CHP İl Başkanı Abdülkadir Adar geçtiğimiz gün yaptığı basın açıklamasında şu cümleleri kullandı: “Geçtiğimiz salı günü Kütahya il başkanlığımızın öncülüğünde 6 ilin katılımıyla toplantı gerçekleştirdik. Toplantının ana amacı Murat Dağı’nda siyanürle altın arama. 19 Ağustos Salı günü olayın keşfi yapılacak. Keşif Gediz’in Karaaağaç köyünde yapılacak. Eskişehir’den de olayı protesto etme amaçlı bir organizasyon yapıyoruz. Eskişehirli hemşehrilerimizi Karaağaç’a götüreceğiz. Çok büyük katılım ile oraya gitmeyi arzu ediyoruz”
Açıklamadan anladığımız kadarı ile öncelikle “Siyanürle altın aranması” protesto edilecek.
Siyanürle altın aranması ne anlama gelir? Peki siyanürle altın nasıl aranır? Siyanür altın ararken nasıl kullanılır?
Bu hususları araştıralım mı? Yoksa peşinen söyleyelim mi: Siyanürle altın aranmaz. Altın aranması sırasında siyanür kullanılmaz. Ne kullanılır peki, karotlu sandoj yönteminde, sondaj makinesi için “bentonit” kullanılır.
Bentonit’in ne olduğunu da “Google”layalım. Bentonit bir kil. Karşımıza çıkan sonuç ise mucizevi bir doğal ürün olduğu. Bentonit kili ve sağlığa faydaları şeklinde bir çok başlık var. Detoksta tüketiliyor. Bu kil içilebiliyor ve cilde sürülebiliyor. Bentonit kil ve kanser araması yaptığımızda. Bentonit alzeheimerdan kansere pek çok hastalığı önlüyor açıklamaları çıkıyor.
İşte altın ararken sondaj makinelerinde kullanılan malzeme bu bentonit. İlginç değil mi?
Siyanür nerede peki? Üzgünüm altın ararken siyanür yok. Dilerseniz bentonit ile altın arama için protesto yürüyüşüne katılabilirsiniz…
Siyanür çok güçlü bir zehir. İsmi bile insanı korkutuyor. Aramanın hiçbir yerinde olmayan siyanürün yine de altınla bir ilişkisi var. Siyanür altın üretiminde kullanılıyor.
Aramada değil, yeterli altın rezervi bulunursa ve sonucunda bir “altın fabrikası” açılırsa orada izole bir sistem içerisinde altının katı fazdan sıvı faza geçişi için kullanılıyor. Altını ayrıştırmak için.
Sonra ise gramla kullanılan bu siyanür bozunduruluyor. Azot oluyor. Kimseye zararı olmuyor. Değil çevreye o tesiste çalışana dahi zararı olmuyor. Yeraltı sularına da siyanür falan verilmiyor.
Yürüyüşe mi çıkacağız? Satır aralarına bakın. Maden Mühendisleri ile konuşun. Araştırın olayın aslını öğrenin.
Arama faaliyeti esnasında bir gram dahi siyanür yoktur.
Ancak altın ayrıştırılan tesislerde siyanür izole sistemler içinde kullanılır. Siyanür başka pek çok sektörde de kullanılmasına rağmen siyanür ile tekstil arıyorlar diye de kimse yürümez.
Aynı açıklamanın devamında Milletvekili Jale Nur Süllü, Alpu’da altın araması yapılacağını söyleyerek, “Alpu Esence bölgesinde altın madeni araması işi çıktı. Alpu’da yapılacak olan altın aramada ÇED gerekli değildir kararı verdi. Alanı 24 bin hektara bölünmüş. Bunun 14 bin hektarı ocak alanı olarak, 8 hektarı depolama alanı, bir hektarı ise şantiye alanı olarak planlanmış. Burada görünen rezerv oranı 22, 743 bin ton. Proje ömrü 12 yıl. Üst örtü tamamen yok edilecek. Bu alan Sakarya havzasının içinde bulunuyor. Orada mera vasıflı alanlar var. Tapu sahiplerinden izin almak için yazı almaya çalışacaklar. Çevreye verdikleri zarar inanılmaz” dedi.
