Küresel Salgından sonra tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde bizlerde dilimizi değiştirdik. Önceliklerimiz değişti. En çok maske, mesafe ve temizliği konuşuyoruz. Kimimizin eli çok sık yıkamaktan ve kolonya kullanmaktan yıprandı. Kabuk bağladı. Pul pul oldu. Cebimizdeki paraları yıkayanlarımız var. Evimize aldığımız yiyecekleri, elbiseleri, balkonumuzda terasımızda mutlaka havalandırıyoruz.
Herkes için çemberin daraldığı bir gerçektir. Bazı hekim arkadaşlarımıza göre, Eskişehir’de her 10 kişiden ikisi Kovid virüsü taşıyor. Önceki gün şehrimize ticaret dışında sanat ve kültüre önemli katkıları olan Erdem ailesinin fertlerinden Ali Erdem ile İbrahim Erdem Kovid-19’a yakaladılar. Yunus Emre Devlet Hastanesinde tedavi görüyorlar. Erdem ailesinin iki ferdinin virüs yakalanması Eskişehir’de geniş bir kesimi üzdü. Sosyal medyada geniş bir kesim Ali ve İbrahim Erdem’e geçmiş olsun mesajı yolladı.
Eskişehir’in iki önemli hemşerisinin bu hastalığı yeneceklerine ve yakın zamanda aramıza katılacaklarına inanıyorum.
Birkaç gün önce Kovid-19 tedavisinde önemli bir yere sahip olan iki hastanemizin başhekimleri ve yöneticileri, Kovid-19 hastalarına plazma desteği verilmesini istedi. İki başhekimde sosyal medyadan çağrıda bulundu. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de herkes i.in çember daralıyor. Sonuçta herkes hastalığı geçirecek, ancak bir normal grip gibi geçirmek önem taşıyor.
Çin ve Rusya’nın Türkiye ile birlikte ciddi aşı çalışmaları var. Çin’in Türkiye ve Almanya’nın katkıları ile geliştirdiği aşı Türkiye'de sağlık personeline vurulmaya başlanıldı. Aşı 3 aşamada denemelere devam ediyor. İki ay içinde piyasaya verilmesi bekleniyor. Yani, Aralık ayında muhtemelen Kovid aşısı olacağız.
Ancak, aşının bizlerle buluşmasına birkaç ay var. Salgın ise bütün hızı ile devam ediyor. Hastanemizde yatak, hemşerilerimiz, yurttaşlarımız var. Eskişehir Kızılay’ı her zamana zor günler için var olmuştur. Eskişehir’de faaliyet gösteren Eskişehir ile birlikte çevre illere de hizmet götüren Batı Anadolu Eskişehir Bölge Kan Merkezi’nin elinde sağlık kuruluşlarımızın verdiği Kovid-19 hastalığını geçirenlerin listesi var. Merkez, hastalığı geçirenlerin kapısını tek tek çalışıyor. Kızılay Kan Merkezinin Eskişehir’deki yetkilileri diyor ki,” Plazma ihtiyacını ancak ve ancak el ele verip önlemlere son derece katı şekilde uyduğumuzda azaltabiliriz”.
Vilayet meydanındaki Kızılay’ın Kan toplama aracının, sürekli olarak vilayet meydanının bir köşesinde durmasının gerektiğini düşünüyorum. Kızılay’ın depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle boşaltılan Kan Merkezi binasına yılların alışkanlığı ile kan vermeye gelen yurttaşlarımız var. Dün bir hemşerimiz Kızılay’a kan vermek için eski binasına geldi. Ben ‘adalardaki’ yeni binasını tarif ettim.
-----------
Üretimin önemini öğrendik
Özal’ı çok beğenenler var. Allah Rahmet eylesin. Ancak, onun döneminde ‘Çikita Muz’ ile başlayan serüvenden sonra, çiftçi şehirlere göç ederek üretimden koptu. Şehirler düzensiz büyüdü. Tütün yetiştirilen topraklarda tütün yetişmez oldu. Yunanistan da bile tütün almaya başladık. Fabrikalarımız üretim yapsın düşüncesiyle. Bunun yanı sıra, hayvan üretimiz düştü. Çiftçiliği yurttaşlarımız hayvancılık ile birlikte bıraktı. Ekilmeyen tarlalar, komşu ülkelerin yüzölçümlerini geçti.
Küresel salgında en önemli konunun gıda güvenliği olduğu bir kez daha görüldü. Yurttaşlarımız marketlerde ülkemizde yetişmiş nohut ve mercimek aramaya başladı. Şimdi, hep beraber gücümüz oranında üretimi artırmayı hedefliyoruz.
Gazetemizde ve internet sitemizde var. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, tarımsal üretimin artırılması ve tarımsal istihdamın desteklenmesi için Eskişehir’de dahil hazine arazilerini tarıma açıyor. Hazine arazileri 10 yıl süresinde ekip biçecek çiftçiye verilecek. Yükümlülüklerini yerine getiren çiftçilere 10 yıl daha uzatma yapılacak.
Büyükşehir Belediyemiz de 4 ilçe belediyesi ile tarım alanlarının kullanılması için protokol imzaladı. Kullanılmayan 2 milyon metrekare arazi ilçe belediyeleri tarafından çiftçinin kullanımına açılıyor. Kısacası yapılan tüm çalışmalar bir metrekare kullanılmayan tarım arazisinin kalmaması yönündedir. Normali de eskiden olduğu gibi gıda güvenliğini ve yerli tohumu teşvik etmek, dünyada kendi kendine yetebilen ülkelerden biri olmaktır. Herkes bu çalışmaları desteklemelidir.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!