Türkiye deprem kuşağı üzerinde bulunan bir ülke; ülkemizin özellikle batısı, iç kuzeyi ve doğusunda çok şiddetli depremler yaşanıyor. 1999 Gölcük depremi, Bolu, Van, Elazığ ve son olarak İzmir depremi hemen aklımıza gelenlerden. Şiddeti yüksek ya da orta seviyede en az bir deprem ile mutlaka sarsılıyoruz hemen her yıl.
Böyle bir gerçekle karşı karşıya olmamıza rağmen bina inşaatlarını yeteri kadar sağlam yapmayı bir türlü beceremiyoruz. Çünkü parayı gördüğü zaman kısa yoldan köşe dönme peşinde koşan ve insanlıktan nasibini yeteri kadar alamamış olanlar diğer tüm değerleri bir kenara atıyor ve malzemeden çalıyor; başkalarının hayatlarından, mutluluğundan, geleceğinden, huzurundan...
Bu tür soysuzlara karşı bu kadar iktidar değişiyor, o kadar kanun çıkarılıyor, yönetmelikler yürürlüğe konuluyor, bazı küçük çaplı gelişmelere rağmen pek fazla bir sonuç alınamıyor. Çünkü toplum olarak bize has ne kadar güzel değerimiz varsa hepsini işe yaramayan paçavralar gibi fırlatıp attık çöpe; dışı süs içi pis ne kadar değer varsa bulunmaz Hint kumaşı gibi sahipleniverdik!
Deprem olduğu zaman çürük binalar yıkılıyor. Deprem olduğu zaman zihniyetimizin, ahlakımızın, insanlığımızın da ne kadar çürüdüğü ortaya çıkıyor.
Kimisi deprem bölgelerine, o demirlerin, betonların altında kalan canları kurtarmaya giderken kimileri de her türlü güvenlik önleminin alındığı ve kurtarma ekipleri haricinde kimsenin alınmadığı inşaatlardan bir şeyler çalabilme umudu ile gidiyor.
BAŞKA İNSANLARIN BAŞINA GELEN FELAKETE SEVİNME ALÇAKLIĞI!
Kimisi deprem olduğunu duyduğu zaman büyük üzüntü yaşıyor, orada ölen, yıkıntılar altında kalan canlar için gözyaşı döküyor, Allah'a yakarışlar sergiliyor...
Kimisi de böylesine büyük bir felaket, derin bir acı ve imtihan ile yüzyüze kalan onca insanın başına gelen felakete, başına felaket gelenlerin üzerine bulaştırmaya çalıştığı lekeler üzerinden seviniyor, mutlu oluyor. Haşa Allah'ın yanından gelirmiş gibi depremin hangi nedenle bu insanların başlarına geldiği şak diye biliyor ve bunu sosyal medyadan bir fitne-fesat olarak hızla yayıyor. Hayatında hiç bilmediği, hiç görmediği onca insanı karalıyor, onlara iftira atıyor!
Bu fitne ve fesatçılar özellikle sosyal medyadan hiç ummadığınız yüzlerle karşınıza çıkıyor. Başörtülü bir kadın fotoğrafı ile Asena ismini ve Kurt soyadını kullanan birinin başı kel bir erkek çıktığını görüp şaşırabiliyorsunuz örneğin!
Bizim asıl depremimiz bu milletin genleriyle oynandığı, ahlakı, insanlığı belli oranda yerle bir edildiği zaman yaşanmış ve yaşanıyor. Ahlaki ve insani erozyon arttıkça, aile ve toplumsal yapı hızla çöküyor ve büyük çoğunluğumuz bu yıkıntının altında kalıyoruz. Garip olan şu ki; bu tür yıkıntılar altında kalanlar için hiç kimse kılını kıpırdatmıyor, bir Allah'ın kulu yardım çağrısında bulunmuyor!
![]() |
Bu hayatta insanın başına nerede neyin ne zaman geleceği belli olmuyor. Kimin nerede ne şekilde öleceğini de bilemiyoruz. Bu yüzden insan olarak başımıza gelebilecek her türlü olumsuzluğa karşı hem psikolojik olarak hem de imkan olarak hazırlıklı olmak durumundayız.
Bu ülkede bir Gölcük Depremi yaşandı. Tarihimizde gördüğümüz en ağır depremlerden biriydi. Gecenin tam yarısında, insanların hemen tamamının uykuda olduğu bir saatte meydana geldi. On binlerce insanımız öldü, bırakın yüzlerceyi, binlerce, onbinlerce bina yıkıldı ya da içinde oturulamaz hale geldi. O deprem hem çok geniş bir bölgede hem de çok şiddetli bir şekilde meydana gelmişti. O yıllarda devlet yaşanan felaketlerden sonra bugünkü gibi iyi organize olamıyordu. Belki organize olunabilse Gölcük depreminde ölümler o derece fazla olmayacaktı!
