Geçtiğimiz günlerde lafazanlığı ile ünlü bir belediye başkanımız, ‘sol sol ‘ diye diye seçimleri aldıklarını söyledi. Bu siyasetçimizle birlikte bazı siyasetçilerimiz hala 1970’li yıllardaki dünyada yaşıyorlar. Bugünün dünyasında ise sağ ve sol kavramlarının eskisi kadar etkili olmadığını, hatta siyasî toplumun söyleminden yavaşça uzaklaştığını kabul etmek zorundayız. Sağ ve sol kavramlarıyla birlikte merkez sağ, merkez sol gibi kavramlar da zayıflamıştır. Elbette bu durum çok özel tarihsel koşullardan çıkarak gelişti. Geçici mi yoksa kalıcı mı olduğunu zamanla göreceğiz.
ESKİ İLE YENİ BİRLEŞMEZ
Sol söylemleri dilinden düşürmemeye çalışan belediye başkanımız ile bu belediyesinin eski tüfek sosyalist meclis üyeleri, sosyal demokratlık ile eski sosyalistliklerini birleştirmeye çalışıyorlar. Bu durum ise eşyanın tabiatına aykırıdır. Sadece kendilerini avutuyorlar. Artık, onlar bir başka sistemin savunucularıdır. Kapitalist dünyaya kendilerini entegre etmişlerdir. Sosyal demokratlık Avrupa’da uydurulan bir fikirdir. Eski CHP ise Atatürk ve Cumhuriyetçilik temelli altı oku savunur. Atatürk dönemindeki CHP’de solculuk ile ilgili bir söylem yoktur. Bugünkü CHP’de altı ok yerine sosyal demokrat fikirleri savunmanın gayretindedir.
SINIF MÜCADELESİ İLE ORTAYA ÇIKAR
Sağ ve sol düşünce daima siyasallaşan sınıf mücadelesiyle birlikte yükselmiş ve onunla birlikte alçalarak zayıflamıştır. Marjinal hareketleri ve küçük tekkeleri bir yana bırakırsak, günümüzde dünyanın hiçbir yerinde enternasyonalizm iddiası olan politikleşmiş işçi sınıfı hareketleri, güçlü ve sahici sendikalar, onları durdurmaya çalışan lümpen küçük burjuva tabanlı klasik sağcı hareketler görmüyoruz. Sosyalizmin Sovyetler ve doğu bloğunda çöküşünden sonra bu yönde geliştirilen çabaların entelektüel faaliyetlerin ötesine geçemediği görüldü.
Kapitalizmin teknolojiye hükmederek bütün dünyada serbestçe at koşturmasıyla birlikte solda geliştirilen fevkalade alengirli devrim teorileri, bütün politika ve taktikleriyle birlikte yavaşça yok olmuş ve yerlerini yeni teorik düşüncelere, sol politik davranış ve taktiklere bırakmaksızın adeta ortadan kaybolmuştur. Pratikte kullanılamayan her teori, zamanla zayıflar ve etkisini kaybeder.
1970’LERDEKİ DÜŞÜNCELERİ
Kendi ülkemiz söz konusu olduğunda ise ortaya çıkan uzlaşmaz temel kavramlar, ümmet ve millet kavramlarıdır. Cemaatlerden oluşan toplumun dinî esaslara göre yönetildiği sultanlık benzeri merkezi bir devlet mi, yoksa yurttaşlardan oluşan toplumun anayasa ve kanunlarla yönetildiği demokratik bir ulus-devlet mi? Bugünün sağcılığı ve solculuğu bu ayırıma göre belirleniyor. Eskişehir’de Sol lafazanlık yapanlarda 1970’lerdeki savunduklarını bir kenara bırakarak, günümüz gerçek dünyası ile buluşmalıdırlar. Ya da 1970’lerdeki savunduklarını, günümüz koşullarına uydurmalıdırlar. Eski düşüncelerinden vazgeçtikleri için emperyalist sistemlerle uyumlu düşünceleri savunsunlar.
Bugünkü ümmet-millet ayrımı siyaset alanına döküldüğünde, her ideolojik konuda olduğu gibi, gündelik politika da farklı kılıklara bürünmektedir. Bazıları bu ikisinin bir ve aynı şey olduğunu, bazıları dış ve iç tehditler karşısında Aydınlanma ile gericiliğin birleşerek iç cephe kurabileceğini, bazıları da bunların hiçbir şekilde bağdaşmadığını ve uzlaşamayacağını söylemektedir.
ULUS DEVLET ZAYIFLATILMAZ
Tarihimizle hesaplaşalım, geçmişimizle yüzleşelim diyerek bu ikisinin sentezini yapmaya çalışırsanız, Osmanlı’nın yıkımına yol açan bütün hayaletleri başınıza toplamış olursunuz; laiklik ilkesini görmezden gelip siyasî İslam’ın ideolojik hegemonya alanında kendinizi yeniden tanımlamaya çalışırsanız, emperyalizmin zayıf ulus-devletleri etnisite ve mezheplere bölerek zayıflatma ve küçültme stratejisinin bir parçası hâline gelirsiniz. Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletini bir arada tutan en sağlam Kurucu ilke laikliktir. En başta eski düşüncelerini sosyal demokratlığa uydurmaya çalışanlar kendilerini gözden geçirmelidirler.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!