Çok garip bir devirde yaşıyoruz. Sosyal medyada herkes şiddete karşı! Hem de her türlü şiddete karşılar!
Emin olun bu toplumun en büyük sorunu bulduğu ilk fırsatta şiddet uygulaması falan değil; hemen hiçbir zaman samimi olmaması, olamamasıdır!
En büyük sorun peşin kabullerle her meseleye yaklaşıyor olmamızdır; herhangi bir olaya kimin nasıl, ne kadar sebep olduğunu bilmememize rağmen sanki her şeyi çok iyi biliyormuş gibi yorum yapabilmemiz, insanları peşinen yargılamamız, suçlu ve gaddar ilan etmemiz normal bir aklın ve vicdanın kabul edeceği şeyler değildir ve olamaz da!
ÜZERİNE GİDİLDİKÇE DAHA DA ARTIYORSA, YOL VE YÖNTEM YANLIŞTIR!
İnsanların birbirine ya da hayvanlara uyguladığı şiddet bugünün sorunu değildir; insanoğlunun varoluşu ile başlamış ve kıyamete kadar devam edecek büyük bir sorundur. Kanunlarla, sosyal medyayla, toplumsal baskı ile üzerine gidildikçe adeta daha fazla patlayan bir şiddet sarmalı içindeyiz. Garip olan şey ise bu konuda kadınların tamamen haklı, erkeklerin de peşinen tamamen haksız görülmesidir.
Hayatının hemen her aşamasında yeteri kadar şiddete maruz kalmış erkek ve kadınlar var. Ancak garip olan şu ki bu kişiler de fırsat bulunca başkasına şiddet uygulayabiliyor. Burada erkek şiddet uyguluyor, kadın şiddete maruz kalıyor gibi net bir durumda söz konusu da değil; son yıllarda kadınlar da giderek daha fazla şiddet yanlısı ve bağımlısı oldular. Kadınlar da deyim yerindeyse erkekleştiler!
İnsanlarımızın hemen tamamı şiddete karşı. İsteyerek ya da istemeyerek şiddet uygulayanlar da dahil. Peki insanların birçoğu neden karşı olduğu bir şeyi yapıyor ya da yapmak zorunda kalıyor?
HER İKİ TARAF DA HİÇBİR KONUDA BURNUNDAN KIL ALDIRMIYOR!
Bize göre tek bir nedeni yok:
Öncelikle şiddet ile biten süreç birçok olayda her iki tarafın, bazı durumlarda da şiddete uğrayan tarafın, çoğu zaman anlamsızca bir tartışmayı sürdürmesi, inatlaşması, kaba davranması, küçümsemesi ya da aşağılama ile başlayabiliyor. Öyle garip bir devirde yaşıyoruz ki ne kadın ne de erkek burnundan kıl aldırmıyor! Hiç kimseye en küçük bir şey söylenmiyor. Hiç kimse bir diğerine katlanmıyor, katlanamıyor. Hemen hepimiz, herhalde çağın böyle gerektirdiğini düşünerek, tam bağımsız ve sorumsuz olarak yaşamak istiyoruz. Birçoğumuz aile içindeki sorumluluklarımızı yerine getirmiyoruz ya da getirildiği zaman bunun kıymetini bilmiyoruz. Giderek daha az teşekkür ediyor, kalplerdeki yerimizi korumak için daha az gayret gösteriyoruz.
BEKLENTİLER, HAYALLER ARTTI, SORUMLULUK BİLİNCİ VE SABIR AZALDI!
İnsanoğlu her geçen gün sahip olduğu onca şeye rağmen tatmin olmuyor, hiçbir şey onu mutlu etmeye yetmiyor. İnsanoğlu gittikçe daha fazla hayalin peşinden koşuyor ve daha fazla hayal kırıklığı yaşıyor. İnsanoğlu gittikçe karşısındakinden, aslında karşısındakinin de insan olduğunu unutarak, üstesinden gelemeyeceği şeyleri bekliyor, hatta istiyor!
Birçoğumuz gittikçe daha sabırsız olmaya başladık. Ve ne yazık ki birçoğumuz psikolojik ve ekonomik olarak evliliği, çocuk sahibi olmayı kaldıramayacağı halde, sanki bir zorunlulukmuş gibi evleniyor, çoluk çocuk sahibi oluyoruz!
"KADININ BEYANI ESASTIR" YAKLAŞIMI YANLIŞ, HAKLIYI VE HAKSIZI BULMAK ESAS OLMALI!
Bakın bugün "Kadının beyanı esastır" gibi bir garabet var başımızda. Herhangi bir kadın az bir kafasını bozan bir erkeği tüm dünyaya madara edebilir, istediği gibi onu rezil edebilir. Kadının lehine gibi görünen ve erkeği haklı olduğu durumlarda bile mağdur eden bu garip yaklaşım birçok meselede erkeğin mağdur olmasına, bu mağduriyet nedeniyle şiddete başvurmasına vesile olabiliyor. Bir meselede adalet sistemi peşinen kadının ya da erkeğin değil haklının yanında yer alabilmelidir. Yoksa kadını korur gibi görünen bu yaklaşım kadınların daha çok şiddete uğramasına vesile olabilir.
