Eskişehir Ticaret Odası (ETO) Başkanı Metin Güler 4 Eylül 2020 tarihinde özetle, Eskişehir'in bir üniversite kenti olduğunu, üniversitelerin açılması yerine güz dönemine kadar uzaktan eğitimin tercih edilmesi durumunda şehrin ekonomisinin bundan büyük zarar göreceğini söyledi. Bu yüzden kararın tekrar gözden geçirilmesini istedi.
Bizce ETO Başkanı olan bir kişinin yapması gereken açıklama, söylemesi gereken sözler bunlar. Ancak öyle anlaşılıyor ki birtakım tepkilerle karşılaşmış. Tepkilerle karşılaştığı için de 6 Eylül günü sosyal medya hesabından yeni bir açıklama yapma lüzumu hissetti. Güler bu sefer de şu hususların altını özellikle çizdi:
"Üniversiteler uzaktan eğitim verirse; şehir ekonomisinin zarar göreceğini, firmaların kapanma noktasına geleceğini belirttim. Tüccarın, esnafın, evine ekmek götüren çalışanların yanında olmamız gerektiğini ifade ettim. Söylediğimin de arkasındayım.
Konuyu başka yerlere çekmek, açıklamanın altında başka sebepler aramak yersiz. COVID-19 salgınını da yenmeliyiz, işsizliği de… Sağlığımıza da dikkat etmeliyiz ekonomiye de… Durum bu kadar net!"
ETO Başkanı olan Güler açısından durum bu kadar net. Bizce de öyle.
EKONOMİYİ ÖLDÜRMEDEN SAĞLIĞIMIZI KORUYAMIYOR MUSUNUZ?
Zira ekonomisinin yüzde 54'ünü ticaret ve hizmet sektörünün oluşturduğu bir şehirde, iş yapan, o işleri yaptırmak için işçi çalıştıran, devlete vergi veren binlerce kuruluşun ayakta kalması çalışıp üretmelerine ve kazanmalarına bağlı. Mart ayından bu yana esnafın, ticaret erbabının ekonomik olarak ne kadar büyük sıkıntılar yaşadıkları ortada. Devletin verdiği destekler de ortada. Nereye kadar bu desteklerle işletmeleri ayakta tutabilirsiniz? Bu işletmeler aldıkları kredileri iş yapamadıkları takdirde nasıl geri ödeyecekler? Ödeyemedikleri takdirde ellerinde avuçlarında bulunan birkaç gayr-i menkule mi çökülecek? İşletmeyi mi satmak zorunda kalacak? İşletmesini satmak istese bu ortamda kime satacak?
Bir şehir düşünün ki eğitim alan öğrenciler gittiğinde her ay 140 milyon lira kaybediyor. 6 ayda ortaya çıkan ekonomik kayıp 840 milyon lirayı buluyor.
Biz de bir süreden beri esnafız, biz de esnafın, tüccarın, sanayicinin içindeyiz. Yaşanan ekonomik sıkıntılar öyle böyle değil.
İNSANLARIN BİR DE RUHSAL SAĞLIKLARI VAR!
İnsanlarda sadece bedensel sağlık önemli değil, bir de ruhsal sağlık var. Emin olun ekonomik sıkıntılardan bunalan çok fazla esnaf, ticaret erbabı var. Bu insanların önemli bir bölümü borçlarını, faturalarını ya da aldıkları kredileri ödeyemeyecek duruma geldi, geliyor. Bu yüzden de birçoğunun psikoloji bozulmuş durumda.
Covid-19 tedbirleri kapsamında alınan bazı önlemler var. Ne var? Örneğin maske takmak, sosyal mesafeye uymak, el hijyenine dikkat etmek.
Bunların etkisine inanıyorsak insanlarımızın bu kurallara uyarak hayatlarını devam ettirmelerine müsade etmeliyiz. Tedbirleri abartmak çok da bir işe yaramıyor. Nihayetinde insanların kendi başlarına yapıp ettiklerini devlet olarak sonuna kadar kontrol edemezsiniz. Tüm suçu toplu olarak bir yerlerde gelmeye bağlamak da yanlış. İki insan bir araya gelerek de virüsün birbirine geçmesini sağlayabilir ve buna kimse mani de olamaz.
