Teknoloji geliştiği için cep telefonlarımıza meteoroloji saatler öncesinden yaşadığımız şehirde nasıl bir havanın bizi beklediğini iletiyor. Yurttaşların büyük çoğunluğu meteorolojinin uyarılarına dikkat ediyor. Kimimizde önemli olanın kendi havalarının durumu olduğunu söylüyor.
Önceki gün evden çıktığımızda yağmur yağacağı saati biliyorduk. Ama şemsiye kullanma alışkanlığımız olmadığı için, şemsiye ye ihtiyaç duymadık. Yağmur başladığında Şair Fuzuli Caddesindeydik. Bir fırından ekmek alacaktık. Yağmur ile birlikte fırına da girdik. Ekmeğimiz aldık. Ama fırından çıkamadık.Yağmur derken, şahit olmadığımız şekilde dolu yağışı ile karşılaştık. Bir anda Şair Fuzuli Caddesi bembeyaz büründü. O arada fırının bir çalışanı çatının aktığını söyledi. Bir haftada yağacak yağmur dolu ile birlikte 15 dakikada yağmıştı.
İKLİM BAKANLIĞI
Cep telefonumuz ile fırının kapısından biraz caddeyi çektik. Fotoğraf attığımız bir arkadaşım, iki çocuğu ile bayram ziyaretine başlamak üzereyken, dolunun kendilerini apartmanın kapısında yakalandığını söyledi. Bizim ülkemizde dahil, dünyanın pek çok ülkesi bir bakanlığın adına iklim kelimesini ekledi. Ya da ayrıca bakanlıklarına iklim bakanlığı ismi ile yeni bir bakanlık kurdu. Çünkü ilkim değişiklikleri ile birlikte kıtlık ve güvenli gıdaya ulaşamama durumu da ortaya çıktı.
Gıda güvenliğini ve gıda da eskisi gibi kendi kendimize yetecek dünyadaki yedi ülkeden biri olmanın mücadelesini tekrardan geç kalmış olarak vermeye başladık. Bayramdan önce market alış-verişi yaparken yeşil ve kırmızı mercimeğin etiketinde üretildiği ülkenin Kanada olduğu yazıyordu. Özal ile birlikte geldiğimiz ve daha da ileriye gidemeyeceğimiz bir durum buydu. Mercimeğin tüm çeşitleri binlerce kilometre uzaktaki bir ülkeden geliyordu.
FELAKETİN ÇEŞİTLERİ VAR
Dışa bağımlığının ülkeleri felakete götürdüğü Küresel salgın ortamında açıkça görüldü. Herkes üretimin ve de yerli üretimin önemini anladı. Özal döneminde ‘Çikita muz’ ile başlayan Neoliberal dönemde kapanmış oldu. Marketlerde gördüğümü yabancı menşeli gıda ürünleri çok yakın gelecekte ortadan kalkacaktır. Üreticide ve biz tüketicilerde bir bilinçlenme ve öze dönüş var. Salgından sonra bu dönemin bittiğini daha iyi anlayacağız. İşaretleri de bugünden görmek gerekir.
Artık, günümüzde hiç kimse çok para kazanacağını bilse de, doğanın tahrip edilmesini savunmuyor. İkizderede köylü kadınların madencilere karşı verdiği mücadele sosyal medya başta olmak üzere, medyanın ilgisini çekiyor. Ülkemizin haber kanalları artık, programlarına çevreciliği ve tarım programlarını da küresel salgından sonra eklediler. Demek ki, halkta, izleyicilerde böyle bir talep var.
GIDA GÜVENLİĞİ NE ANLAMA GELİYOR?
