzdan porsuk çayı kıyısına inerek, çayımızı yudumlarken, Orhan Demir heykelin yakınındaki alanda insana benzettiği bir şey gördü. O dönemde de Porsuk Çayına kendisini atan çok kişi oluyordu. Tabii, ben bir yorum yapamadım.
Sonuçta, o dönemdeki Asayiş Müdürümüz ile aramız iyiydi. Halen görüşüyoruz. O bugün emekliliğin tadını çıkarıyor. Orhan ben telefonla arayacağım, ona gördüğümüz nesnenin insan olduğundan şüphelendiğimizi söyleyeceğini belirtti. Büroya çıkarak telefonla durumu bildirdi.
YORGAN GİTTİ…
Orhan’ın telefonundan az sonra Asayiş Müdürü bir ekip ile geldi. Uzaktan henüz ne olduğu bilinmeyen cismin insan olabileceğine ikna oldu. Bizim haklı olabileceğimizi belirterek, şehir itfaiyesini aradı. İtfaiye gelince, çevrede insanlar birikti. İtfaiye, batak haline gelmiş Porsuk çayında uzun uğraşlardan sonra, cismi sudan çıkardı. Birinin büyükçe bir yorganı Porsuk’a attığı anlaşıldı.
TRAMVAY YAPILABİLİR
içinde yani Büyükerşen’in başkanlığına kadar, Porsuk’un birkaç kez suların kesilerek kepçeler ile temizlendiğine tanık olduk. Ancak, her seferinde ‘yorgan’ örneğinde olduğu gibi porsuk çayı daha yoğun olarak kirlendi. Bence tramvay, şu veya bu gibi belediyecilik hizmetleri yapılabilecek hizmetlerdendir. Ancak, porsuk da 2000 yılından sonra yapılanlar, her zaman yapılabilecek bir proje değildir. 2000 yılından önce seçim dönemlerinde Kanal 26 da, iki profesör hoca ile birlikte seçim programları yapıyordum. En az iki dönem seçimde büyükşehir adayları ile seçim programlarında adayların porsuk konusunda net bir şey söylediklerine rastlamadım. Hatta bugün bizlerle yaşayan ve aktif politik yaşamı olmayan bir hemşerimiz o dönemde Porsuk’un yatağının değiştirilerek, yatağın tramvay hattı olarak kullanılmasının mümkün olduğunu söylemişti. Dünyada kaç şehir ortasından nehir geçiyor. Bazı işler öngörü ve geleceği iyi görme yorumlama ile ilgilidir.
ZATEN VARDI
Birkaç gün önce başta Çevre Derneğimiz olmak üzere, bazı sivil toplum kuruluşları Porsuk’un Beylikova ve kırsal alanlarından geçtiği yerlerde rastlanan balık ölümlerine dikkat çektiler. Porsuk kaynağından çıktıktan sonra 448 kilometre yol kat ediyor. Çaylar ile birleşiyor. Daha da büyüyor. Balık ölümlerine kirlilik nedeniyle çok sık rastlanıyor. Kirlilik ve balık ölümleri sadece çayda ortaya çıkan kirlilikle ilgisi yok. Tarımda kullanılan ilaçlarında etkisi var. Olay büyük bir olaydır. Birçok kurumun birlikteliği ancak, Porsuk’un kirlenmesinin önüne geçebilir. Büyükşehir Belediyesi Porsuk’un şehir girişi ve çıkışını şehirliye layık bir hale getirdi. Ancak, Porsuk 448 kilometre yol alıyor.
Andante müzik dergisinin kurucusu ve başyazarı Serhan Bali, “200 Yıllık Miras: Muzika-i Hümayun’dan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na” başlığı taşıyan yeni bir kitap hazırladı. Kültür ve Turizm Bakanlığımızda kitabı yayınları arasında çıkardı. Değerli dostum Bali ev adresime kitabı gönderdi. Bende okumaya başladım. Şehrimizde Büyükşehir Belediyemizin senfoni orkestrası uzun yıllardır bizimle birlikte konserlere devam ediyor. Salgından sonra konserler devam edecek. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası bizlere Osmanlıdan kalan mirastır. Türkiye’nin toplumsal yaşamında önemli bir yeri her zaman olmuştur. Küresel salgın koşullarında yeni binasına da kavuştu. Kitapta son binanın fotoğrafları da var. Üstüne üstlük orkestranın son şefi Cemi Can Deliorman, Eskişehirlidir. Orkestralar, toplum kültür düzeyini de yansıtırlar. Hala Eskişehir’de senfoni orkestrasına karşı çıkan varsa, bu kitabı okumalıdır. Osmanlıdan günümüze denk uzanan orkestrayı ve çok sesli müzik konusunda fikir sahibi olmalıdır. Kitabı herkesin alıp okuması dileğiyle, kitabın arkasında Kültür ve Turizm Bakanlığı şu cümleyi yazmış: “Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası ve daha sonraki ismiyle Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, ‘halkın orkestrası’ kimliği ve işlevini, 20. yüzyıl boyunca Anadolu şehirlerine yaptığı turnelerle perçinlemiş ve bu sanat dalını memleketimizin en ücra köşelerine kadar taşıyarak, hiç sönmeyen bir ‘sanat meşalesi’ görevi görmüştür”.
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!