KURALLAR GERÇEKTEN İŞE YARIYORSA ONLARA UYARAK EĞİTİM DE YAPILABİLİR!
Sonuç olarak;
ETO Başkanı Metin Güler, kendi sorumluluğu gereği yapması gereken bir açıklamayı yapmıştır. Söylediklerine sonuna kadar katılıyoruz. Biz ekonomilerin öldürülmesi üzerine programlanmış bir virüsün oyuncağı olmayı daha fazla kabullenmek istemeyenlerdeniz. Belli başlı kurallara uyarak, hiç değilse kademe kademe yüz yüze eğitimin başlatılmasından yanayız.
Bazıları "Öğrenci sağlığını hiç mi düşünmüyorsunuz?" diye tepki gösterebilir. Öğrenci kendi sağlığını korursa emin olun hiçbir sıkıntı çıkmaz. Bunun için de yapması gereken tek şey kurallara uygun olarak hareket etmek. Kurallara uygun olarak ha kendi memleketinde hareket etmiş ha Eskişehir'de, ne fark eder!
![]() |
Temmuz ayının sonunda Maliye Bakanı Berat Albayrak bazı işkolları için önemli bir müjde verdi. Pandemi döneminde işletmelerin yaşadığı önemli sıkıntılar dikkate alınarak işyeri kiralama hizmeti, kongre, konferans, seminer, konser, fuar ve lunapark giriş ücretleri, düğün, nikah, balo ve kokteyl salonlarında verilen organizasyon hizmetleri, berberlik ve kuaförlük hizmetleri ile güzellik salonunda verilen hizmetler, terzilik, giyim eşyası ve ev tekstil ürünlerinin onarım ve tamiratı, ayakkabı ve deri eşyaların onarımı ile ayakkabı boyama hizmetleri, kuru temizleme, çamaşırhane, giyim eşyası ve diğer tekstil ürünlerini ütüleme hizmetleri ile halı ve kilim yıkama hizmetlerinde KDV yüzde 18'den 8'e düşürüldü.
Yine diğer yandan salgın döneminde en çok etkilenen sektörlerden turizm ile doğrudan ve dolaylı ilgili olan konaklama hizmeti, yeme-içme sektöründe verilen hizmetler ile sinema, tiyatro, opera, operet, bale ve müze giriş ücreti gibi kültürel faaliyetlerin yüzde 8 olan KDV oranları da yıl sonuna kadar geçici olarak yüzde 1’e indirildi.
VERGİ İNDİRİMLERİNDE DE ADALETİN SAĞLANMASI LAZIM
Ayrıca alınan tedbirler kapsamında, iş yerlerinin gayrimenkul kiralamalarında uygulanan yüzde 20 gelir vergisi stopaj oranı da yıl sonuna kadar yüzde 10'a düşürüldü.
Gerçekten de işletmelerin yanında olan bir uygulama. Ne var ki adil değil!
Kendimizden örnek vereceğiz. Bizim sektörümüz basın. İnternet gazeteciliği de yapıyoruz. Pandemi sürecinde bizim kadar sıkıntı çeken sektör az bulunur. Ancak bizim kestiğimiz faturalarda KDV oranları hep yüzde 18!
KDV oranları düşürülen esnaf sattıklarını aynı fiyattan satıyor ve KDV'deki indirim kendisine kalıyor. Zaten uygulamanın amacı da bu; gelirlerini arttırmak. Ancak daha başka sektörlerde iş yapanlar, benzer şekilde ve hatta daha fazla mağduriyet yaşayanlar aynı imkandan faydalanamıyorlar.
Adam geçen ay harcamasını yapmış, fatura ibraz etmesi lazım. Gidip, örneğin, çalıştırdığı kişilerin yediği yemeğin faturasını ibraz edecek, bakıyor ki KDV yüzde 1. Ama kendisinin ödemesi gereken KDV oranı halen yüzde 18!
Bu indirim yapılan sektörlerden alınmayan KDV'yi daha başka esnafın, tüccarın, sanayicinin üzerine yıkmak değil mi?
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!