Şimdi bunlar nasıl temizleniyor acaba diye defalarca düşünmüştüm. Mutfakta dururken bile insanı rahatsız eden bir tarafı vardı.
Güvenemiyordum.
Cam damacanalar satılıyordu. Keşke onlardan alıp en azından evde cam damacanaya dökseydim diyorum. Hatta dantel örtü de örtseydim.
Rahatsız eden bir tarafı hep vardı. İnanç için bebekliğinde küçük şişe suları alıp kaynatıyordum. Yine de biraz büyünce damacanadan alıp vermeye başladım.
Bilsem yapmazdım. Temizlikten, bakteriden çok daha büyük sorunlar olduğunu. Polikarbonat malzemenin 75 dolum sınırını defalarca defalarca aşıp önümüze getirildiğini bilsem yapmazdım.
Su en çok tükettiğimiz şey. Gıda ile temasta bulunmak üzere imal edilen plastikler hakkındaki yönetmelik hükümlerini hiçe sayan on yılı geçen kullanımı bilsem yani.
Polikarbonat (PC) damacanalarda bulunan ve “endokrin bozucu” etkisi dolayısıyla kansere neden olabileceği belirtilen Bisfenol A'nın (BPA) suya geçme riski ile ilgili araştırmalar yapılıyordu.
İşte bu maddelerin suya geçme riski sebebi ile her ne kadar üç yıl olan süre beş yıla uzatılsa da belli bir dolum sayısı ile sınırlandırılmış.
Bu dolum sayısı daha kısa sürede tamamlanır ise çok daha kısa sürede kullanım ömrü bitiyor damacananın.
İki günde bir kapı önüne damacana koyduğumuzu düşünsek, o 75 dolum bir yılda dahi biter.
Şimdi bunu düşündükçe, canım iyice sıkılıyor.
Murat ATIKEL yazısında damacanaların üretim tarihini nasıl okumamız gerektiğini anlatmıştı. İlk bakışta gördüğümüz 2006 tarihi üretim izni imiş, kendisindeki damacananın 10 yıllık olduğunu belirtmişti.
İşte bütün bir şehir, her gün içtiğimiz suyun, yıpranıp kansorejen etki yapabilecek, yönetmeliklerle kullanım ömrü kısıtlanan dönemi kat be kat aşan şekilde kullanıldığını fark edememişiz.
Hani bu denli gözümüzün önünde, bu kadar elimizin altında.
Market raflarında ürün seçerken, son kullanma tarihlerine dikkatlice bakarım hâlbuki. Didik didik ederim.
O kadar da uzun süre ki. Riskler ise kısırlıkla, göğüs hastalıkları ile başlayıp kansere uzanıyor.
İşte biz bunu çocuklarımıza içirdik. Ne desek boş artık.
Sadece ben değil. Biz bütün şehir uyumuşuz, uyutulmuşuz.
Bu denli gözümüzün önünde olanı görmeyen biz, başka nelerde uyuyoruz acaba?
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!