Sovyetler Birliği dağılmadan önce Türk dünyası olarak sadece Azerbaycan’ı bilirdik. Azerbaycan’ın bizim bir parçamız olduğunu onlar ile aynı soydan geldiğimizi söylerdik. Çoğumuz Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan’ı bilmezdik. Gagavuzlar ile Başkurdistan’ı ise bilenimiz parmakla gösterilirdi.
Yıllar önce, 20 yıl olduğu mu? Diye düşünüyorum. Valilikten gazeteciler aranarak, Gagavuzların geldiği söylendi. Biz de koşarak gittik. Elimize bir gazetede verildi. Gagavuzların çıkardığı gazeteyi okuduk. Adları Hristiyan adları, soyadları ise Türkçeydi. Sonra bu kişilerin Hıristiyan Türkler olduğu söylendi. Derken arkasından özek cumhuriyet olan Başkurdistan’dan sağlık bakanı geldi. O zamanki Devlet Hastanesini geziyoruz. Bakan Türkiye’de Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK sistemine şaşırdı. Türkçe, Eskişehir’deki yetkililere niye bir güvenlik sistemi olmadığını sordu. Bende bakanın şaşkınlığını haber yapmıştım.
TÜRK SOYLU OLMAK?
Bizim dışımızdaki Türkler ile tanışmaya başlamıştık. Eski Kültür Bakanlarından Namık Kemal Zeybek, Eskişehir’den milletvekili oldu. Zeybek, ilgimizi çekti. Kültürlü ve donanımlı bir kişiydi. Partinin o zamanki il başkanı, şimdi CHP’den meclis üyesi olan kişi bize ona ilgi göstermemize kızıyordu. Türk dünyasını yakından tanıyan Namık Kemal Zeybek, Türk dünyasını özelliklede Kazakistan’ı görmemizi istiyordu. Bana ‘siz gidin, orada sizi dolaştıracak kişi var’ diyordu. Bende uçağa binerek, Almaatı’ya gittim. Zeybek o zaman Demirel’in ilişkilerin gelişmesi için bizzat kurduğu Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi’nin Türk devletinin atadığı başkanıydı. Bu üniversitenin Tıp Fakültesi dekanı Kazak profesör beni Almaatı ve üniversitenin bulunduğu şehirde gezdirdi. Onlara da iyi gelmiştim. Türkiye’den o bildik kişiler dışında ilk kez değişik bir kişi gidiyordu. Şimdi sıklıkla konuştuğumuz terör örgütün okullar gibi faaliyetleri vardı. Ama Kazaklar kendileri ile muhatap olmuyorlardı. Türk soylu olmakla gurur duyuyorlardı.
İSLAMİYET’E TÜRKLERİN KATKISI
Özbekistan’a gidenler dünyada İslamiyet’e Türklerin yaptığı katkıları görürler. Türk olmaktan gurur duyarlar. Türklerin yüzyıllar önce yaptığı Buhara, Semerkant ve Taşkent’teki merkezlerin adlarını bir takım kişiler bugün kullanıyor. Ama tabii ki, alakaları yok. Türklük yoksa sözler, söylenenler eksik kalır. Türk olmanın başka bir şey olduğunu Özbekistan’da, Hoca Ahmet Yesevi’nin türbesinin bulunduğu Kazakistan’ın Türkistan ya da eski adıyla Yesi şehrinde anlarsın.
ATATÜRK NE DEMİŞTİ?
Atatürk Cumhuriyetin ilanından sonra, önüne Sovyetler Birliğinin bulunduğu coğrafyayı gösteren haritayı alarak, “ Sovyetler Birliği dağıldığında Türk dünyası ülkeleri ile kucaklaşmaya hazır olalım” diye konuşur. O yıllarda İran ile Atatürk yakın ilişkiler kurmuştur. Haritadan sonra, Azerbaycan ile komşu olabilmek için cebinden para ile İran’dan toprak alır. Aldığı toprak az da olsa, bir anda Azerbaycan komşumuz olur. Ermenistan işgal ile Bakü’ye karayolu ile gitmemizin bağlantısını kesti. 30 yıldır toprakları işgal altında tutuyor. İşgalin devam edeceği son olaylardan sonra devam edeceği söylenemez.
KIZIL ELMA
Türkiye’nin en kısa sınırı Azerbaycan’a bağlı Nahçivan Özerk Bölgesidir. Atatürk sayesinde Iğdır ile komşu olmuştur.12 kilometre bir kara sınırımız vardır. Türkiye’nin Türk Dünyasına açılan tek sınır kapısı özelliğine sahiptir.
Bugün Türk Dünyası, Şangay İşbirliği Örgütü üyesidir. Tüm Türk dünyası oradadır. Daha Beş-On yıl önce Kazakistan’ın kurucusu Nur Sultan Nazarbayev, bizi de bu birliğe davet etmiştir. Son Birleşmiş Milletler de Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Dünyanın merkezinin Asya’ya kaydığını söyledi. Bazılarının söylemi ile Türk Dünyası, Turan, Kızıl Elma’nın adresi bellidir. Türk Dünyasının da olduğu yerdedir. Dünyada Türk Dünyasını da içine alan var olan Asya Birliği önümüzdeki süreçte büyüyecek gibi duruyor.
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!