Sel oldu Doğu Karadeniz'de, vatandaşlarımızı kaybettik, büyük bir zararla karşı karşıya kaldık.
Orman yangınları çıktı, bir hafta- on gün içinde 200'den fazla orman yangını çıktı birbirinden bağımsız yerde ve bunlar yaklaşık iki haftalık bir sürede tamamen söndürüldü. Bu sırada tabi bizler de hazır fırsatını bulmuşken birbirimizi yedik. Garip olan ise bu süreçte şu kadar yangın uçağı var diye bize örnek gösterdikleri Yunanistan'da yangınların halen devam ediyor olması!
Sonra bu sefer Batı Karadeniz'de büyük bir sel felaketi yaşandı. Onlarca vatandaşımız, sevdiklerinin gözleri önünde sel sularına kapılarak hayatını kaybetti. Bunun nasıl bir acı olduğunu gerçek anlamda bu tür felaketlerde yakınlarını kaybedenler bilir, gerisi bir günde her şeyi unutur gider!
FELAKETLER YAŞANDIKTAN SONRAKİ SÜREÇTE İYİYİZ AMA BU BİR YERE KADAR KURTARIR BİZİ!
Şunu söyleyelim hemen; felaketler yaşandıktan sonraki süreçlerde bu ülke birçok gelişmiş ülkeden daha hızlı organize oluyor ve imkanlarını çok daha verimli kullanabiliyor. Ancak...
Evet, tedbir alma bakımından ne yazık ki aynı başarıyı göstermiyoruz. Örneğin dere yatağına evler, binalar kondurmaktan, yerleşim yerleri kurmaktan bir adım bile uzak durmuyoruz.
Dere yatağına ev yapınca ulaşım biraz daha kolay oluyordur, alış veriş yapılacak yerlere gidip gelmek belki daha kolay oluyordur. Evet, dere yatağını yerleşim yeri olarak seçmenin elbette kendine özgü birtakım avantajları mutlaka vardır. Hele hele Karadeniz bölgesinde olduğu yerleşim yeri olarak kullanılacak yerler bir hayli az ise!
YA O YAPILAR KALDIRILACAK YA HER ŞİDDETLİ YAĞIŞ ÖNCESİ O ALANLAR BOŞALTILACAK
Böyle yerlerde bir hayli yerleşim yeri var; evler, işyerleri, alışveriş merkezlerine kadar birçok yapı mevcut. Bunların hepsi herhangi bir sel felaketinde tehlike altında bulunan, bir şekilde çökme riski bulunan yapılar.
Ya bu yapılar buralardan kaldırılacak, belki yüz 100 metre yukarılarda yamaçlara yapılacak ya da her şiddetli yağış öncesinde burada yaşayanlar bir süreliğine daha güvenli yerlere tahliye edilecekler! (Ki böyle yerlerde toprak kayması da ayrı bir felaket!)
Orman yangınları için gözetleme kuleleri var birçok yerde. İnsansız hava araçları (İHA) var. Yangınlar konusunda erken uyarı için yeteri kadar tedbir alınmış görünüyor. Ancak örneğin Temmuz-Eylül ayları boyunca ormanlara giriş de yasaklanabilir. Özellikle de önümüzdeki yaz için orman yangınlarında biraz daha artma yaşanabilir. Muhtemel bir seçim öncesinde ormanlarımızın daha çok yakılması gibi garip bir durumla da karşı karşıya kalabiliriz!
Evet, her ülke birtakım felaketler yaşayabiliyor. Kimin başına ne zaman ne geleceği belli olmuyor. Hadiseler, olaylar belli olsa da sonuçlarını önceden kestirmek mümkün olamıyor. Ancak tedbir alıp tüm bu olaylar, felaketler sırasındaki kayıpları minimuma indirmek mümkün.
ESKİŞEHİR'DE SULAMA KANALLARI CAN ALMAYA YETKİLİLER SEYRETMEYE DEVAM EDİYOR
Eskişehir'de geçtiğimiz günlerde bir evladımız düşen topunu almak isterken kanala düştü ve hayatını kaybetti. Birçoğumuzun başkasının evladı için acısı, sancısı bilke birkaç dakika. Ondan sonra unutup gidiyoruz. Başkasının başına gelen bir hadiseden sonra bizim de başımıza benzer bir olayın gelebileceğini düşünüp biraz endişeleniyoruz. Kendi çapımızda nasıl bir tedbir alabileceğimizi de aklımızdan geçiriyoruz. Ancak daha sonra tüm bunlar unutulup gidiyor. Hele hele bu canlardan sorumlu yöneticiler açısından konunun kapanması çok daha kısa sürüyor!
O kadar yıldan beri Eskişehir özelinde söyleyip duruyoruz: Kardeşim kapatın şu kanalların üzerini ya da etrafında yeteri kadar güvenlik önlemi alın. Bu kadar yavrumuz bu kanallara düşerek hayatını kaybetti. Sizlerin bu konuda bir şeyler yapabilmesi için daha kaç yavrumuzun canından olması, daha kaç aileye ateş düşmesi gerekiyor? Ancak bakıyoruz, bugüne kadar ne üzerleri kapatılmış, ne etraflarında yeteri kadar önlem alınmış. Kimseni umurunda değil gibi!
Allah aşkına şehrimizi, ülkeyi yönetenler bu tür konularda daha hassas olsunlar. Basra harap olduktan sonra yapılan çalışmalar giden canları geri getirmiyor. Giden mallar bir şekilde yerine getirilse, yeniden kazanılsa bile o kadar canımızı kaybediyoruz. İnsanların en değerli şeyleri canlarıdır. Sevdikleri açısından da onların canları kıymetlidir, varlıkları bir sevinç, mutluluk kaynağıdır.
DÜNYADA OLMASA BİLE AHİRETTE MUTLAKA BUNUN HESABINI VERİR O MAKAMLAR!
Hem bu ülkede hem de bu şehrimizde, insanlarımızın başına gelmesi muhtemel felaketler için tedbirin önceden alınması şart. Aksi takdirde her felakette onlarca can kaybeder, tüm ülke olarak olan bitenin ardından ah-vah eder dururu. Benzer şekilde bu şehirde de acilen tedbir alınması gereken yerler, noktalar var. Bu konuda da Eskişehir Valiliği ilgili kurumları bir an önce harekete geçirmeli.
Her türlü uyarıya rağmen tedbir alınması gereken hususlar ve yerler konusunda kılını kıpırdatmayanlar, gerekli çalışmayı yapmayanlar bugüne kadar kaybedilen canlardan sorumlu oldukları gibi bundan sonra kaybedilecek canların da sorumluları olacaklardır. Bazı makamların sorumluluğu gerçekten çok ağırdır; o makamlarda bulunanlar bu sorumluluk bilinciyle görevlerini yerine getirmek ve tam zamanında yeteri kadar önlem almak zorundadırlar. Yoksa o giden canların sorumluluğu dünyada olmasa bile ahirette mutlaka onlardan sorulur!
![]() |
![]() |
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!