Eskişehir'in öteden beri önemli sorunları var ve bu sorunlar çözüme kavuşturulamıyor, doğal olarak bu sorunlar daha da büyüyor. Tek şansımız nüfusu hızla artan bir şehir olmamamız!
Tabi bize göre sorun olan şey şehirde yaşayan herkes için aynı önemde, aynı ehemmiyette sorun olmayabilir.
Örneğin, maddi durumu yeteri kadar iyi olan birisi için toplu taşımada yaşanan sıkıntıların herhangi bir ehemmiyeti olmayabilir, zira büyük ihtimalle hiçbir zaman toplu taşımada yaşananlara şahitlik etmiyordur!
Bazılarımız da araç yoktur ve bu yüzden sadece toplu taşımayı kullanırız. Bu yüzden böylelerimiz de şehir içinde yaşanan trafik ve otopark sorununu yeteri kadar fark etmeyebilir ve önemsemeyebilir. Bir sorun olarak görmeyebilir de.
Yine bazılarımız başka şehirlerden gelen ya da Büyükşehir Belediyesi tarafından üretiminin ve dağıtımının sağlandığı damacana sularını kapımıza kadar getirtebiliriz. Ancak böylelerimiz, yaz-kış her iki günde bir Kalabak Su aracını beklemenin nasıl bir sıkıntı olduğunu, damacanaları kimi asansörsüz binalarda üst katlara taşımanın nasıl büyük bir zahmet olduğunu fark etmeyebilir!
TRAFİK, OTOPARK VE ŞEBEKE SUYU...
Bize göre, size göre veya bir başkasına göre sorun sayılmayan ya da fark edilmeyen tüm bu sıkıntılar, şehirde yaşayanların bir bölümü tarafından sorun olarak görülmese, varlığı fark edilmese de büyük kısmımız için sorundur ve çözülmesi elzemdir.
Şehirde trafik sorunu büyüyor. Özellikle de tramvay hatlarının çoğalması ile birlikte bazı kavşaklarda bekleme süreleri uzadıkça uzuyor.
Şehirde otapark sorunu varlığını halen tüm benliği ile hissettiriyor. O kadar yıl inşaat yapıp otopark yapmak istemeyenlerden alınan otopark paraları zamanında değerlendirilemedi. Sonra bazı otoparklar yapıldı ancak sorun o kadar büyümüştü ki derde deva olamadılar. Şimdi otoparkların yapılması için inşaat yaparken para ödeyenler araçlarını park ettikleri yol kenarlarında bir otopark parası daha ödüyorlar!
Şehirde şebeke suyununun içilemiyor olması önemli bir sorun. Hadi içilemesin de hiç değilse çay ve yemek yapılabilecek bir seviyeye kavuşturulmuş olsa neyse. Bu mesele 1999 seçimleri öncesinde sözü verilen ama yerine getirilmeyen en önemli meselelerden biridir.
ESAS SORUN YAKLAŞIM SORUNU, ZİHNİYET SORUNU
Ancak bize göre şehrin en önemli meselesi, şurada birkaç örneğini verdiğimiz artık kangren haline gelmiş sorunları çözmeye niyetli bir yerel yönetimin olmamasıdır.
Büyükşehir Belediyesi yönetimi, halka hizmet olarak sunmak durumunda olduğu hizmetlerden para kazanma konusunda mahir olduğu kadar normal belediyecilik hizmetlerini vatandaşa ulaştırmada mahir değil. Bakın tarım konusunda bile çok daha iyiler, özellikle park ve bahçe düzenlemesinde hayli iyiler. Ama bu trafik sorununun çözümü olsun, otopark sorununun çözümü olsun, içme suyu meselesinin çözümünde olsun hemen hiçbir şey yapmıyorlar. Belki bu konularda biraz kaygılı olsalar, bu konularda biraz vatandaşı ve şehrin geleceğini düşünseler inanılmaz işler ortaya koyacaklar, ama işte bir türlü bu kıvama gelemediler, gelemiyorlar.
