Yılmaz Büyükerşen’in Porsuk barajı konusunda açıklama yapmak için yanına zoraki aldığı iki belediye başkanı ile fotoğrafına baktıktan ve açıklamayı okuduktan sonra, klanın bir de ‘küflenme’ üzerine söylediklerini duyduktan sonra aklıma büyük şairimiz Nazım Hikmet’in 1962 yılının Aralık ayında yazdığı ‘Nereden gelip, nereye gidiyoruz’ şiiri geldi.
Büyük Türk şairi Nazım Hikmet oldukça uzun bu şiirinin bir yerinde şöyle sesleniyor:” Tahta, beton, teneke, toprak, saman damlarımızla iki milyardan artığız, kadın, erkek, çoluk çocuk. Ekmek hepimize yetmiyor, kitap da yetmiyor, ama keder dilediğin kadar, yorgunluk da göz alabildiğine. Hürriyet hepimize yetmiyor. Hürriyet hepimize yetebilir”
ŞU PORSUK BARAJI
Porsuk çayı, Kütahya’dan çıktıktan sonra başta Eskişehir ve Alpu ovası olmaz üzere Polatlı Ovası ve geçtiği diğer yerele birleştiği çaylar, dereler ve ırmaklar ile hayat veriyor. Türkiye üniter bir devlettir. Ülkeyi bölmek isteyenlere karşı top yekûn mücadele devam ediyor. Polatlı su kullanmasın veya Eskişehirli az su kulansın, anlayışına sahip olabilir miyiz? Ortada bir ekmek varsa, bölüşeceğiz. O ekmek hepimize yetecek. Her alanda üretimi artırmak için çalışma yapmalıyız. Ülkemizin her tarafındaki yurttaşımız bizim yurttaşımızdır. Kuraklık 5 yıl öncede yaşanmıştı. Polatlı’da Porsuk çayının geçtiği yataklarda damla su kalmamıştı. Eskişehir valiliği de acil toplantı yapmıştı. Bir yıl sonra yağan bereketli yağmurlar açığı kapatmış, yatakları su ile doldurmuştu. Bugün salma su ile tarlasını sulayan çiftçi hiçbir yerde kalmadı. Ben salma su ile tarla sulamayı 7-8 yaşlarındayken hatırlıyorum. Sonra bizim ailede çiftçilik yapanlar, ben ilkokula giderken, yağmurlamaya geçmişlerdi. Köydeki 86 yaşındaki babam bile diktiği ağaçları damlama su ile suluyor. Seçime giden yolda, iki belediye başkanı da yanına alınarak, böyle gelişi-güzel bir açıklama yapılır mı? Kütahya’da bir süre sonra Eskişehir’e su vermek istemezse ne olur? Çözüm rastgele açıklama yapmak değildir.
BİZ KAÇ KEZ HABER YAPTIK
Devletin sakıncalı gördüğü bir şâhısı, 5 yıl ESKİ genel müdürü olarak görev yapmasını sağlayan kimdi? Önceki valililerimizden biri itiraz etmeseydi, sakıncalı şahıs asaleten ESKİ genel müdürlüğüne atanacaktı. Olayın sakıncalı olduğunu bendeniz bu gazetede üç kez manşet atarak, Eskişehirliye duyurduk. Dediğim dedik, en doğru benimdir huyunuzdan vazgeçmeyen ders çıkarmadı. Küflenmeyi yaratan, küflenmeden bahsediyor. Sakınca taşıyan insanları genel müdür yapıyorsunuz, sonra Polatlılara sulama yapmayın, Eskişehirlilere de suyu az kullanın diyorsunuz. Nazım Hikmet bu şiirin başlangıcında ne diyor?” Doğrultup belimizi kalktığımızdan beri iki ayaküstüne, kolumuzu uzunlaştırdığımızdan beri bir lobut boyu ve taşı yonttuğumuzdan beri yıkan da, yaratan da biziz, yıkan da yaratan da biziz bu güzelim, bu yaşanası dünyada”.
KÜFLENME HİKÂYESİ
Büyükerşen, seçimler yaklaşıyor ya, bir yandan CHP’ye gönül verenler değişim ve umut için imza topluyor ya Büyükerşen’in de sahneye çıkma vakti gelmiştir. Büyükerşen sahneye çıkarak, küflenmeden, gençleştirmeden ve adayların ön seçimle belirlenmemesi gerektiğini söylüyor. Küflenmeden bahseden kişi, 1999 yılından bu yana milletvekili, belediye başkanı ve meclis üyelerini kendisi belirliyor. İl ve ilçe yönetimlerini belirliyor. Yakın kişileri dönüşümlü olarak milletvekili listelerine yazıyor. Aklı hep batıcılıkta kalmış. Artık Avrasyacılık yükseliyor. Batılı ülkelerin parti tüzüklerinin incelenmesini istiyor. Seçilmişleri, kendi tüzüğüne göre seçtiriyor. Milletvekili atıyor, ardından aynı kişiyi belediye başkanı yapıyor. Hak, hukuk ve particilikten bahsediyor.
YOK, OLAN ŞEHİRLERE
Nazım Hikmet Nerden Gelip Nereye Gidiyoruz şiirinde şunları da söylüyor:” Arkamızda kalan yollarda ayak izlerimiz kanlı, arkamızda kalan yollarda ulu uyumları aklımızın, ellerimizin, yüreğimizin, toprakta, taşta, tunçta, tuvalde, çelikte ve plastikte. Kanlı ayak izlerimiz mi önümüzdeki yollarda duran? Bir cehennem çıkmazında mı sona erecek önümüzdeki yollar? Yok, olan şehirlere şiirler yazılmayacak, şair kalmayacak ki. Pencerende bir sokak bulvarlı. Odan sıcak. Ak yastıkta üzüm karası saçlar. Adamlar paltolu, ağaçlar karlı. Penceren kalmayacak, ne bulvarlı sokak, ne ak yastıkta üzüm karası saçlar, ne paltolu adamlar, ne karlı ağaçlar”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!