1999 yılında Gölcük depremi ülkemizi kötü vurmuştu. Eskişehir’de Tarhan apartmanı yıkılmış ve 33 kişi yaşamını yitirmişti. Depremden sonra apartmanın kaç katlı olduğunu günlerce tartışmıştık. Kimine göre 7 kimine göre ise 8 katlıydı. En alt katta otomobil galerisi için kolonlar kesildiği için, apartman Gölcük depremine dayanamamıştı.
Depremden birkaç gün sonra henüz enkaz kaldırma çalışmaları devam ederken, Kızılcıkla da bir bina boşaltılmıştı. Hatta bu binada o dönemin valisi ve emniyet müdürü inceleme yaptıktan kısa bir süre sonra boş bina kendiliğinden yıkılmıştı. Çünkü Kızılcıklı ve çevresi eski Porsuk çayı yatağının üstünde olduğu biliniyor.
Depremden birkaç gün sonra, dönemin valisi bugün Millet Bahçesi içinde kalan dış sahada Eskişehir sivil savuma görevlilerini topladı. Yanlış hatırlamıyorsam sayıları 2000 kişiydi. Vali kendilerine normal zamanda ne zaman toplanarak, felaketlere karşı tatbikatlar yaptıklarını sordu. Sivil savunma görevlileri, uzun yıllardır görevli olmalarına karşın ilk kez bir araya geldiklerini söylediler. Dönemin valisi bu işe çok kızmıştı. Vali ilden gidesiye kadar, o günden sonra hayatlarında hiç tatbikat yapmayan sivil savunma görevlileri sürekli tatbikat yaptılar.
YIKILAN BİNALAR
Tarhan apartmanının Gölcük depreminin gücüne dayanamayarak, yıkılmasından sonra, hasarlı 20-30 bina daha boşaltılarak yıkıldı. Ancak, orta hasarlı olarak nitelendirilen binalar bir-iki yıl sonra yeniden boyanarak, kullanıma devam edildi. Hatta o dönemde hasarlı olduğu söylenen okulların onarımı veya yenilenmesi yıllar sonra yapıldı. Depremden hemen sonra ya da büyük bir depremden bir yıl sonra ne yapılıyorsa yapılıyor. Sonrasında deprem unutuluyor.
BİNALARIN KİMLİK KARTI
Bugün bazı arkadaşlarımız İzmir depreminden sonra Eskişehir’de herkesin tanıdığı uzmanlara yorum yaptırıyor. Eskişehir’de yapı durumunun ne olduğunu soruyorlar. Ben ne olduğunu yukarıda yazdım. Orta veya az hasarlı bazı binalar depremden yıllar sonra ucuz fiyata el değiştirdi. Bugün hala oturuluyor.
Dün uzmanın birisi hayvanların kulaklarındaki küpelerden yola çıkarak, hayvanların kimlik kartı olduğunu, ülkemizde binaların ise kimlik kartı olmadığını söyledi. Kentsel Dönüşüm çalışmaları öyle bir noktaya geldi ki, belediyeler veya çevre, şehircilik bakanlığı çeşitli adımlar attı. Mahkemeler, tepkiler ile karşılaşıldı. Yaptırım gücü ortaya konulamadı.
Her türlü afetin insanların canını, sağlığını ve malını tehdit eden unsurlar olmaktan çıkarılması için kapsamlı bir sistem kurulamamıştır. Şu anda, Kentsel Dönüşümü konu alan kanun ve bağlı mevzuat yeterli olmaktan uzak ve hatta kamuoyunu oyalayan ve gereksiz kaynak israfına yol açan bir sistemdir. Yapıların, afetler karşısında dayanıklı ve hasar görmeyecek şekilde çürüklük önceliği saptanarak dönüştürülmesi gerekir.
YENİ BİR KANUNA İHTİYAÇ VAR
Bazıları fay kanunun diyor. Ancak, daha geniş kapsamlı yeni bir kanun kendisini her depremden sonra dayatıyor. Bölgede yeni bir deprem bekleniyor. Konunun uzmanları,“Ulusal Yapı Tescil, Adres, Plaka ve Muayene Sistemi ve Sürdürülebilir Yapı Güvenliği Kanunu”nu çıkarılmasını istiyorlar. İlk önce ‘Yapı Envanteri’ çıkarılacak. Sonrada kanun arkasından gelecek. Bina yapılıyor. Sonra binanın sahibi bina ile oynuyor. Arabalar nasıl belli aralıklarla muayeneden geçiyor. Eksikliği olanlar trafiğe çıkamıyor. İnekler ve ya koyunlar küpesiz satılamıyor. Ama ülkemizde yetkili servisler çağırılıyor. Şuraya bir klima takınız deniliyor. Duvarlar deliniyor. Balkonlar ve teraslar kafalara göre son model camlar ile kapatılıyor. Kısacası, her binanın bir afet karnesi olması gerekiyor.
![]() |
Şehrimizin önemli şahsiyetlerinden olan Erman Gölet, Ankara’da kendisi gibi inşaat mühendisi olan Canan Gölet Pakfiliz’i toprağa verdi. Cenaze Ankara’da olduğu için katılamadık. Canan Hanım bir süredir, tedavi görüyordu. Merhumeye Tanrıdan rahmet dilerken, Erman Gölet ve ailesine başsağlığı diliyoruz. Ailenin acısını paylaşıyoruz.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!