Allah korusun bugün bir deprem olduğu vakit deprem bölgesindeki arama kurtarma faaliyetlerine kimler nereden katılacak ve nerede çalışcak, bunlar belli bir merkezden yönetiliyor. Depremin şiddetine göre hemen hazır olun talimatı geliyor, bir süre sonra da yola çıkılıyor.
İzmir'de yaşanan deprem felaketinden sonra da ülkenin dört bir yanından belediyelerin itfaiyeleri, arama kurtarma timleri, İçişleri Bakanlığına bağlı AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) çatısı altında organize oluyorlar ve en kısa sürede felaket bölgesine intikal ediyorlar. İzmir'deki deprem duyulur duyulmaz Eskişehir'den AFAD, Dorlian Arama Kurtarma (DAK) ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi itfaiyesi deprem bölgesine en kısa sürede intikal ettiler ve çalışmalara başladılar.
Eskişehir'den giden ekipler, ülkenin diğer yerlerinden giden ekiplerle birlikte bir organizasyon içinde çalıştıkları için karmaşa çıkmadı, kim nerede ne yapacağını bildiği için maksimum verimle çalışmalar gerçekleştirildi. Bu çalışmalar sonunda kimi insanların canlı olarak yıkıntılar altından kurtarılmasına vesile olundu, kimi insanlarımızın toprak altındaki cesetleri çıkarıldı. Hem umut hem de kimi sevinçlere vesile olundu. Acılar azaltıldı, mutluluklar arttırıldı.
Eskişehir'den deprem bölgesine gidip oradaki canları kurtarmak için fedakarca gayret gösteren tüm kardeşlerimizden ve onları organize edip oraya gönderen yöneticilerinden Allah razı olsun. İyi ki varsınız. Allah eksikliğinizi göstermesin!
![]() |
Eskişehirspor 1. Ligde, yani diğer tüm takımların kendisinden oyuncu kabiliyeti ve gücü olarak daha iyi olduğu bir ligde gençleri ile mücadelesini sürdürüyor.
Son olarak sahamızda (taraftar olmadığı zaman sahamızda olup olmadığının bir önemi de yok gerçi) Akhisarspor ile karşılaştık. Mücadele olarak fena değildik. Hatta bir önceki maça göre bile biraz daha iyiydik. Ancak tecrübesizlik yine kendini gösterdi. Hiç olmadık zamanda kaptırılan bir top filelerimizle buluştu ve haftayı puansız kapatmamıza vesile oldu. Üzüldük...
Üzüldük üzülmesine ama bir yandan da ortaya konulan mücadele umut vermeye devam etti. Evet bu iş biraz zaman alacak biraz zor olacak ama eninde sonunda bu aşı tutacak. O zaman da bu çocukları kimse tutamayacak!
Eskişehirsporlu gençler iyi niyetli olarak gayret gösteriyorlar, ellerinden geleni sahaya yansıtıyorlar. En önemli eksikleri tecrübe; tecrübe çok daha az efor sarf ederek çok daha verimli bir futbol oynanmasını, topun çok daha verimli bir şekilde saklanmasını, gole çok daha kolay ulaşılmasını, savunmanın çok daha az güçle çok daha akıllıca yapılmasını sağlar. Gençlerimiz tecrübe kazandıkça hem daha az hata, hem çok daha güzel savunma yapacak, hem çok daha hızlı ve akıllıca atağa kalkacak ve hem daha kolay gole ulaşacak.
Bizlerin bu gençlere sahip çıkması, onları teşvik etmesi lazım. Eskişehirspor'u bu çukurdan gerçek anlamda kurtarabilecek birileri varsa onlar işte bu çocuklar. Onları, yeteri kadar tecrübeleri yok diye, sakın kimse küçümsemesin. Onların potansiyeli var ve o potansiyel daha iyi kullanıldıkça Eskişehirspor'un geleceğini aydınlatacak. Bu gençler arasından kimbilir hangi yıldızlar çıkacak!
Bu işe kısa vadeli bakmak hata. Kısa vadeli baktıkça hiçbir yere hiç kimseyle gidemeyiz. Herkesin moralini bozarız, motivasyonunu düşürürüz. Lütfen bu tür davranışlar sergilemeyelim!
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!