Ömer Duru’nun rahatsızlığını biliyorduk. Yakından takip ediyorduk. Ancak, zamansız aramızdan ayrılacağını hiç hesaba katmadık. Tek kelime ile onu anlatmam istense,”Daima hakikatin peşinde olduğunu’ söylerim.
Duru, Emirdağ’ın bir köyünden çıkarak Cumhuriyetin okullarında, Atatürk aydınlanmasının ışığında okudu. Sonunda öğretmen ve müfettiş oldu. Müfettiş olduğunda, özellikle köy çocuklarının, kırsalda yaşayan ailelerin çocuklarının iyi öğrenim görmeleri için çaba gösterdi. Tüm bunları kendi anlatımlarından biliyoruz. İlköğretim müfettişi olarak görev yaptığı dönemdeki koşullar nedeniyle dağ köylerine çoğu zamanda at sırtında gitti.
Serde müfettişlik olduğu ve dünyaya aydınlanmacı yönden baktığı için müfettiş olarak görev yaparken Sakarya ilinde çıkan gazetelerde takma isimler ile yazı yazdı. Örgütlü mücadeleye inanıyordu. Onun için Türkiye Öğretmenler Sendikası ve sonrasında kısa adı TÖB-DER olan Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği üyesi oldu.
Müfettiş olarak çalışırken, görüşleri nedeniyle sürgünde oldu. Hakkında davalar da açıldı. O tabii ki yılmadı. 12 Eylül’ün ardından emekliye ayrılmak zorunda kaldı. Kendisi gibi emekli olan öğretmen arkadaşları iş adamlığına soyundu. O arkadaşları, günün yenidünya koşullarına kendilerini uydurdular. Kendisi o günleri anlatırken, kendi elinden yazmaktan ve okumaktan başka bir şey gelmediğini ticarete aklının yatmadığını söylerdi.
Neyse, emekli olduktan sonra memleketi olan Eskişehir’e yerleşti. O zamanki gazetede patronları onu denemeye tabi tuttular:” Yazsın bakalım” dediler. Ancak, o kısa sürede Eskişehirli gazete okurlarına kendisini sevdirdi. 2000’li yıllarda ben 2 Eylül Gazetesinde çalışmaya başladığımda, onu bizim gazeteye transfer etmek istedim. Beni bu konuda oldukça zorladı. Ama sonunda aynı odada çalışma şerefine eriştik. Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin kurucu Eskişehir şube başkanıydı. Yıllar sonra Çağdaş Gazeteciler Derneği Şubesi dara düştüğünde, bana “Var mısın?” dedi. Derneğe dışarıdan destek vermeyi teklif ettim. Kabul etmedi. Başkan yardımcısı olmam gerektiğini söyledi. Yola kaldığımız yerden tüm arkadaşlarla birlikte devam ettik. Halen devam ediyoruz.
Birkaç ay önce ciddi bir rahatsızlık geçirdik. Ailesi ve yurtdışındaki çocukları çok panik oldular. Çünkü onu seven herkes onun üstüne titrerdi. Hastanede bir süre tedavi gördü. Çıktığında iyileştiğini umut ettik. Sanki bıraksalar tekrar yazılarına başlayabilirdi. Evine kendisini ziyarete gidenlerle hastalığını unutup sürekli Eskişehir ve Türkiye üzerine sohbetler yapardı. Memleket meselelerine kafa yorardı. Bu nedenle hiç kimse onun yaşamdan kopabileceğini, aramızdan ayrılabileceğini düşünmedi. Ömer Duru, gazeteciliğin yanında, siyasi alanda da önemli görevler üstlenmişti. Mesleğini siyasetle pekiştirmişti. Bunun için ÇGD olarak onun aramızdan ayrılması nedeniyle yaptığımız açıklamada onursal başkanımız için “Tecrübelerini ve yerel basına kattığı değerleri unutmayacak, özgürlüğü savunan gazeteciliğe bakış açısını örnek alacağız. Tok sesli insan Ömer Duru çizgin çizgimizdir. Gözün arkada kalmasın. Aydınlıkçı ve Atatürkçü mücadele arkadaşların yolundan sapmayacaktır” diye seslendik. Bugün yine gazeteci arkadaşları, Eskişehirliler onu sevenler olarak onu sonsuzluğa uğurlayacağız. Her ölüm erken ölümdür. Onun anacağız. Onun adının yaşaması için üzerimize düşeni yapacağız. Mekânı cennet olsun. Sevenlerin başı sağ olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!