Beylikova, Sivrihisar ve Mihalıççık ilçelerinde 5 köyü kapsayacak demir, magnezit ve nikel madeni alanı genişletmesi için ÇED gerekli değildir kararı verilmesine ilişkin konuşan Süllü, “Burası 3 bin 145 hektarlık bir alan. İlk olarak 2 bin 135 hektarlık alanda çalışma yapılmak isteniyor. 187 bin 275 ağaç kesilecek. Burada 1 milyon tona yakın sülfür kullanılacak. Sülfür sularımızı, tarım arazilerimizi kirletecek. Biz bunu bakana sorduk. Henüz bir yanıt gelmedi” diye konuştu.
Tabiri caizse yer altı zenginliklerini ellemeyin diyorlar. Ülkemizde yaygın, Abdülkadir beyin de dillendirdiği “siyanürle altın arama” iddiasının gerçek dışı çıkmasından sonra insan ister istemez madencilik faaliyeti yapılırken üst dokuya ne oluyor diye tekrar düşünmek istiyor.
Buyurun bu alan sizin ağaçları istediğiniz kadar kesin doğrayın mı diyorlar? Kanunda böyle mi geçiyor? Yoksa kesilen ağacın 10 katına kadar ağaç dikme ücreti mi ödeniyor. Her cins ağaç için farklı olarak.
Çevreyle uyum planını duydunuz mu?
Faaliyetin yapıldığı bölgeyi ardından rehabilite etme zorunluluğunuz mu var? Hem ağaç diktiriyor hem de o bölgeyi faaliyet bittikten sonra tekrar rehabilite mi ediyorsunuz?
Hangi tür fidan kaç yılda büyür hiç merak ettiniz mi? Ortada geri dönüşü olmayan bir durum mu var, yoksa rehabilitesi mümkün mü?
Birde siyanürden sonra sülfür var. Sülfür kullanımı da yok. Yok, yok, yok.
Sülfür açığa çıkan bir şey kullanılan değil. Doğada maden çıkarmadan da sülfür çıkıyor. Doğada sülfür bulunuyor zaten
Dünyanın göz bebeği bor rezervi ülkemizde, bor madeni içinde aynı sistem kullanılmakta. Dünya çapında üretim yapıyoruz. 36 endüstriyel kullanım alanı var. Boru, tronayı, toryumu kapatalım.
DOĞRU NOKTALARDAN YAKLAŞMALI
Kütahya’da 1986'da kurulan ve halen çalışan, üretimde siyanür kullanılan bir tesis var. Bu tesis dünya gümüş ihtiyacının yüzde 65’ini karşılamaktadır. İhracat yapıyoruz. Bu tesisin 3 km çaplı alanı içerisinde Gümüşköy, Civli, Kirazpınar, Şahinköy, Alibeyköy yerleşim alanları bulunuyor. Toplam nüfusları 10 bine yakın. Bu köyler hala tarım yapıyor. Bütün köylerde hayvancılık da yapılıyor. Enne barajından balık tutuluyor. Üst tarafı orman. Yoncalı İlçesi Termal tesislerinin bulunduğu bölge her geçen gün daha fazla turist çekiyor. Burası tesisin 3 km yakınında.
Maden arama faaliyeti sonrası, 1986’dan bu yana işleyen bir tesis civarında doğal doku nasıl diye önce Gümüşköy civarına bakılabilir. Hollanda’ya ithal ettiğimiz kirazlar burada yetişiyor. Bu konudaki mevzuat öyle keskin ki, zarar ihtimalini dahi kabul etmiyor. Ağaçların yerine yenileri dikilsin çok daha fazlası dikilsin bölge faaliyetin ardından rehabilite edilsin mi diyeceksiniz? Yoksa “siyanürle altın aranıyor” iddiası ile yer altındaki yer altında kalsın el değmesin mi diyeceksiniz. El değmemesini isteyenler, yer altı zenginlikleri yer altında kalsın aman siz onları ellemeyin diyenler hep bizim ülkemize söylüyor. Yıl ve yer değişiyor ama söylem aynı. Almanya’da söyleyen?
Madenlerimiz yabancı sermayeye işletmemeli, Türk ortağı olmalı, belki de tek eleştirilecek nokta bu.
Doğru noktalardan yaklaşmalı. Olanı çarpıtmadan sunabilmeliyiz. Aksi güven uyandırmıyor.
Son olarak da şunu söylemek isteriz:
SİYANÜRLE ALTIN ARANMAZ.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!