Basın Bayramı’nın 24 Temmuz tarihinde yapılmasının kabul edilmesi boşuna değildir. Devrimciliğimizin köklerinde Jön Türkler vardır, İttihat ve Terakki vardır. Türkiye'nin 150 yıllık birikimi, buradadır. Devrimci ve cumhuriyetçi gelenek Genç Osmanlılarla, Jön Türklerle, Enver Bey’lerle, Talat Paşa’larla başlıyor. 1908 Devrimi’ni yapan kuşağı bir düşünün. Zaten o kuşakta, İttihatçı olmayan aydın bulmak neredeyse imkânsızdı. İttihatçı olmayan asker ya da sivil aydın ya padişahın dalkavuğu ya da yabancı devletlerin işbirlikçisiydi.
OSMANLININ BATIYA AÇILAN PENCERESİ
2. Meşrutiyetin ilan edildiği 24 Temmuz 1908’den önce Sultan, “Ben Manastır’dan değil, Selanik’ten ürkerim” derdi. Çünkü Selanik, İttihat ve Terakki'nin beyni ve kalbi, imparatorluğun en canlı şehriydi. Avrupa’dan gelen "muzır evrak" (yasak yayın) ülkeye buradan dağıtılır. Selanik, 'suyun öte tarafı’ydı. Osmanlının Batı’ya açılan penceresidir. Osmanlı topraklarına Batı’dan gelen devrimci fikirler, bu limandan yayılır. “Selanikli Mustafa”nın doğduğu yerdir orası.
İstanbul’da Sarayburnu’nda Demirkapı’da olan Mektebi Tıbbiye-i Şahane’de kurulan bir örgüt, gelecekte ülkenin hayatını değiştirecekti: “İttihadı Osmani.”
İttihadı Osmanî, Askeri Tıbbiye Mektebi öğrencilerinden İbrahim Temo, Harputlu Abdullah Cevdet, Kafkasyalı Mehmed Reşid, Bakülü Hüseyinzade Ali ve Diyarbakırlı İshak Sükuti tarafından 1308 (1889) tarihinde kurulmuştu. Cemiyeti kurma kararının, Demirkapı'daki eski Tıbbiye Mektebi odunluklarında yapılan bir toplantı sırasında verildiği yazılır. Cemiyetin kitabet (katiplik) görevini Şerafettin Mağmumi Bey yapıyordu.
Mektebi Tıbbiye-i Şahane öğrencilerinin 1889 yılında kurdukları İttihad-ı Osmani Cemiyeti, Sultan Hamit rejimine karşı kurulan bir öğrenci derneğidir. Örgüt, Askeri Tıbbiye sınırlarını kısa zamanda aşacak Harbiye, Baytariye, Mülkiye, Bahriye, Topçu ve Mühendislik okullarına yayılacaktır.
Tarık Zafer Tunaya’nın deyişiyle, “Bir iç dinamik simgesi olarak asıl İttihat ve Terakki 1906’da Selanik’te 3. Ordu subaylarının girişimiyle kurulacaktır.”
İşte Türk devrimcilerin tarihi buradan geliyor.
NAMIK KEMAL’LERİN MİRASI
Özgürlükçü, eşitlikçiydiler. Jön Türkler, Fransız Devrimi’ne ve özellikle Jakobenlere büyük hayranlık duyardı. Osmanlı- Türk aydınlarının düşüncelerinde en büyük etkiyi Fransız Devrimi (1789) yapmıştır. Bu etkilenme “Yeni Osmanlılar” ile başlamıştır. Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi aydınlarımızdaki özgürlükçü, eşitlikçi ve meşrutiyetçi yaklaşımının kaynağında bu büyük devrim vardır.
Aynı etkilenme Jöntürklerde de devam etti. Tıbbiye ve Mülkiye’nin genç öğrencileri, boş zamanlarında okul yönetiminden gizlice Danton, Marat, Robespierre gibi devrimci kişilikleri canlandırdıkları oyunlar oynarlardı. Fransız Devrimi’nin ünlü sloganı “Liberté, Egalite, Fraternite” “Hürriyet, Musavat, Uhuvvet” olarak adlandırılmıştı. 1908 devrimini, Marseilles marşı ile kutlamaları da bu yüzdendir.
BASIN BAYRAMLARI ÖNEMLİDİR
Yılda 4 kez ayrı ayrı kutlanan basın bayramı vardır. Bunlardan biri 24 Temmuz 1908 yılında 2. Meşrutiyetin ilan edildiği tarihin kabul edilmesi rastlantı değildir. Çünkü 1908 devrimi ile basının üzerinde sansür kalmıştır. O günden sonra gazeteler, sansür kuruluna götürülmeden basılmaya ve yayınlanmaya devam etmiştir. Aynı zamanda 2. Meşrutiyetin ilanından sonra birçok gazete yayın hayatına başlamış, yayınlanan önde gelen gazeteler ise karaborsada satılmaya başlanılmıştır. 1908 devrimi, kurtuluş savaşını başarıya ulaştıran devrimcilerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Cumhuriyetimizin ilanına giden yol da bana göre 24 Temmuz günü başlamıştır.
O günlerde bu devrimi anlatmak için Neşide-i Zafer Marşı bestelenmiştir. Osmanlı marşlarının en güzle örneklerinden biridir. Dün bu marşı bir kez daha dinledim.1908 yılında başlayan süreç, yine bugüne gelen Lozan anlaşması ile güç kazanmıştır. İkinci meşrutiyet ile başlayan yenileşme hareketleri , kurtuluş savaşını başarıya ulaştırmış, emperyalistleri yurttan atarak, cumhuriyet ilan edilmişti. Yapılan bu devrimlerin ve aydınlanma harekâtının tapu senedi de, Lozan anlaşmasıdır. Türk tarihindeki iki önemli olayının aynı güne gelmesi güzle bir rastlantıdır. 1908 devriminin temelini atan Resneli Niyazileri saygı ile anıyoruz. 1. ve 2. Meşrutiyetlerinin olmaması halinde Cumhuriyet’inde olamayacağını düşünüyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!