Eskişehir'de su ile ilgili meselelerde sorunlar neredeyse hiç bitmedi. Hem şebeke suyu ile ilgili hem de Kalabak Suyu ile ilgili problemler hiç değilse yılda bir-iki defa gündeme geldi. Ancak hiçbirisi şu son Kalabak Suyu skandalı kadar çok gündeme gelmedi, gelemedi.
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in de, onun 1999'dan beri belediye başkanlığını yaptığı Eskişehir'in de, Kalabak Suyunun da kamuoyunda iyi bir imajı vardı. Bu son damacana krizi ile hem Büyükerşen'in, hem Eskişehir'in hem de Kalabak Suyunun imajı zarar gördü.
Büyükerşen'in, kendi, kenti ve hepimize özenle tavsiye ettiği Kalabak Suyunun imajına zarar verenler ne yazık ki kendilerinin oluru ile bu işlerin başına getirilmiş kişilerdi. Genel Müdür ve onunla bu işin başında bulunanların hepimize hediye ettiği tablo ortada. Bu tablo tesisler önünde su kuyrukları ve yığılmış on binlerce sağlıksız damacana ile her gün fotoğraflanıyor.
Ancak gördük ki Yılmaz Büyükerşen'in imajı ve vizyonu ile böylesine önemli kurumlarda görev verilenlerin vizyonu, ortaya koyabildikleri işler arasında dağlar kadar fark var.
BENZER ŞEKİLDE GÖREVLENDİRME YAPILIRSA DAHA BÜYÜK SIKINTILARLA KARŞILAŞIRIZ!
Mevcut krizin sorumlularına el çektirilmesi ve en düşük seviyelerde görevlendirmelere tabi tutulmaları olumlu bir adım. Ancak bundan sonraki süreçte bu işlerin üstesinden gelebilecek liyakatta kişiler görevlendirilmezse yaşananlar tekrarlanır; Büyükerşen'in de, Eskişehir'in de, Kalabak Suyunun da imajı bir kere daha ayaklar altına alınır ve Eskişehir halkı biraz daha sıkıntı çeker!
Tüm bunların bir kez daha yaşanmaması şu sıralarda ESKİ'de gerçekleştirilecek atamalara bağlı. Büyükşehir Belediye Başkanının elinde çok fazla alternatif yok. Bu kurumda göreve getirilebilecek kişilerin, bürokratların sayısı iki elin parmaklarının sayısını geçmez. Bunların çok büyük bölümü bu alanda yetkinliği bulunmayan, eğitim seviyeleri o görevlere getirilmelerine yetmeyecek kişiler. Bazıları da Büyükşehir Belediyesi yönetimine hayli yakın kişilerin yakınları. Kimilerinin daha önceden kamuoyuna yansıyan bir takım olaylarda ağır sorumlulukları bulunuyor.
Elbette böyle bir tabloda Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in işi kolay olmayacak. Ancak tüm bu sıkıntılara sebep olanların oraya buraya sürgün ettikleri başta olmak üzere, Büyükşehir Belediyesi bünyesinde çalışıp hiç olmadık gerekçelerle şehir merkezinden uzak yerlerde görevlendirilenler tekrar görev yerlerine getirilirse tablo değişebilir. Hatta yıllardır orada burada sürgüne gönderilmiş bürokratlar, çalışanlar arasında görevlendirmede bulunulabilecek kişiler, yetkin-ehil çalışanlara, bürokratlara da rastlanabilir.
Halkın yaşadıkları, Büyükşehir Belediyesinin nasıl zorda kaldığı ortada. Tüm bu yaşananların tekrarlanmaması şu günlerde kuruma ve Büyükşehir Belediyesi bünyesinde gerçekleştirilecek atamalara bağlı. Yetkinliği belgeli, kafası çalışan, gayretli, kendilerine görev verenlerin yüzünü düşürmeyecek, Eskişehir halkını bir daha böyle bir sıkıntı ile yüzyüze bırakmayacak vizyona sahip çalışanlar göreve getirilirse bundan hepimiz kazançlı çıkarız.
Eskişehir halkının Kalabak Suyu konusunda yaşadıklarının temelinde, kurumu yönetenlerin yapmaları gereken işleri bırakıp sürekli olarak motive etmeleri gereken kurum personelini rahatsız etmeleri, onlarla uğraşmaları yatıyor.
Bakın bu yazı ile birlikte sizlerin dikkatine Yerel Haksen Genel Başkanı Yavuz Toptaş'ın ESKİ Genel Müdürünün görevden alınması sonrasında yaptığı paylaşımı sunuyorum. Toptaş'ın yazdıkları ortada.
Peki bir sendika genel başkanının, bir kurumdaki genel müdürün görevden alınması sonrasında yaptığı bu paylaşımın nedeni ne?
Burada çok büyük bir dram gizli. Daha doğrusu ESKİ yönetiminin bugün yaşanan krizleri, sıkıntıları nasıl oluşturduğunun, nasıl hazırladığının en acı örneklerinden birisi bu paylaşım.
ALİ HANCIYI GÖZ GÖRE GÖRE ÖLÜME GÖNDERMİŞLER!
Sendika üyesi, kurum çalışanı arkadaşları sürgün edilince sendika yöneticileri ESKİ Genel Müdürlüğünden randevu istiyorlar. Ancak kendilerine randevu verilmiyor. Bunun üzerine sendika başkanı sosyal medya hesabından bir paylaşım yapıyor. O paylaşımdan sonra müdürlükten kendilerine randevu veriliyor ve onlar da gidip arkadaşlarına yapılan haksızlıkları anlatma fırsatı buluyorlar.
Yalnız bu ziyaretten iki gün önce, Eskişehir'den 140 kilo metre uzakta bir yere sürgün edilen Ali Hancı'nın kalbiyle ilgili ağır sorunları net bir şekilde ortaya koyan sağlık raporları Müdürlüğe evrak kayıt üzerinden teslim ediliyor. Durum müdürlüğe de aktarılıyor. "Bu arkadaşımızın durumu iyi değil.
Her gün bu kadar mesafeyi gidip gelmek zorunda kalmak onu öldürmek demektir" deniyor. Uyarılar yapılıyor ama geri adım atılmıyor. Geri vites yapılmayacağı belirtilerek "Gidip dava açın" deniliyor.
Ve ne yazık ki her gün 140 kilometrelik bir yolu gidip gelmekle cezalandırılan, dış ilçeye sürülen Ali Hancı, kısa bir süre sonra, geçen yıl Ramazan Bayramının birinci günü hayatını kaybediyor.
Ali Hancı ve benzeri şekilde sürgün edilenleri yerlerine daha başka kişileri alabilmek için emekliliğe zorluyorlar. Ali Hancı "Çocuklarım üniversitede okuyor, emekli olursam şu an onları okutamam" diyor. Diyor ama dinleyen kimse çıkmıyor.
Ali Hancı kurumdan sürgün edilenlerden sadece birisi. Elbette başka isimler de var. Büyükşehir Belediyesi bünyesinde de ne yazık ki benzer sıkıntılar var.
Şu yaşanan son kriz benzer şekildeki acımasız yönetim tasarruflarının yeniden gözden geçirilmesi ve tabi kurumların başına liyakat sahibi kişilerin getirilmesi için önemli bir fırsat olabilir.
Allah, Ali Hancı'ya gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
![]() |
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!