Sadece ülkenin değil, dünyanın da en önemli sorunu Küresel Salgından bir an önce kurtulmaktır. On binlerce kişinin yaşamını kaybettiği ülkeler var. Hatta Amerika ve Brezilya’yı işin içine katarsak 100 binlerce kişinin ölümüne neden olan salgında, tüm dünya ile birlikte normalleşmeye başladık.
Türkiye herkesin takdir ettiği ya da üzerinde anlaştığı gibi salgından en az etkilenen ülke oldu. Sonuçta, insanlar aylarca evlerinde oturamaz. Ülkemizde 65 yaş grubu eve kapatıldıklarını öne sürerek, eylem hazırlıklarına, dernekleşmeye bile başlamıştı. Bir anlamda 65 yaş üstünü üç aydan sonra kimse evde tutamazdı. İstanbul da bir gazetede köşe yazarlığı yapan 65 yaş üstü önemli bir yazar bile 65 yaş ve üstü gruba iyilik yapılması gerektiğini yazmıştı. Belki de 65 yaş grubu üstündeki insanların isyanı onlara sokağa çıkma serbestinin gelmesine neden oldu.
Büyük fabrikalar, sanayi kurumları var. Esnafın, ticaret mensubunun işyerlerini açması gerekiyor. Birçok kuruluş dünyanın başka ülkelerindeki kuruluşlarla ortak çalışıyor. Çarklar dönmezse, ülkeler bir bütün halinde batar. Daha büyük sorunlar ortaya çıkar. Önemli olan tehdit unsurlarını asgariye indirmek, hayatı durdurmadan gerekli tedbirleri almaktır. Ayrıca, bu işler inişli çıkışlı olur. Tedbirlerdeki grafiklerde dümdüz bir çizgi yoktur. İnişler çıkışlar vardır.
Sosyal mesafeye dikkat edilmelidir. Ama toplu taşıma araçlarındaki yolcu sayısının kaldırılması iyi olmadı. AVM’ler açıldı. Seyahat kısıtlamasına son verildi. Yüzbinlerce öğrencilerin katılacağı sınavlar nasıl yapılacak? Kısıtlamaların biri kaldırıldıktan sonra, diğer kısıtlamanın kaldırılması için 14 gün beklenmeliydi. Şimdi belki de tekrar başa dönülecek. Avrupa’nın bazı ülkelerinde kilitlerin acılmasından, kısıtlamaların kaldırılmasından geri adımlar atıldı. Önemli olan aşının bir an önce ortaya çıkmasıdır.
SU İLE MÜCADELE
Aşırı yağmurlar, Türkiye’nin en az yağış alan Eskişehir’in de etkili oldu. Mevsimlerde kayma var. Ya da mevsimler değişiyor. Önceki gün yağan yağmurlar Teksan, Emko, Estim ve Hal de yaşamı felce uğrattı. Araçların plakaları yolda kaldı. Sadece alt yapı suçlanabilir mi?
salgın da, tabloda biraz artış olunca, suç atılacak bulunur. Yağmur nedeniyle yaşanan su baskınlarında da suçlu belediyeler olur. İnsanlarımız birbirlerini özeleştirmeyi o kadar seviyor ki, ortaya ortak bir akıl çıkarmak kimsenin aklına gelmiyor.
15 yıl olmuştur. Türk Dünyasına yaptığım bir aylık geziden sonra orada tanıştığım bazı dostlarım, Eskişehir’e ziyaretime geldi. Gelenlerin hepsi ilk kez Eskişehir’i görüyorlardı. Türk Cumhuriyetlerinden gelen bu dostlarımı köprübaşı korkuttu. Binaların niye üst üste olduğunu sordular, sorguladılar? Bana Almaatı da yaşama çağrısında bulundular. Almatı ve şimdiki adıyla Nursultan, Bişkek veya Taşkent de böyle bir durum yok. Kazakistan’ın Ahmet Yesevi’nin külliyesinin bulunduğu Türkistan da külliyeden büyük bina yapmak yasak. Sıfırdan kurulan Nursultan veya Deli Perto’nun yaptığı Peterburg gibi şehirler şehircilik harikasıdır. Eskişehir’de zaman için de kenti kuranlar Şehir Planlamacılarına, mimarlara, teknik adamlara danışmadan şehri kurmuşlar, sanayi siteleri de tarlalara verimli topraklara kuruldu. Şimdi, yağmur yağınca ortaya çıkıyor. Karadeniz de heyelanlarda niye insanlar hayatlarını kaybediyor. Bu işlere kafa yoracağımıza birbirimiz her konuda hemen ötekileştirmeye hazırız. Bilim diye bir şey var. Kafa yormamız gerekecek yerlerde özellikle sosyal medyada klavye kahramanlığı yapmayalım. Topumun birbirini ötekileştirmesine hep beraber tepki gösterelim.
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!