Milliyet’in çağlayan İş hanında bulunan bürosunda çalışırken, bir kat altımızda Çevre Derneği’nin kurucuları arasında kendimizi bulduk. O zaman henüz çevrecilik gibi olaylar lüks işlerden sayılırdı. Çevre Derneği o dönemde kısa sürede çok güçlendi. Nedeni de Porsuk’un kirliliğidir. Toplumun her kesiminden insanlar gerek derneğe üye oldu.
Çağlayan İş hanının önündeki Porsuk kıyısı her hafta sonu Çevre Derneği’nin üyeleri tarafından dolduruluyordu. Porsuk o günlerde simsiyah akıyor. Porsuk’un köprübaşından geçtiği alandan yatak yorgan çıkıyordu. Porsuk da tekne ya da gondol gezisi o tarihlerde Eskişehirliler için hayaldi. Derneğe sığmayan çevreciler kokan porsuk kıyısında karar verdiler. Suyumuzu kirleten Kütahya’daki Azot Fabrikasına siyah çelenk konulacaktı.
DOKTOR HIRPALANDI
Siyah çelenk hazırlandı. Bir hafta sonu iki otobüs ile Kütahya’ya yola çıkıldı. Azot fabrikasından çıkan gazlar Kütahya’nın üzerini kaplamıştı. Kütahyalılarda Eskişehirliler yüzünden ‘Azot kapanacak’ endişesi ile fabrikanın önüne gelmişlerdi. En cengâverimiz doktorumuzdu. Doktor Eskişehir’den götürülen siyah çelengi koydu. Ancak, kendisi ve yanındakiler saldırıya uğradı. İyice hırpalandılar. Doktor ve yanındakiler Eskişehir’de hastaneye gidelim düşüncesiyle, Kütahya’dan kaçarak geldiler.
Bu ilk Kütahya seferinden sonra, birkaç kez daha Eskişehirliler Porsuk’u kirleten Kütahyalıları protesto için gittiler. Sonunda Azot fabrikasının suya ve havaya kirlilik yaratan durumu ortadan kalktı. Zannedersem, bugün fabrika çalışmıyor. Ancak, Kütahya’daki sanayi kuruluşlarının ve evsel atıklar Porsuk’a verilmeye devam ediyor. Eskişehirliler olarak bizlerde Porsuk barajından sonra o kirliliği ortadan kaldırmak için arıtma yapıyoruz. Arıtmanın da maliyeti oldukça yüksektir.
KÜTAHYALI DA ŞİKÂYETÇİ
Son dönemde yönetime gelen ve Sadık Yurtman başkanlığında bir yönetim oluşturan Eskişehir Çevre Geliştirme ve Koruma Derneği üyeleri iki süre zarfında iki kez Kütahya’ya gittiler. Porsuk’un nasıl kirletildiğini yerinde göründüler. Sonra gördüklerini Kütahya’da basın toplantısı yaparak açıkladılar. 20-25 yıl öncesinde olduğu gibi Kütahyalılar kendilerine tepki göstermedi. Çünkü Kütahya’da yaşayanlarda kirlilikten şikâyetçiler. Bu kez Eskişehirli çevrecilere Eski’nin eski genel müdürü Garip Yıldırım da katılmıştı. Porsuk çayının durumunu en iyi bilen Yıldırım da, çevrecilerin eleştirilerine tepkilerine şöyle destek verdi:”Atıkların arıtılmadan doğaya salınması su kaynaklarında organik ya da inorganik dediğimiz bir takım kirlilikler meydana getirmektedir. Porsuk barajına baktığımız zaman, su seviyesi düştükçe aşağıdaki kirlilik oranı artmaktadır.”dedi.
NE YAPMAK GEREKİYOR
En başta Kütahya milletvekilleri, Kütahya Belediyesi evsel ve sanayi atıklarını Porsuk’a vermekten vazgeçmeli ve arıtma tesisleri yapılmalıdır. İki ili kapsayan kapsamlı bir ortak arıtma tesisi kurulabilir. Yine iki ilin kapsayan iki ilin sınırlarının bittiği yere çöp yakma tesisi yapılabilir. İki ilin milletvekillerine büyük görevler düşüyor.
Yine yıllar önceydi. İsrail’de yaşayan bir grup genç insanın İsrail devletine dilekçe vererek, dedelerini Nazilerin elinden kurtaran Türk Behiç Erkin’e devlet nişanı verilmesini istedikleri yabancı ajanslarda yer aldı. Türkiye’nin ilk demiryolu genel müdürü, büyükelçisi, MİT’in kurucusu Behiç Erkin’in mezarı Eskişehir’deydi. İsrail de yaşanan gelişmelerden sonra bende Enveriye tren istasyonundaki mezarı görmek istedim. Gazetemizin şoföründen beni oraya götürmesini istedim. Şoförümüze mezarın kime ait olduğunu sorduğumda,” Çok ulu birine” cevabını aldım. Mezarda yatan çok ulu biri ama ülkemize yaptığı hizmetleri kimse bilmiyordu. Mezarı da çok bakımsızdı. Bizim haberlerimizden sonra o tarihte yapıldı. Giderek onu ölümünde yıllar sonra geniş kesimler tanıdı. Torunu da ‘Büyükelçi’ isimli kitap yazdı.
Eskişehir Ticaret Odamızın başkanı Metin Güler, 14-16 Nisan tarihleri arasında yapılacak ‘Demiryolu Endüstri Altyapı ve Teknoloji Fuarı’ ile ilgili yaptığı açıklamada kurtuluş savaşımızın da kahramanı olarak Behiç Erkin ruhunu yeniden ortaya çıkarmak için çalıştıklarını belirterek, fuar ile raylı sistemlerde atağa kalkılacağını söyledi. Behiç Erkin örneği hoşuma gitti. Behiç Erkin olmasaydı, cepheye silah ve mermi nasıl giderdi. İngilizler Eskişehir’den nasıl kovulurdu?
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!