Zülfü Livaneli’nin sözlerini yazarak söylediği bir şarkı vardır. Zülfü Livaneli şarkı da bir kıyıdan baktığı dünyada, insanları arar ve dünyayı güzelliklerin kurtaracağını, her şeyinde insanı sevmekle başladığına söyler.
Hacı Bektaş Veli, bilimden ayrılanın sonunun karanlık olduğunun altını kalınca çizer. Atatürk söylediklerinin, bilimle çelişmesi halinde bilime inanılması gerektiğini konuşmalarında sürekli vurgular.
Dünyanın ilerlemesini ateşin bulunması, yazının icadı ve daha sonraki birçok bilimsel buluş sağlamıştır. Yani, insanlığın temel meselesi bilim insanı yetiştirmek ya da bilim insanı yetiştirmeye gidecek yolun açılması gerekir.
Burada akıllara artık bilim adamı yetişmiyor mu? sorusu gelebilir. Evet, bilim adamı, kadını yetişiyor. Ancak bu yetişme eskisine göre çok zor oluyor.
Hayatın bilgisayarlar, tabletler olması çocukların bilime yönelmesine engel oluyor. Çocuk eskiden kitapların, ansiklopedilerin arasında kaybolurdu. Şimdi, tabletinden tek tuşla, dünyanın öbür tarafındaki bilgiye kolaylıkla ulaşıyor. Sonuçta, araştırmacı bir nesil veya çocuklar, gençler ortadan kalktı. Avrupalılar, gençlerin ve çocukların mucit yanlarını yeniden ortaya çıkarmak için bilim parkları kurdular. Çocuklar ve gençler bu parklarda bilim adamı olmaya yönlendiriliyor.
Eskişehir’de Büyükşehir Belediyesi yıllar önce bilim parklarının dünyadaki önemini gördükten sonra, Sabancı Holding ile işbirliği yaparak, Sazova da, ‘ Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Bilim Deney Merkezi ve Sabancı Uzay Evi ‘ni kurdu. Türkiye’de Eskişehir ile birlikte birkaç ilde olan bu parklar, gençler, çocuklar ve aileleri tarafından yoğun ilgi görüyor. Yaz tatillerinde de açık olan bu park önemli bir işleve sahiptir. Olaya geniş açıdan bakmak gerektiğini düşünüyorum. Eskişehirli aileler, olayın önemini kavrayarak, çocuklarını yaz tatilini de fırsat bilerek bu parka getirmelidirler.
Mersin’deki metil alkolden ölümler çoğalınca, Eskişehirli gazetecilerde bir bilen olarak gördükleri Kimya Mühendisleri Odası Eskişehir Temsilcisi Kenan Çalışır’a durumu sormuşlar. Kenan Çalışır, anason nedeniyle su katılan ve beyazlaşan her şeyin rakı olmayacağını söylemiş. İyi rakının da incir ve üzümden yapılacağının altını çizmiş.
Bilecik’te lise yıllarında tekel bayisi çalıştırmışlığımızda vardır. Tekel bayisinin o yıllardaki 80 yaşındaki sahibi, Bilecik de rakı da üretiyordu. O rakıyı üzümden üretiyordu. Ama tekel pancardan üretilen alkolden yapıyordu. Anason yoktu. Şişe kapağı da kıt olduğu için tekel rakıları şarap şişelerine koyuyor ve plastikten tıpa şeklinde kapak yapıyordu. Uzunca bir dönem Tekel’in ürettiği rakılar anason yokluğundan tam beyazlaşmadı. Bulanık bir renk aldı.
Her dönemin koşulları vardır. Akşamcılar kendilerine bir yol bulurlar. Bugün geniş bir kesim, tahıl alkolünden rakı yapıyor. Bu tahıl alkol de, ya İran’ dan ya da Bulgaristan’dan geliyor. Bulgaristan’dan gelen iki çeşit alkolden birinini daha revaçta olduğu söyleniyor. Akşamcılar bu alkolü tercih ediyor. Rakı fabrikalarında klasik rakıların da hazır tahıl alkolünden yapıldığı söyleniyor. Çalışır’ın söyledikleri eski imbik rakılardır. Onlarda fiyatları ile akşamcıları aşıyor.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!