Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ve 16 belediye çalışanı "ihaleye fesat karıştırmaktan" yeniden yargılanıyorlar. Yeniden yargılama ile ilgili duruşmalar sürüyor. Son duruşmada Yılmaz Büyükerşen, kendisi hakkında beraat kararı veren yerel mahkemenin kararında direnmesini talep etti. Bir başka talebi de bundan sonraki duruşmalara katılmamak yönündeydi ancak bu talebi kabul görmedi.
Daha önce belediye çalışanlarının bazıları para cezası ile kurtulmuştu, Büyükerşen ve 16 belediye çalışanı da beraat etmişti. Beraat üzerine o tarihlerde görevde bulunan AK Parti Eskişehir İl Yönetimi bu konunun takipçisi oldu, temyiz başvurusunda bulunuldu.
YARGITAY BÜYÜKERŞEN'İN BERAAT ETTİĞİ DAVAYI OY BİRLİĞİYLE BOZDU
Temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesi 'eksik inceleme ve yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde hükümler kurulması' gerekçesiyle dava sonucunu oy birliği ile bozdu. Dairenin bozma kararında "Suç niteliğindeki suçlara iştirak eden diğer kişilerin azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilecekleri gözetilmek suretiyle sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde hükümler kurulması nedeniyle oy birliği ile bozulmasına karar verildi" denildi.
Peki geçmişte ne olmuştu? Nasıl olmuştu da böyle bir dava açılmıştı?
Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığınca 28 Ocak 2013'te Eskişehir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde yapılan bazı ihalelere fesat karıştırıldığı, kamu zararına neden olunduğu iddiaları ile soruşturma başlatmış, bu kapsamında 23 kişi gözaltına alınmıştı.
KILIÇDAROĞLU OPERASYONDAN 2 GÜN SONRA ESKİŞEHİR'E GELMİŞ VE ...
Operasyondan 2 gün sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Eskişehir'e gelmiş, Büyükşehir Belediyesi önüne çekilen bir otobüsün üzerinden halka hitap etmişti. Ortada ''Birine ihaleyi verdik. Onlar kazanacak da malı götürecek'' diye bir durumun söz konusu olmadığına işaret eden Kılıçdaroğlu ''Kazanan belediyenin şirketi. Uluslararası ihalelere girip kazanan bir şirket bu. İhaleyi almış. Kar edecekse yine belediyeye kalacak zaten bu. Birisinin cebine gitmeyecek ki. Parayı yine Eskişehirli kazanacak, yine Eskişehir için harcanacak. Bu gerçekleri bütün yurttaşlarımın bilmesini istiyorum'' demişti.
Tabi ki Kılıçdaroğlu doğruyu söylememişti. Çünkü belediye ile belediye şirketi aynı şekilde denetlenmiyor. Bu işlere yakın herkes de bilir ki belediye şirketlerine para aktarılmasının sebebi oraların denetimsiz olması ya da çok basit şekilde denetleniyor olmalarıdır. Birisi belediyeden götüremiyorsa belediye şirketinden rahatlıkla götürebilir. Bazı AK Partili Büyükşehir Belediye başkanlarına belediye şirketleri üzerinden benzer çok sayıda suçlama yapıldığını da hatırlatmak lazım burada. Suçlamayı yapanlar da bir paragraf yukarıdaki savunmayı yapanlar!
BİLİRKİŞİLER VE SAVCILAR AKP'Lİ OLMAKLA SUÇLANDI, BAŞKA BİLİRKİŞİLER BULUNDU!
Her neyse sonraki günlerde konuyla ilgili dava açıldı. Dava Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Yılmaz Büyükerşen'i Türkiye çapında nam salmış çok sayıda avukat savundu. İddialara konu ihalelerde kamunun (Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin zarara uğratıldığı) yönünde görüş belirten bilirkişiler ve bu konuda soruşturma başlatan savcı hakkında "AKP'nin memuru" gibi suçlamalarda bulunuldu CHP'lilerce. Sonrasında beraat verilmesine neden olan bir rapor sunun bilirkişiler bulundu!
En sonunda Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ve 16 belediye bürokratı hakkında "ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, kamu görevlisinin resmi evrakta sahtecilik” suçlarından 2016 yılında beraat kararı verildi. Yerel mahkemenin kararına itiraz edildi dosya Yargıtay'a taşındı. Sonrasını biliyorsunuz...
