1980’li yıllardan itibaren tüm dünyada başlayan Neoliberal hareketler ve Türkiye’de Turgut Özal ile başlayan “Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme” hikâyeleri ile Türkiye’ye dayatılan borçlanma ekonomisinin sonu geldi.
Tüm dünyada da kamucu ekonomi yükselen değer olarak görülüyor. Borçlanma ekonomisinin frenleri, tüm dünyada ve bizde patlamış bulunuyor. Sistem çıkmaza girmiştir. Borç yükü ağırlaşmıştır. Dış ekonomik koşullarda dikkate alındığında borçların borç ile döndürülmesi artık mümkün görünmüyor. Kısacası, Özal ile birlikte başlayan borçlanma ekonomisinin sonuna geldik.
FIRTINALI DÖNEM
Türkiye’nin, fırtınalı bir döneme girdiği görülüyor. Ekonomi de büyük zorlukları yenmek gerekiyor. Yalnız ekonomide değil, güvenlikte de ağır tehditlerle karşı karşıya bulunuyoruz. İçte ve dışta ABD’nin teröristleriyle savaşıyoruz. Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyindeki ABD üsleri durumun ciddiyetini artırıyor. Kars, Ardahan, Iğdır’daki PKK/HDP yuvalanması, Türkiye’nin İran ve Azerbaycan ile ilişkilerini kesmeye yöneliktir.
Ancak daha önemlisi, Doğu Akdeniz ve Ege’de karşılaştığımız durumdur. ABD, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Mavi Vatanımızı ve Hava Sahamızı tehdit eden askerî tatbikatlarını sıklaştırdılar. Noble Dina ve Nemesis gibi askeri tatbikatlar, isimlerini Tevrat’tan almakta ve açıkça Türkiye’yi hedef alıyorlar. ABD’nin ünlü Millenium Challenge2002 Tatbikatı, Kıbrıs’ta başlayan bir senaryodan sonra Türkiye’nin işgalini öngörmektedir.
Türkiye, 1945 sonrasındaki sürecin getirdiği Atlantik bağlarından kurtulmakta ve Avrasya’daki konumuna yerleşmektedir. ABD, bu sürece ekonomiden askerî yönletmelere kadar uzanan uygulamalarla yanıt vermeye başlamıştır. Doğu Akdaniz’den Hürmüz Boğazı’na kadar uzanan bir cephede, Bölge ülkeleri ile ABD ve İsrail arasındaki gerginliğin tırmanışına tanık oluyoruz. Bu
ANLAMI BÜYÜK
Dünkü gazetemizin manşetinde de yer aldığı gibi Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı ve ETO Başkanı Metin Güler, bir araya gelerek yaptıkları toplantı da tüccar ve sanayiciye katkı sağlayacak alanlarda yürütülebilecek projeleri görüştüler. Çomaklı, üniversitenin ETO gibi meslek ve sivil toplum kuruluşları ile ekonomi öncelikli projeleri geliştirmekte kararlı olduğunu söyledi. ETO başkanı Güler de, tüccar ve sanayiciler olarak üniversitelerin bilimsel faaliyetlerinden yararlanmak istediklerini altını çizdi. Yıllardır Eskişehir’de üniversitelerin kentte katkısının az veya yetersiz olduğu tartışılıyordu. Bugün ise üç üniversitemizde Eskişehir için projeler üretmenin gayreti ve çabası içindedir. Fırtınalar da bu şekilde aşılır.
Manavgat'ta 3-4 yaşlarındaki turist kız zabıta memuru Himmet Tan'ı görünce gitti parmağına yapıştı. Sorunca ismini söyledi, annesinin-babasının ismini söyledi. Zabıta memurundan telefonunu istedi. Tabii ki Türkçe bilmiyordu, memur telefonun dilini İngilizceye çevirdi.
Küçük parmaklarıyla telefonla biraz oynayıp kendi Facebook sayfasını basit bir şifreyle açtı.
Memurlar hayretle izliyorlardı. Şöyle bir mesaj yazdı:“Ailem, ben kayboldum. Şu anda polis karakolundayım. Gelip beni almanızı bekliyorum.” Bir de konum attı. Küçük kız telefonu iade edip teşekkür etti. Bir sandalyeye ilişti, beklemeye başladı. Mesajında “polis” demişti, zabıtalar “Biz zabıtayız” dediler. Memurlar İngilizce sözlüğü açıp baktılar; hakikaten zabıta polis demekti. On dakika sonra ailesi geldi, annesi-babası tatile çıkmadan önce çocuklarına kaybolması halinde yapması gerekenleri öğrettiklerini söylediler. Teşekkür edip, kızlarını alarak gittiler. Eğitim işte böyle bir şey.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!