Sağır sultanın bile duyduğu gibi, geçtiğimiz günlerde bu yılın erken yapılacak bir seçim yılı olabileceğini düşünen klan, seçim çalışması denemelerine başladı. 4 dönemdir, sektirmeden seçim kazanıyor ya, en sorunlu mahalleden seçim çalışması denemesine başladı.
Klanın geleceğini duyan ve kentsel dönüşüm konusunda sorunları bulunan ayrıca, kent merkezine çok uzak olmamalarına rağmen, 45 dakikada toplu taşıma ile Köprübaşına inen Yeşiltepeliler, muhtarlık binasında klanı beklemeye başladı.
Klanın mahalle muhtarına dediği saatten birkaç sonra mahalleye gitmesine karşın, mahalleli derdini anlatmak için bekledi. Klan mahalleliyi dinlemedi. Bildiği tek şey karşıdaki insanlara fırça çekmekti. Kalan, muhtarlığa dert dinlemeye gelen kendi seçmenine fırça çektikten sonra, bir de Yeşiltepelileri sınava çekti. Yeşiltepeliler yasaları ve imar yönetmeliklerini biliyorlar mıydı? Bu arada, muhtar klanın mahalleye geleceğini sosyal medya üzerinden duyurmuştu. Ancak, bizim gazete dışında ziyaret hiç kimsenin ilgisini çekmemişti. Olay patlayınca, klan televizyon kanalına çıkarak, Yeşiltepe’de söylediklerinin tam aksini söyledi. Karton üzerindeki çizme resimleri kentsel dönüşüm böyle olacak diyerek anlattı.
Halkçılık zor iştir. Halkçı siyasetçi, halk yanlış da söylese, yanlış da anlasa halkı sonuna kadar dinler. Birçok konuyu üşenmeden defalarca anlatır. Halkçı siyasetçi, halka daima doğruları söyler. Yapabilecekleri konusunda vaatte bulunur. Muhtarlıkta başka, kendisine yakın kişilerin yaptıkları programlarda başka başka konuşmaz. Sonuç olarak CHP’nin altı okundan biri halkçılıktır. Zor bir iştir. Hele zengini seversen, asgari ücretliyi, işsizi dinlemek zoruna gider.
Biz seçim dönemlerinde mahallere oy istemeye gitmiyoruz. Her görüşten insanı sürekli dinliyoruz. Sürekli halkın özellikle de emekçi halkın içindeyiz. Halkla barışık olmak, halka tepeden bakmamak gerekir. Ayrıca, belediyede çalışan dalgıç gibi emekçileri sürmeyeceksin. İşlerine son vermeyeceksin. Çalışanlar ile de barış içinde olacaksın. Aynı partiden bir başka belediye başkanını gerektiğinde suçlamayacaksın. Topu auta çıkarmayacaksın, taca da atmayacaksın.
Dün elime üç fotoğraf geçti. Personeli ve hizmet götürdüğü halkı ile barışık üç belediye başkanını üç fotoğraf çok güzel anlatıyor. Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, belki de kendisine az oy çıkan bir mahallede, yanına ilçe başkanını alarak yemek yiyor. Mahalle halkının sorunlarını dinliyor. Yanlışlıkları düzeltiyor. Kimseye fırça çekmiyor. Yaptıklarını yapamadıklarını anlatıyor.
Diğeri Sivrihisar Belediye Başkanı Hamid Yüzügüllü, hava oldukça soğuk olmasına karşın, hem ilçe halkını hem de köyden mahalle statüsüne kavuşan yerlerden gelen Sivrihisarlıları yakından görmek için pazara çıkmış. Akşama kadar pazarda hem dış mahallerden hem de ilçe merkezinden gelenlerle görüşüyor. Dertleri dinliyor. Belediyeden bir şey isteyip istemediklerini soruyor.
Çifteler Belediye Başkanı Metin Özen, taşeronken kadroya kavuşan belediye işçilerin sevincine ortak oluyor. Onlardan kadroya geçmek istediklerini belirten dilekçelerini kendi elleri ile alıyor. Çıkarılan kadro yasası hakkında onlara bilgi veriyor. Klan olsaydı, sokakta çalışan belediye işçisine küreği yanlış tutuyor diye fırça çekerdi. Halkçılık gibi bazı değerleri kalıplara oturtmamak gerekiyor. Kişinin davranışına, uygulamalarına göre yorum yapmak gerekiyor. Yani, aynası iştir kişinin lafa bakılmaz. Ben solcuyum demekle ne solcu olunuyor, ne de halkçı. Eskişehir’de değerler bazılarının uygulamaları sayesinde yer değiştirdi. Bu artık, açık saçık görülüyor.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!