“Otopark ücreti konusunda muhterem kardeşimiz dava etti. Dava iptal edildi. Tekrar yine aynı mahkeme park ücreti alınmayacağı yönünde karar verdi. Otomobilleri ben cebime mi koyacağım” demiş.
Kim mi? Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı.
Başkan, son yirmi yıldır şehrin Büyükşehir Belediye Başkanı.
Otomobil cebe konulur mu? Konulmaz. Demek ki haklı. Otomobil cebe girmeyeceğine göre kapısının önüne aracını koyanlardan özel bir şirketin otopark ücreti alması haklı bir uygulama.
Öyle mi diyeceğiz?
Bir de şöyle demiş “ekmek, dondurma kutusu ve sandalye koymuş esnaftan işgaliye parası alırken, milletin yolunu işgal edenden neden almayacağım. Otopark yok.”
Otomobilin cebe sığmaması benzeri haklı bir cümle örneği daha milletin yolunu işgal edenden neden ücret almayayım. Öyle değil mi?
Şimdi şöyle yapalım. Yalnızca otopark konusunda değil. Böylesi ilk duyduğunuzda haklı gelen “bu cümlenin sahibi çok haklı” “karşı taraf nasılda haksız, nasıl da anlayışsız.” “daha ne yapabilir ki?” “Engelliyorlar, vay” dedirten cümleleri duyduğumuzda ne yapacağımıza karar verelim.
Tekrar etmekte bir beis görmüyorum. Bunu yalnızca otopark mevzuunu sorgularken yapmayacağız. Genel anlamda güvenilirlik sorgulaması olarak benzer düşünce metotları kullanacağız. Biri bu şekilde sözü değiştirmeye kalktığında, “miş” gibi yaptığında durup düşüneceğiz.
Otomobil cebe girer mi, girmez. Demek ki söyleyen doğru bir şey söylüyor demeyeceğiz.
Başlayalım…
Muhterem kardeşimizden kasıt Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı. Dava açtı. Ben evimin önüne aracı koyduğumda benden park ücreti alıyorsunuz. Bununla beraber burada oturduğum bina inşa edilirken, bina içine otopark yapılmamasına, onun yerine belediyeye otopark inşa etmek için para yatırılmasına belediye müsaade etmiş. Otopark ücretini de almış fakat otopark inşa etmemiş. Şimdi benim evime geldiğimde aracımı koyabileceğim bir otopark yok. Ya belediye bana ücretsiz otopark göstersin ya da evimin önüne koyduğum, yola koymak zorunda kaldığım aracım için benden otopark parası istemesin, diyor.
Önce yürütmeyi durdurma kararı veriliyor ardından davayı kazanıyor. Ücretli otopark uygulaması iptal ediliyor. Fakat idare mahkemesince verilen iptal kararı bir gün dahi uygulanmıyor. Kararı uygulamayan Ukome Başkanı yani Büyükşehir Belediye Başkanı ve üyeleri mahkeme kararını uygulamamaktan dolayı açılan ceza davasından beraat ediyorlar.
Hikâye burada bitiyor. İdare Mahkemesinden aldığınız kararı idareye/Büyükşehir Belediyesine uygulatamıyorsunuz. Uygulamayanlara da hiçbir şey olmuyor. Sürecin Belediye Başkanının ifadesi ile uygunluğuna kaç puan veriyorsunuz?
Otomobilleri koyacak yer yok. Bu hepimizin kabulü. Normalde nasıl oluyor? Otomobillerin normal şartlarda otoparka konması gerekli. Peki otopark inşa etmek kimin görevi. Bu görevi yerine getirmek için cebine koymayı önerdiği otomobilin sahibinden para almış olan kim? Bina inşa edilirken otopark hesabına yatırılan paralara ne oldu? Ne oldu da onlar otopark olamadı?
Otoparkın neden olmadığını bir önceki maddede açıklamıştık. Otopark parası toplayan otopark inşa etmediği için otopark yok. Milletin yoluna aracını koyan siz otopark inşa etmediğiniz için oraya aracını koyuyor. Bina yapılırken otopark parası tahsil ediyorsunuz ama otopark yapmıyorsunuz. Yol için yol harcamalarına katılma payı alıyorsunuz sonra aracını o yola koyandan bir daha tahsilat yapıyorsunuz. Aynı dondurma kutusu öyle değil mi?
Bu örnek ve açıklamaları bir şey söylendiğinde haklılığını nasıl sorgulayabileceğimizi, üzerinde düşünmemiz gerektiğini göstermek adına verdim. Olan ve olanın ifade ediliş şekli bu.
Son olarak, bi de şey demiş: “Gökten melekler inse bu şehrin trafiğini halledemezler.” Bu cümlenin güvenilirliğini sorgulamayı da “insaf”ı olanlara bırakıyorum…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!