Resmi rakamlara göre 18 bin kişinin hayatını yitirdiği, 5 bin kişinin de kaybolduğu 17 Ağustos Marmara depreminde Eskişehir’de 32 kişi hayatını kaybetti. Eskişehir’deki 32 kişi 7 katlı Tarhan apartmanında hayatını kaybetti. Tarhan apartmanına depremden 20 dakika sonra ilk ulaşan gazeteci olarak, dün o geceyi bir kez daha yaşadım.
Akarbaşındaki evimden 20 dakikada bir polis arkadaşımın yardımıyla gittiğim Tarhan apartmanı yerinde yoktu. İki ambulans ve o zaman ki kadın sağlık müdürümüz Çiğdem Hanım iki ambulansın arasından yok olan apartmana bakıyordu. Dönemin valisi ve Emniyet müdürü de hemen benden sonra apartmanın önüne geldiler. Kafalarda Eskişehir’de göçen başka apartman olup olmadığı sorusu vardı. Ben o dönemki Emniyet Müdürümüz Aydın Bey’in söylemesine kadar Kütahya’da deprem olduğunu zannediyordum. Etkisi de Eskişehir’e uzanmıştı. Emniyet Müdürümüz Aydın Bey depremin Gölcük’te olduğunu binlerle ifade edilebilecek ölü olduğunu söylemişti. Polisin araştırması sonucu Tarhan apartmanından başka yıkılan bina yoktu. Bu o gün için sevindirici haberdi.
GÜNLERCE ENKAZ ÇALIŞMASI
Apartmandan etrafa savrulan çelik kasaların bile gazete kâğıdı gibi olduğuna şahit olduk. Eskişehir’deki elektrikler kesildiği için, depremden sonraki birkaç gün fotoğraflarımızı Ankara üzerinden İstanbul merkeze ulaştırabildik. Apartmandan sağ salim kurtarılan her canlı insanda herkesin yüzü gülüyordu. Bugün apartmanın 7 katlı olduğunu yazabiliyoruz. O gün apartmanın kaç katlı olduğuna dair tartışma vardı. Bir katı kaçak olduğu söylenmişti. Alt kattaki otomobil galerisinin otomobiller sığması için kolonların kesildiği gündeme gelmişti. Depremden sonra Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin genel sekreter görevini de yapan merhum Mustafa Mansız, belediyenin yol işleri müdürü olduğu dönemde apartmanın bulunduğu caddeye asfalt dökerken, apartman sakinlerinin apartmanın çok sallandığını kendisine söylediğini anlatmıştı. Apartman sakinleri, Eskişehir’de otobüsler ve taşıtlar geçerken sallanan çok sayıda bina olduğu için Tarhan apartmanının sallanmasını önemsememişler. Enkaz çalışması alt katlar da canlı olabilir düşüncesiyle günlerce sürdümüştü.
DEPREMİN EN ÖNEMLİ TANIĞI
Bugün meslektaşımızla evli olan, Büyükşehir Belediyesinde görev yapan Meral Şurabatır depremin en önemli tanığı olarak depremden sonra karşımıza çıktı. Deprem gecesini ve Tarhan apartmanında göçük altında yaşadıklarını kaleme alarak, kitap haline getirdi. Eskişehir'in yakın tarihine ışık tuttu. Depremden sonra birkaç yıl Tarhan apartmanının temizlenen enkazının arsa haline gelmiş zemininde o gece hayatını kaybeden 32 hemşerimiz için anma törenleri yapıldı. Oranın arsa olarak kalacağı ve bir anıt dikileceği düşünürken, deprem nedeniyle göçen apartmanının yerine yeni bir apartman dikildi.
Depremin 21. Yıl dönümünde Meral Şurabatır, ağabeyi ve teyzesini kaybettiği, kendisinin de enkazdan 20 saat sonra çıkarıldığı alanın boş bir yerine, deprem gerçeği ve kaybettiğimiz hemşerimizin hatırlanması için bir anıt yapılmasını istiyor.
HAYAT ÜÇGENİ KURTARDI
Şurabatır, yaşadığı felaketi şu sözler ile anlatıyor:” Ağabeyim Metin, gece teyzemin evine gelmişti. Teyzem, ben ve ağabeyim aynı odada yatıyorduk. Gece yattığımızda ağabeyim kendi yeri ile benim yerimi zorla kolumdan çekiştirerek değiştirdi.
Daha sonra uyurken deprem oldu. Depremde Eskişehir'de sadece bizim bulunduğumuz apartman yıkıldı. Deprem sırasında ağabeyimin göğsünün üzerine kolon devrilmiş ve o anda hayatını kaybetmiş. Benim enkaz altında olduğum yer de çok karanlık ve dardı. Başımın üstüne bir koltuk, o koltuğun üzerine de bir kolon devrilmişti. Yan tarafımda da bir çamaşır makinesi vardı. Bu makinenin üzerine de bir kolon devrilmişti. Ben de 'Hayat üçgeni' denilen yerde kalmışım. Beni enkaz altından 20 saat sonra çıkardılar."
![]() |
Bakanlık, Ekim ayı sonuna kadar ormanlık alanlara girişi yasakladı. Bu yıl her ne hikmetse, özellikle de ege bölgesinde çıkan orman yangınları bizi üzdü. Hem salgın var. Yurttaşlarımız salgın koşullarında ormanlara giderek mangal yapmak istiyor. Evlerinde elektrikli ocaklarda mangal yapılabilir. Bazı yurttaşlarımız eski alışkanlıklarını sürdürmekte ısrar ediyor. Ormanlarımızdan salgın koşullarında kereste ve diğer orman ürünlerini satışı düştü. Ancak, salgın ormanlarımızda üretilen kekik, defne ve adaçayının satışı ve ihracatı arttı. Küresel salgından sonra odun dışı orman ürünlerinden ihracat yüzde 16’lık artışla 69 milyon dolardan 80 milyon dolara tırmanmış. Ormanlarımızı korumakta kararlı olmalıyız. Türkiye, kekikte dünya üretiminin yüzde 65’ini ve defnenin yüzde 95’ini sağlıyor. Ülkemizde yaklaşık 3500 endemik bitki türü yetiştiği düşünüldüğünde ihraç edilen ürün çeşitliliğimizin artması gerekiyor.
![]() |
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!