Çevrimiçi olarak devam eden panellerde, gıda güvenliği dünyanın en önde gelen ülkelerin en çok tartıştığı konuların başında gelmektedir. Dünyada 822 milyon insan açlık çekmektedir. Tahmin edebileceğiniz gibi açlığın en yoğun Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu 2020 Raporuna göre, dünya nüfusunun yüzde 11’ini olduğu anakara (kıta) Afrika’dır. Afrika nüfusunun ’si, yani her beş Afrikalıdan biri açtır. Bu kıtanın doğu kısmında ise üç kişiden biri açtır. Sömürgeci ülkeler tarafından doğal kaynakları ve insanları acımasızca sömürülen Afrika’nın bu durumda olmasına şaşmamak gerekir. Raporda Asya nüfusunun yüzde 12’sinin açlık çektiği belirtilmektedir. Latin Amerika ve Karayipler’de açlık oranı % 7’ye inmektedir. Bütün anakaralarda açlık çeken kadınların oranı erkeklerden daha fazladır. Daha acıklı olanı ise dünya genelinde 149 milyon çocuğun açlıkla ilintili gelişim sorunu yaşamasıdır.
AŞIRI ŞİŞMANLIKTA VAR
Açlığın bu denli yaygın olduğu dünyada beslenme ile ilgili başka bir sorun da aşırı şişmanlıktır. Dünyada yaklaşık olarak 1 milyar insan, fazla besin tükettikleri için aşırı derecede şişmanlamıştır. Bu durum kalp damar hastalıkları başta olmak üzere, şeker hastalığı ve kolon kanseri gibi hastalıkları tetiklemektedir. Gereğinden fazla tüketilen besinler israf edilmiş olmaktadır. Yılda yaklaşık olarak 1,3 milyar ton besin maddesinin tüketilmeksizin çöpe atıldığı tahmin edilmektedir. Bu besin maddeleri ile açlık çeken insanları doyurmak mümkündür. Yani dünyamızda üretilen besin maddelerinin miktarı insanları beslemeye yeterlidir. Sorun besin eksikliği değil yoksulluktur. Yoksul insanlar yeterli besin üretememekte veya satın alamamaktadır.
ZENGİN ÜLKELERDE DE VAR
Yoksulluk sadece gelişmekte olan ülkelere özgü bir şey değildir. Her ülkede yoksullar ve dolayısıyla açlar vardır. Bunu kanıtlamak için en varsıl ülkelerden biri sayılan Amerika Birleşik Devletlerindeki duruma bir göz atmak yeterlidir Resmi istatistiklere göre Amerika’daki altı çocuktan biri yoksuldur. Amerika’da evli olmayan annelerden doğan çocukların oranı, siyahilerde p, İspanyol kökenlilerde P’den fazla ve beyazlarda 0’a yakın olup bunların hemen tümü az eğitim görmüş annelerdir. Resmi istatistiklere göre bekar annelerin çocuklarında yoksulluk oranı 9 olup, evli ebeveynler ile birlikte yaşayan çocukların yoksulluk oranı ise % 8’dir.
ULUS DEVLETİN ÖNEMİ ORTAYA ÇIKTI
Uygulanan yanlış ve kasıtlı tarım politikalarıyla gelişmekte olan ülkelerin tarımsal yapısı çökertildi ve tarım ürünleri üretimi de merkezi emperyalist ülkelerde yoğunlaştı. Sayısı iki elin parmaklarını geçmeyen ulus ötesi şirketler, tarım ürünleri ticaretine ve tarımsal girdi piyasalarına egemen oldular. Ülkelerinin politikalarına da yön veren bu şirketler ekonomik sömürü yanında terör ve politik ayak oyunları gibi kirli işlere de bulaşmaktadırlar.Ülkemiz de bu olumsuzluklardan etkilenmektedir. Pek çok devletin bütçesinden fazla ciro yapan bu şirketlere ancak ulus devletin gücüyle karşı durulabilir. Damızlık hayvanlar, tohum, kimyasal gübreler, tarım ve veteriner ilaçları, akaryakıt, tarım alet ve makineleri gibi pek çok girdi piyasasına da egemendirler. Bunun için gıda güvenliği politikaları ile gerçek çevreci politikaları hayata geçirmeliyiz. Eskişehir örneğinde bile yaşadığımız küçük çaplı felaket bize ders yerine geçmelidir.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!