Aslında bu dava ile ilgili olarak yazılıp çizilecek çok şey var. Şimdi biz o meseleleri yeni baştan gündeme taşısak belki de birçok kişi betona çarpmış gibi hissedecek kendisini. Neyse bakalım, bir değerlendirme yapacağız avukat arkadaşlarımızla, ondan sonra da meseleyi pek çok kimsenin bilmediği bir boyuttan tekrar ele alabiliriz!
![]() |
14 Mart 2022; O gün Tıp Bayramıydı. Deneyimlerimiz bize göstermişti ki sağlık çalışanları bu günlerini kutlarken kendilerine bir saldırı olduğu takdirde diğer günlerden daha fazla gündem olur, konuşulur, tartışılırdı.
Garip bir şekilde bu yıl da öyle oldu. Bu sefer sağlık çalışanına, bir hekime saldırı haberi Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden geldi. İddialara göre 14 Mart Tıp Bayramı'nda Uzman Çavuş A.A. (32) Dr. Tahir Tarımer'e (26) saldırmış, şiddet uygulamıştı.
Haber gündeme bomba gibi düştü. Zira bir tarafta asker vardı diğer yanda sağlık çalışanı. Sağlık çalışanları bu haber üzerine, her zaman olduğu gibi, inanılmız bir dayanışma sergilediler. Ancak bu sefer doktorun şikayetinin yersiz olduğu, tam tersine bizzat doktorun, yanındaki sağlık çalışanları ile birlikte, uzman çavuşa saldırgan tavırlar sergilediği ortaya çıktı.
İddiaların odağında yer alan Uzman Çavuş, ilk günlerde aleyhinde çıkan haberler üzerine görevden alındı. Hastanede tedavisinden sonra da hastane çalışanları tarafından protesto edilerek hastaneden gönderildi.
Gerçeklerin ortaya çıkması güvenlik kameralarının izlenmesi ile mümkün olabildi. (Ya kameralar, görüntüler olmasaydı?) İddiaların aksine doktor saldırgan davranmıştı ve uzman çavuş A.A. masumdu. Boş yere linç edilmişti. Deyim yerindeyse kendisine adeta kumpas kurulmuştu.
SAĞLIK ORDUSU İLE ORDU MENSUPLARINI KARŞI KARŞIYA GETİRMEK BÜYÜK YANLIŞ!
Gerçeklerin ortaya çıkması ile uzman çavuş tekrar görevine iade edildi, ona saldırganca davranan doktor hakkında soruşturma başlatıldı. Sadece o doktora değil, kendisi ile birlikte uzman çavuşa saldırganca bir tutum içinde olanlara da.
Diğer yandan aynı doktorun daha önce de bir başka hasta yakınına bağırarak konuştuğu, duvarları tokatladığı görüntüler ortaya çıktı.
Sağlık çalışanlarına karşı şiddet ile ilgili olarak taleplerin tavan yaptığı, kanun ve yönetmeliklerin hazırlanıp yürürlüğe girdiği ya da girmek üzere olduğu bir dönemde, bir doktor ve etrafındakilerin yanlış hareket ve tutumları elbette tüm sağlık çalışanlarına mal edilemez.
Hepimiz de biliyoruz ki doktorlarımızın, sağlık çalışanlarımızın çok büyük bir bölümü o doktor ve çevresindekilerin tutum ve davranışlarından çok uzaklar. Görevlerini güler yüzle, merhametle, büyük bir sabır ve dikkatle yerine getiriyorlar. Bu yüzden bir veya birkaç kötü örnek üzerinden bir meslek grubuna, bir camiaya karşı toptancı bir tutum ile olumsuz yaklaşımlar sergilemek doğru değil.
Kim olursak olalım, işimizi dürüstlük, şeffaflık içinde güleryüzle yapmalı ve başkalarını toplum nazarında suçlu gösterip linç ettirmek için uğraş vermemeliyiz.
Nihayetinde bu örnekte olduğu gibi davranışlar, suçlar şahsidir ve birinin kötü davranışından dolayı daha başkaları, yakınları ya da aynı meslek grubundaki başkaları suçlanamaz!
Bireysel hata ve yanlışlar üzerinden meslek gruplarını, bu örnekte sağlık ordusu ile ordu mensuplarını, karşı karşıya getirmeye çalışmak da ayrı bir fitne, ayrı bir yanlış!
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!