Tarih boyunca Sivas kentinin şahsında hep iki çizgi varlığını devam ettirir. Pir Sultan Abdal’ın başeğmez direnişçi yolu ile Hızır Paşa’nın hain, ihanetçi çizgisi.
Bu iki farklı dünya anlayışı, insanlığın hizmetinde olma ile ona ihanet etme çizgisi 2 Temmuz 1993 tarihinde bir kez daha tarih sahnesine çıktı. İhanet etme çizgisi 1978 de yine Sivas da ortaya konulmaya çalışılmıştı.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, geleneksel olarak 1978’den beri düzenlemekte olduğu Banaz Pir Sultan Abdal Şenliğini daha görkemli, daha kalıcı bir biçimde gerçekleştirmek için, aylar öncesinden hazırlıklara başlar. Tüm demokratik kitle örgütlerine ve Alevi kuruluşlarına çağrı yaparak Banaz şenliklerini paylaşmayı, birlikte yapmayı teklif eder. Bu etkinliklerin bir bölümünün de Pir Sultan Abdal’ın sazının çalındığı Sivas şehir merkezinde yapılması öngörülür.
SÜREÇ MUMCU’NUN KATLİAMI İLE BAŞLATILDI
24 Ocak 1993 günü gazeteci Uğur Mumcu'nun, 17 Şubat 1993 günü de Jandarma Komutanı Org. Eşref Bitlis'in şehit edilmesiyle başlayan 1993 yılındaki suikast ve tertiplerin zirveye çıktığı eylem ise 2 Temmuz günü Sivas'ta girişilen katliamdı. Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas'a gelen aydın ve sanatçıların kaldığı Madımak Otel'e yapılan kundaklama hadisesi, kırmızı bölgede yaratılan ‘Gladyo’ eylemiydi. Tıpkı 1980 öncesi Türkiye'yi darbeye sürüklemek için 5 bin 300 gencimizin katledilmesi yanında Kahramanmaraş, Sivas, Malatya ve Çorum'da denenen toplu katliamların başka bir biçimiydi.
Sorma be birader mezhebimizi,
Biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır.
Mezhep bilmeyen, insanlık yolu dışında başka yol tanımayan, sevgiyi kendisine din edinmiş insanlar, Sivas’ta kendileri için kurulan tuzaklardan habersizdirler.
Sivas’ı bilip tanıyanlar şenlikle ilgili olarak kaygılarını dile getirdiklerinde, şenliğin Devletle/Kültür Bakanlığı’yla ortak olarak düzenleniyor olması, Sivas valisinin demokrat kimlikli bir kişi olması, iktidar ortaklarından SHP’nin Alevilerin oy verdikleri bir parti olması gerekçe gösterilerek kaygı giderilmeye çalışılmıştır. Tüm bunların birer yanılgı olduğu anlaşılır.
Karanlık güçler günler öncesinden gazete ilanları vererek, bildiriler hazırlayıp dağıtarak yalan dolana dayalı, tertiplere açık bir ortam hazırlarlar. Güya şenlik için Sivas’a gelecek olan Aziz Nesin’e ilişkin gerçek olmayan söylentiler yayılır. Ama yalana dayalı tahrik bu karanlık güçler için yeni bir şey sayılmaz. 1978 yılında, yine Sivas’ta “camiyi bombaladılar” yalanını uydurup halkı birbirine düşürmeye kalkışanlar emperyalistlerin çıkarlarına hizmet edenler değil miydi? Maraş ve Çorum katliamları da aynı şekildeydi.
BU NE DERİN ACIDIR
Sivas’ta göz göre göre insanlar katledilir. Emperyalizm ve batılılardan destek verdiği gladyonun kışkırttığı kalabalıklar bir bayram yerinde buluşmuş gibi Madımak Oteli’ni sarar ve insanlarımızı katlederler. Sivas gibi küçücük bir şehirde kimin ne dolap çevirdiğinin bilinmemesi mümkün müdür? Tersine istihbarat birimleri “Olay çıkacağını rapor ettik” demektedirler. Olay çıkmamış, katliam yaşanmıştır.
Sekiz saat, genç kızlarımızın, oğullarımızın, şairlerimizin, bağlama ustalarımızın, semahçılarımızın çığlıklarına başta iktidar sahipleri olmak üzere yetkililer kulaklarını tıkamıştı.
BAŞBAĞLAR KATLİAMINDA DA AYNI EL
Sivas- katliamından iki sonra Başbağlarda terör örgütünün yaptığı katliamda da aynı elin izini görürüz. Emperyalistlerin güçlü eli olayları karartmaya, saptırmaya çalışmıştır. Gladyonun kullandığı merkezler katliamlar yaptırmıştır. İki katliamda emperyalistlerin ülkemiz üzerindeki çıkarlarına hizmet etmektedir. Balkanlardan, Kafkaslara kadar yaşadığımız coğrafyada milli ve dinsel çatışmalar kışkırtılarak, haritalar değiştirilmek istenmektedir. Türkiye ve milletimiz bu politikaların karşısına her zaman dikilmiştir. Oyunları bozmuştur.
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!