30 Ağustos Zafer Bayramının 98. Yıl dönümünü kutladığımız bugünler de, büyük Türk şairi Nazım Hikmet 20 Ağustos Zafer Bayramı için, “Türklerin en büyük bayramlarından biridir. Ve zannediyorum ki yalnız bizim değil, insanlığın bayramlarından biridir”.
30 Ağustos, sekiz yıllık büyük bir savaşın zaferidir. Aslında, Kurtuluş Savaşımız, 1914 yılı sonlarında başladı. 9 Eylül 1922 günü Türk Askerinin İzmir’e girmesiyle sona erdi. Hukuk düzleminde bakarsak, savaşın 24 Temmuz 1923 günü Lozan Antlaşmasının imzalandığı güne değin sürdüğünü bile söyleyebiliriz.
İLK KURŞUN HATAY DA SIKILDI
Savaşlar ve zaferler böyledir. Kesintiler vardır. Ateşkes günleri ve ateşten gömleğin giyildiği günler vardır. 30 Ekim 1918 günü Mondros Ateşkesi’nin imzalanmasından 50 gün sonra silahlı Kurtuluş Savaşı mücadelesi yeniden başlamıştır. İlk kurşun, 15 Mayıs 1919 günü İzmir’de değil, 19 Aralık 1918 günü Hatay Dörtyol’un Karakese köyünde Fransız işgalcilerine sıkılmıştır. İlk kurşunu sıkan da, Hasan Tahsin (Osman Nevres) değil, Çavuş Mehmet Kara’dır. Bugün yanlış tartışılan bir konu var. Savaşa girilmeyebileceğini söyleyenler var. Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin savaşın dışında kalma şansı yoktu. Çünkü savaş, Osmanlı topraklarının paylaşılması için yapılıyordu. Osmanlı Devleti tarafsız kalamazdı, Almanya ile birlikte savaşmak zorundaydı. Çünkü işgal tehdidi, Rus Çarlığı, İngiltere ve Fransa’dan geliyordu.
DİRENMESEYDİK, OLMAZDI
Birinci Dünya Savaşı’nda direnmeseydik, 30 Ağustos zaferi olmazdı. Türk milletinin kaderini belirleyen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında mihenk taşı olan üç nokta vardır: Çanakkale, Sakarya, Kocatepe.” Aynı savaş sürecinde, Çanakkale ve Sakarya’da direndik, Kocatepe’de taarruza geçtik. Direnişler olmasa, cephede tutunamazdık ve taarruz edemezdik. Türk Ordusu, 1683 Viyana bozgununu izleyen iki yüzyıllık geri çekilme döneminden sonra taarruz ruhuna Birinci Dünya Savaşı’nda kavuşmuştur.
Birinci Dünya Savaşı, Türkiye için yalnız silahla direniş değildir, aynı zamanda çok güçlü bir ekonomik direniştir. Kapitülasyonlar kaldırılmış, Millî İktisat anlayışıyla Üretim Ekonomisi inşasında önemli çabalar gösterilmiş, Savaş Ekonomisi alanında bugün de incelenmesi gereken bir tecrübe yaşanmıştır.
KÖKLER HÜRRİYET DEVRİMİNDE
1908 Devrimine önderlik eden ve 1913 yılında iktidarı tam olarak eline geçiren İttihat Terakki, Dünya Savaşı öncesinde ordunun komuta kademesini gençleştirdi, Türk aydınına ve halkına devrimci milliyetçilikle dayanma ruhu aşıladı, Kemalist Devrim’in yolunu açtı. Hatta Kemalist Devrim, denebilir ki Birinci Dünya Savaşı’nda başladı. Kökleri ise, 1908 Hürriyet devrimine ve Namık Kemallere kadar uzanır.
ÇARLIĞIN İMDADINA ERİŞEMEDİ
Türkiye, Birinci Dünya Savaşı’nda direndiği için, İngiltere ve Fransa, Rus Çarlığının imdadına yetişemedi. 1917 Şubat’ında Rus Demokratik Devrimi ve arkasından 1917 Ekim Devrimi bu şartlarda gerçekleşti. Rus Çarlığı’nın yıkılmasıyla Türkiye, en tehlikeli düşmandan kurtuldu ve Lenin’in önderliğindeki Sovyet Rusya’nın kişiliğinde güçlü bir dost kazandı. 30 Ağustos zaferinin önünü açan kuvvet dengeleri böyle oluştu.
30 AĞUSTOS DEVAM EDİYOR
ülkemiz özellikle de Akdeniz ve Ege’den sıkıştırılmaya çalışıyor. Antalya körfezine donanmamız hapsedilmek isteniyor. Donanmamızın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Donanmamız olmasaydı, Akdeniz ve Karadeniz’de petrol ve gaz arayamazdık. Ayrıca, balyoz ve Ergenekon sürecinde o bilinen terör örgütünün niye ilk önce Türk Silahlı Kuvvetlerde Deniz Kuvvetlerimizi hedef aldığı bugün daha iyi anlaşılıyor.
İTTİHAT VE TERAKKİNİN ÖNEMİ
Osmanlı devleti, İttihat Terakki’nin devrimci yöneticilerinin “kollarında can verdi, ama Cumhuriyet de onların kollarında doğdu.” Bugün İttihat Terakki Devrimciliğine karşı kışkırtılan bir kara propaganda var. Bunu yalnız yobaz takımı yapmıyor, kimi yüzeysel Atatürkçüler de, Talat Paşa ve Enver Paşa düşmanlığını bir marifet sanıyorlar. Oysa Talat Paşa, Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşa, aynı devrimci kuşaktır, aynı davanın önder kadrolarıdır.
Büyük taarruz ve 30 Ağustos Zafer Bayramı 98. Yılında ilk günkü zafer coşkusu ile kutluyoruz. Zaferi gerçekleştiren Mustafa Kemal Atatürk ve askerlerini selamlıyoruz. Şehitlerimizi ve zaferi gerçekleştiren kahraman Türk Askerlerini saygı ve özlemle anıyoruz. Mekânları cennet olsun.
![]() |
Gerekli tedbirleri almadığı için Kalabak suyu damacana dağıtımında aksamaya neden olan ESKİ’nin genel müdürü Suat Balcı, bilindiği gibi Ardahanlı’dır. Daha önce de damacana sıkıntısı çekilmesine neden olan Balcı, Büyükerşen’in sorunu çözmek için depo yatırması ile sıkıntı sona ermişti. Balcı’nın memleketi Ardahan’ın basını bir dönem Balcı’yı ‘Eskişehir’i marka yapan isim” olarak duyurmuştu. Ve onun Ardahan belediye başkanı olacağını duyurmuştu. Demek ki 2016 yılından bu yana genel müdür olan Balcı, bürokratlığı bırakarak, siyasete girecekmiş. Bürokrat siyasete dalınca, damacana işi de ikinci plana atılıyor. Eskişehirli de içme suyu sıkıntısı yaşıyor. Dün de yazdığım gibi ESKİ’de değişimin ayak sesleri duyuluyor.
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!