Diğer yandan söze gelince hepimiz şiddete karşıyız. İyi de kardeşim şiddete bu insanlar niye gidiyor, nasıl gidiyor? Olaylar oralara kadar nasıl geliyor, kim getiriyor? Bunları biliyor muyuz ya da umursuyor muyuz peki? Şiddete götüren yollar, vesileler ortadan kaldırılmadan şiddeti ortadan kaldırmak mümkün olabilir mi? Örneğin, her gün farklı farklı şiddet ile reytinglerini artıran bu kadar dizi, film vesaire izleyen bir toplumdan başka türlü bir davranış beklemek mümkün mü?
SÜREKLİ ERKEKLERİ BASKI ALTINA ALAN YAKLAŞIMLAR DA YANLIŞ
Kadın-erkek arasında gerçekleşen ve daha çok kadınların mağdur olduğu, dolayısı ile aile içinde huzur bırakmayan, çocukları son derece olumsuz etkileyen bu sıkıntılardan sadece erkekleri baskı altına alarak kurtulmak mümkün olamayacaktır. Zaten erkekler, genel itibariyle, her türlü zor şartlarda ailenin geçimini temin etmek gibi büyük bir yükün altında yeteri kadar eziliyorlar. Zaten erkekler, hemen her sıkıntılı durumlarda "Erkek adam..." ifadeleri ile yeteri kadar baskı altında tutuluyorlar. Zaten erkekler, insan oldukları unutularak, her zaman başarılı olmak zorundalarmış gibi insanoğlunun tabiatına aykırı yaklaşımlarla yeteri kadar baskı altına alınıyorlar.
KADINLAR BİRÇOK KONUDA YALNIZ BIRAKILIYOR VE DIŞLANIYORLAR
Kadınlarımız da hayatın yükü altında az ezilmiyorlar. Daha ziyade evdeki hemen tüm işleri onlar yapıyor. Hayatta en zor şeylerden birisi çocukların dünyaya getirilmesi ve onların terbiyesidir. Kadınlarımızın büyük bölümü bu aşamalarda olması gereken desteği göremiyor, bulamıyorlar. Sevgi ve saygı konusunda insanlık olarak her gün daha kötüye gittiğimiz, aile içinde eşlerin birbirini olumlu yönde motive etmediği, edemediği, hatta böyle bir şeyi artık hiç gündemine alamadığı günlerden,zamanlardan geçiyoruz. Birçok durumda ne kadın kocasını ne de koca eşine olumlu, motive edici bir davranış sergiliyor. Böyle bir durumda kadın hem aradığı ilgiyi, sevgiyi hem de ihtiyaç duyduğu desteği bulamayıp, yalnız kalıyor. Erkeklerin birçoğu da elinin altında bulunan kadını ezerek, ona şiddet uygulayarak sözde ne kadar erkek olduğunu, ne kadar güçlü olduğunu hepimize ispat ediyor!
SÜSLÜ SÖZLERLE KADINA SAHİP ÇIKARMIŞ GİBİ YAPIP SORUNLAR HASIR ALTI EDİLECEK!
Bu işlerin edebiyatını yapmak kolay. Bugün de zaten çok güzel edebiyat parçalandığına şahit olacaksınız: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle birçoğumuz kadına karşı ne kadar saygılı, ne kadar kibar vesaire olduğumuzu ortaya koyacağız. Sanki kendimiz hiçbir sorun, sıkıntı yaşamıyormuşuz gibi yapacağız. Yaşanan şiddet olaylarını da sadece erkeklerin üzerine yıkarak kurtulacağız. Sorunun teşhisini doğru yapmadığımız, yapmayı da umursamadığımız için her geçen gün giderek daha derinleşecek şiddet sarmalına huzurumuzu, mutluluğumuzu ve çocuklarımızın geleceğini gömeceğiz. Tüm bu sıkıntıları süslü sözlerle hasırın altına süpüreceğiz ve bir başka olayda oradan çıkarıp kısa süreliğine kullanacağız. Sonra yine hasır altı edeceğiz!
İnsanlar birbirlerine karşı anlayışlı, sabırlı, merhametli olmadıkları sürece, sadece bir kısım insanlar sürekli suçlu, kötü ve kötülüklerin kaynağı, diğer bir kısmın da sürekli olarak haklı, masum gösterilerek hiçbir şeyi çözmüş olmayacağız. Hiçbir konuda bir gıdım yol alamayacağız ama sürekli anlamsız şekilde meseleyi ele almaya ve tartışmaya da devam edeceğiz!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!