ZAMLAR ÖYLE BİR VURDU Kİ VATANDAŞ YEREL YÖNETİMLERE OLAN TEPKİSİNİ UNUTTU
Şu son dönemde iktidarın benzer sorunları örtmek için sürekli bahane aradığı yerel yönetimlere sunduğu harika bir fırsat var: O kadar hızlı ve yüksek oranda zamlandı ki hemen her şeyin fiyatı, insanlar yerel yönetimlerden beklentilerini, taleplerini neredeyse tamamen bir kenara koydular. Pandeminin verdiği sıkıntılar da tüm bunların üzerine eklenince yerel yönetimlerin çalışmaları ve onlardan beklenen hizmetler o kadar da üzerinde durulur bir durum olmaktan çıktı; vatandaş neredeyse tamamen geçinmeye odaklanmış durumda şu an. Akşam sabah her gittiği yerde karşılaştığı yeni fiyat artışları karşısında hayatını nasıl idame ettirebileceğini kara kara düşünmekle geçiriyor dar ve sabit ücretli kesimler. Doğalgaz ve elektrik faturaları, elektrik kesintileri, kesintisiz zam dalgası vatandaşın gündeminde en ön sıralarda. Tüm bu sıkıntıların sebebi olarak da iktidar görülüyor doğal haliyle.
Bize kalırsa, başta CHP'li büyükşehir belediye başkanları olmak üzere birçok muhalif yatıp kalkıp iktidarın 20 Mart 2021'den bu yana saplantılı bir şekilde yürüttüğü ekonomi politikalarına dua ediyordur! Kendileri de zarar görmelerine rağmen kendilerinden beklentileri bir kenara attığı ve iktidarın ömrünü kısalttığı için bu süreci içten içe destekliyorlardır.
Şu ortamda yerel siyaset yapmak da bu yüzden, özellikle iktidar partisi bakımından hiç kolay değil. Bu durum kendini o kadar net belli ediyor ki...
Bu yazı alanı içinde sizlerin dikkatine iki fotoğraf sunuyoruz.
Bu fotoğraflardan birisi 2. Ligden, Eskişehirspor-Amedspor maçından; diğer fotoğraf ise 1. Ligden, Kocaelispor-Boluspor maçından.
Bu iki fotoğrafın ortak yanı; takımları hangi ligde olursa olsun tribünlerin önemli bir bölümünü dolduran taraftarın hemen her maçta coşkulu bir şekilde yerini alması, sahadaki maça ayrı bir ruh, ayrı bir heyecan, ayrı bir hava katması!
Bir zamanlar pandemi vesilesi ile futbol müsabakalarına protokol tribünü haricinde kimseleri almıyorlardı. Ya da tribünlerin önemli bir bölümü ceza aldığı zaman, tribünlerin büyük bölümü boş kalıyordu. Veya hemen hiç taraftarı olmayan Süper Lig takımları boş tribünler önünde top koşturuyorlardı ve halen de koşturuyorlar.
Yazılarımızı takip edenler, pandemi bahanesi ile taraftarların takımlarından, tribünlerin koparılmasının futbolun seyir zevkini çok büyük oranda düşürdüğünü ve maçları tatsızlaştırdığını çok defa ifade ettik.
Tam tersine; tribünler ne kadar coşkulu olursa sahadaki takımların oyunu da o kadar coşkulu oluyor ya da en azından tribündekilerin coşkuları nedeni ile bize öyle geliyor! Maçlar ayrı bir güzelleşiyor, futbol ayrı bir heyecana bürünüyor. Tüm bunlar ekran başında maçları izleyenler için de aynen geçerli, onu da söyleyelim. Tribünler boş olunca ekran başındakiler de izlediklerinden çok fazla keyif alamıyorlar. Ama tribünler doluyken aldıkları keyif bir başka oluyor.
Ancak burada esas önemli nokta Kocaeli ve Eskişehir gibi futbol kentlerinin, kendi şehirlerinin futbol kulüplerini destekleyenlerin ağırlıkta olduğu taraftar gruplarına sahip şehirlerin hemen her futbol maçında tribünlere getirdiği güzelliklerdir. Futbol sadece sahada oynanmaz, futbolu futbol yapan şey saha ile tribünün bütünleşmesidir. Sahası ile bütünleşecek bir tribünü olmayan Süper Lig takımları olduğu gibi takımı hangi ligde olursa olsun sahası ile bütünleşen böyle tribünleri de var.
Bu şehirlerin futbol takımları, kaçıncı ligde oynadıklarının bir önemi yok, çok şanslı. Bu şehirlerin taraftarı ve ekran başında maç izleyenleri de.
Çok basit gibi görünen bu durum aslında bir şehrin daha çok kendi oluşunun en önemli göstergelerinden biridir.
![]() |
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!