Biz ilkokulda öğrenim görürken, Türkçe kitabımızda ‘Bakmak ve Görmek’ başlıklı ders konusu vardı. O zaman görmek ile bakmanın arasındaki farkı anladık.
Göz önemlidir. Bilecik’te uzun yıllar ailemizin ayakkabı satan işyeri vardı. Onun için baktığımda kimin kaç numara ayakkabı giydiğini bilirim. Tüm ayakkabı satıcıları aynı şekildedir. En çok hoşuma giden ise kiloma rağmen bir giyim mağazasına girdiğimde, çalışanın size şu beden elbise ya da kazak, pantolon veya mont, gömlek olur demesidir. Profesyonellik gözü budur.
Her gün gazetelerde ‘manşeti ne atalım’ tartışması yapılır. Gündemdeki konu ile anlatılmak istenen konu birbirine bağlanmalıdır. Eğitim haberi yazarken, eğitimci gibi düşünmeli, ekonomi haberi yazarken sanayici, çevre felaketi haberi yazarken çevreci gibi düşünmeliyiz. Ama kendimizi bu meslek grubunun mensubu zannetmemeliyiz.
Eskişehir Emniyet Müdürlüğünde, basın ve halkla ilişkiler bürosu yeni bir anlayışla görevine devam ediyor. Sonuçta, gazeteci daha çok çalışıyor. Daha çok adliyede mesajı yapıyor. Haberi yazıyor. Ancak, kent insanı polisin çalışmalarını daha yakından takip ediyor. Polis- halk ilişkileri daha sağlam kuruluyor. Huzur ve güvenlik daha ileriye seviyeye taşınmış oluyor. Eskişehir dünyanın en güvenli kentlerin başında gelmesi, ilk sıralarda yer alması öyle kolay olmuyor. Arkasında bin bir emek ve çalışma var. Soğuk da, sıcakta sokakta devriye atan polisin alın-teri var.
Dün en çok hoşumuza giden Çamlıca mahallesinde devriye görevinde olan asayiş polislerinin dikkatini evleri gözetleyenler çeker. Hemen bir kimlik kontrolü yaparlar, hakkında hapis cezası olan ve pek çok suçların faili olan kadının yakalarlar. Küresel salgın günlerinde
Hırsızlar, narkotik pazarlamaya çıkanlar ve çeşitli suçları işleyenler mesleklerini terk etmişti. Şimdi hayat normalleşmeye başlayınca, onlarda yaşam biçimlerine geri döndü. Korona Virüslü günlerden sonra her şeyin eskisi gibi olmayacağı bilim insanları tarafından sık sık gündeme getirildiği ortamda, suç işlemeye meyilli vatandaşlar dersler çıkarmamışlar. Polisin gözü baktı mı onları virüsten önce ve de sonrada görüyor. İşte ispatı…
Mihalıççık, Sarıcakaya veya Mihalgazi de kirazın profesyonel anlamda öyküsü öyle uzun yıllara dayanmıyor. Özellikle Mihalıççık ilçesinde 15 yıldan fazla profesyonel anlamda kirazcılığın öyküsü yok. Rakım olarak her yerde kiraz bittikten sonra Mihalıççık da kiraz yetişiyor. Hem kaliteli oluyor. Hem de para kazanılıyor. Mihalıççık Belediyesinin belediye başkanı Haydar Çorum, kiraz ile ceviz yetiştiriciliğini ilçede geliştirmeye gayret ediyor. Boş bulduğu her alana kiraz ve ceviz ağaçları ekiyor. Peşinen başkan Çorum’u kutluyoruz. Köşeme aldığım kiraz toplayan CHP Mihalgazi İlçe Başkanı Hasan Ünal’ın fotoğrafı hoşuma gitti. Ünal, bir anlamda Sakarya vadisinin reklamını yapıyor.
![]() |
2003 yılında Tepebaşı Belediye Başkanımız Ahmet Ataç, Küba’nın Havana kentindeki en büyük parka Atatürk ve Nazım Hikmet’in heykellerini dikti. Hem Atatürk hem de Nazım’ın yüzleri Amerika’ya dönük bir şekilde bulunuyor. ABD’nin durumunu bugün herkes biliyor. İki Türk Kübalılara onları emperyalizme karşı koruduklarının mesajını veriyor. Hemen şunu da belirteyim. Küba’da başka yabancıların heykeli yok. Sadece iki Türk’ün heykelinin dikilmesine izin verdiler. Küba ile Türkiye’nin ilişkisi Abdülhamit Han’ın Osmanlı Paşası olarak Nazım Hikmet’in dedesini Küba’ya göndermesi ile başlamış. Bu olayın büyük öyküsü var. Merak edene anlatırım. Ataç, Nazım’ın ölüm yıldönümünde dün bu fotoğrafı paylaşınca aklıma bunlar geldi.
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!