Ailemizin 70 yıl önce Bulgaristan’dan gelerek Sivrihisar’a yerleşmesi ile 70 yıldır Eskişehirliyiz. Eskişehir’e yerleşmişler ama yerleşmenin ardından babam devlet memuru olunca, Türkiye’ de hatırı sayılı bir yer de gezdim.
Sabahleyin haberleri yazarken, televizyonda da NTV açıktı. NTV neredeyse gün boyu çevre haberleri yaptı. En küçük çevrecileri, en büyük çevrecileri ve çevreye katkı yapanları ekranlara getirdi. Yayını da İstanbul’un ünlü Belgrad ormanlarından yaptılar. Belgrad ormanlarının çevre dışında tarihte de önemli rolü vardır. Namık Kemaller, ülkeyi bölmek isteyenlere karşı burada örgütlenmişlerdi. Siyaset ve çevrecilik bazen iç içe geçer. Birbirini kovalar.
NTV’nin çevre yayını beni de heyecanlandırdı. Küresel salgın belki de çevre konusunda daha duyarlı olmamızı sağlayacak. Dünyanın kayan dengesi, tüm ülkelerin çabaları ile tekrar 1980’li yıllardaki yerine gelecek.
8 YIL KALDI
Çevre uzmanları 1980’li yıllara kadar dünyada çevrenin kendi kendini idare edebildiğini, 1980 den sonra ise çevre felaketlerinin yaşanmaya başladığını söylüyorlar. Dünyanın çevre sorununun onarabilmemiz için önümüzde 8 yıl olduğu biliniyor. 8 yıl sonra ise onarmak istesek de, onaramayacağız.
5 Haziran Dünya Çevre gününde Eskişehir de belediyelerden sanayi kuruluşlarımıza veya sivil toplum kuruluşlarına kadar Eskişehir’deki birçok kurum çevre konusunda yaptıkları çalışmaları basınla paylaştı. Belediyelerimizin sanayicilerimizin ciddi çevre konusunda çalışmaları ve çabaları var.
Çocukluğumda bugün Vişnelik parkının olduğu yerde akrabaların büyükçe bir bahçesi vardı. Porsuk’un üç tarafından geçtiği bahçede her şey yetişirdi. Şimdi orada apartmanlar var. Bahçede ilkokula giderken, balık tutardım. İlkokuldan sonraki yıllarda balık kalmadı. Çünkü basma fabrikası üretime başladı. Porsuk çayının rengi onun ürettiği basmanın rengine göre akardı. Porsuk Çayı şehrin büyükçe bir bölümünden geçerken gaz kokardı. Hala o kokuyu alırım. Unutulacak bir koku değildi.
1990’lı yılların başında Eskişehir’de sürekli yaşamaya başladığımda ise ilk geldiğim yıllarda şehirde bir dönem belediye başkanlığı yapmış kişinin Porsuk’a hacetini giderirken, bir gazetecinin de fotoğrafı çektiği dedikoduları vardı. Ne fotoğrafı gördük. Ne de olayın kahramanlarının olayı doğruladığını gördük. Adı geçen gazeteci de hayatta ama Eskişehir’in çok uzağında yaşıyor. Başkan da bugün bizimle birlikte değildir.
İhtiyaç giderme işini bilmiyorum. Ama o günkü Porsuk’tan her şey çıkardı. Yatak yorgan çıkarıldığını biliyorum. Köprübaşından geçen bölümü daha kirliydi. Yılmaz Büyükerşen’e kadar başkanlar zaman zaman suyu boşaltıp temizleseler de, bir sonuç ortaya çıkmadı. Yine 1990 yıllarda bir belediye başkanı porsuk çayına güzelleşsin diye birkaç ördek atmıştı. O ördekler şarapçılar tarafından tutulup yediği söylenmişti. Başkanın, ördekler yüzünden üç gençle karakolluk olmuş başka bir gerçek hikâyede var. Onu da burada anlatmayayım. Porsuk’un o kötü görüntüsü Büyükerşen ile bitti. Sezar’ın hakkını sezara vermek gerekir. 1999 seçimlerinden önceki birkaç seçimde belediye başkan adayları ile Kanal 26 da çok program yaptım. Porsuk Çayı için bir proje ortaya koymadıklarını gördüm. Bugün Porsuk’un şehir içinden geçen kısmı turist çekiyor. Şehri ortadan bölen Porsuk şehre güzellik katıyor. Belki tramvay şu bu proje yapılabilirdi. Ama Porsuk’u bu hale getirmek bir ustalık işiydi. Onu yapanda bellidir. Renkli akan Porsuk gelecek yıllarda sadece kitaplardan, benim yazılarımdan hatırlanacak.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!