Zeytin Dalı Harekâtı sırasında ağır yaralandı.3 Kez kalbi durdu.27 Tüp kan.
37 Şarapnel. Kopuk sağ bacak.10 ay zorlu bir tedavi gördü. Daha sonra Piyade Üsteğmen Özgür Ocak görevine geri dönerek üniformasını giydi.
![]() |
Kovid-19, tüm dünyaya yayılan SARS-CoV-2 virüsüne bağlı bir hastalıktır. Başlıca öksürme, hapşırma gibi damlacık yoluyla yayılma ile birlikte virüs bulaşmış yüzeyler ve eşyalarla temas ile de bulaşabilmektedir. Hastalık hızlı yayılıyor. Kesin bir tedavisi ya da aşısı bulunmuyor.
100 YILDIR UYGULANIYOR
Herhangi bir hastalıktan iyileşmiş kişilerin kanından elde edilen plazmalar tarih boyunca aşının ilk öncülü olarak kabul edildi.
Plazma tedavisi 1900’lerin başından bu yana tıp camiasında bilinen ve uygulanan bir yöntemdir. Geçmişte dünyayı etkisi altına alan SARS, MERS, Ebola, Kuş Gribi gibi salgınlarda da uygulanmıştır.
ESKİŞEHİR KIZILAY’IN BAŞARISI
Eskişehir’de plazma bulunmasında Eskişehir Kızılay’ının önemli bir rolü vardır. Eskişehir’de Kovid-19 hastalığının görülmesi ve virüs tehlikesinin artması ile birlikte Kızılay Eskişehir Şubesi, plazma toplama işi için üç uzmanını görevlendirdi. Üç uzman her gün Kovid-19 hastalığı geçirmiş ve üzerinden 30 gün geçmiş yaklaşık 200 kişiyi telefonla arayarak, plazma vermeleri için çağrıda bulunuyor.
Eskişehir’de Kovid-19 tedavisi gören ve plazmaya ihtiyaç duyan hastalara en geç 10 gün içinde plazma bulunuyor ve veriliyor. Tabii ki, kent merkezindeki üç belediyemizde kısa mesaj hatlarından, Eskişehirli yurttaşlara plazma vermeleri ve aranan kan grupları ile ilgili bilgi veriyor. Kanlardaki hücrelerin içinde antikorlar var. Kızılay verilen Kovid-19 geçirmiş hastaların kanını ayrıştırarak, hücrelerin içindeki antikorları iyileşmeleri için hastanelerde şifa bekleyen, Kovid-19 hastalarına veriliyor.
Plazma nakletme olayı, Amerika Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) Kovid-19 hastalığından iyileşmiş bireylerin kanından elde edilecek plazma tedavisini öneriyor. Başta olmak üzere birçok ülkede uygulanmaya başlandı ve başarı ile Kızılay’ımızın sayesinde yürüyor.
ODTÜ gibi dünyanın en seçkin üniversitesinde sosyoloji eğitimi görmüş olan ve hoca olmuş bir kişinin geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında, “Balkan göçmenleri Türk değildir, Türkleştirilmiştir” diyor. Bu kişilerin Türkçeyi de sonradan öğrendiklerini söylüyor. Tabii ki, bilgisizce sözler balkanlardan çeşitli tarihlerde ülkemize göçmüş, Türklerin canını sıktı.
Benimde hem annemin hemde babamın Bulgaristan'dan göçen Türkler arasında olması, tepkime neden oldu. Eskişehir’de en az 100 bin Balkanlar’dan göçen Türk olduğunu zannediyorum. Bugün Bakü’de, Şam’da, Kahire’de Yemen'de Türk şehitlikleri vardır. Aynı şekilde Balkanlarda Şumnu, Kırcaali, Ohri, Saraybosna, Priştine, Gümülcine, Üsküp’ün her tarafında Türk mezarlıkları görülebilir. Binlerce yıllıktır. Diğer mezarlıklardan ayrıdır. Bu sayın hocamız, benle Bulgaristan’a gelerek Türklerin nasıl Türk oldukları için gururla yaşadıklarını, çocuklarının konuşmaya başladıkları anda ilk önce güzel Türkçemizi İstanbul lehçesi ile konuştuklarını görebilir. Türkiye'den Avrupa ülkelerine giden Türklerin üçüncü nesil çocukları Türkçe konuşmakta zorluk çekerken, Balkanlardaki tüm Türk çocukları Evladı Fatihan olarak güzel Türkçeyi konuşur.
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!