Sağlık çalışanları önceki gün tüm Türkiye'de eylemdeydi. Bu sefer araçlarına bindiler ve kornaları ile de seslerini duyurmaya çalıştılar.
Peki ülke genelinde sağlık çalışanları böyle bir eyleme iten neden ne? Neden sağlık çalışanları sokaklara aktı, böyle bir eylem yaptı?
Aslında durum basit: Mart ayından beri sağlık çalışanlarının çok önemli bir bölümü bizzat Covid-19 mücadelesi içinde.
AYLARDIR O KADAR RİSKLİ BİR ORTAMDA ÇALIŞMAK HİÇ KOLAY DEĞİL
Bu mücadelede en önemli risk virüs kaparak hayatlarını kaybetme riski. Nihayetinde birçok sağlık çalışanı hayatını kaybetti. Birçok sağlık çalışanı kendi evleri, yakınları ile olan diyaloglarında sorunlar yaşamaya başladı. Çünkü virüs riski nedeni ile en çok sevdiklerinden bile uzak durmak zorunda kaldılar. Bu bir ay ya da iki ay da sürmedi; çok uzun bir zamandan beri her türlü riskin içinde hizmet vermeye çalışıyorlar ve bu hal doğal olarak psikolojik olarak sağlık çalışanlarını yıpratıyor.
Bir de tüm bunlar olurken sağlık çalışanlarının hiç değilse bir bölümü haklarını alamadı. Kendilerine verilen sözler tutulmadı. Pandeminin getirdiği psikolojik yüklerin üzerine bir de tüm bunlar binince sağlık çalışanları açısından başka bir yol da kalmadı.
Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi önünde açıklama yaptılar sağlık çalışanları hep birlikte. Çünkü Ağız ve Diş Sağlığı Hastanelerinde sorun bir başka noktaya gelmiş durumda.
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI HASTANELERİNDEKİ HEKİMLER NE YAPSIN?
Hasan Hüseyin Köksal'ın ifadeleri ile "Çünkü Sağlık Bakanlığı diyor ki en büyük risk diş hastaneleri; çünkü hasta ile yakın temas var, yüz yüze çalışıyorlar. Diyor ki protez yapmayın, implant tedavisi yapmayın, günlük sadece 7 hastaya bakın. Ancak ben maddi destek vermem, döner sermaye vermem, kendiniz kazanacaksınız. Ama hasta bakmak yasak. Hasta bakarsanız korona bulaş riski var ama para da vermem.
Peki bu ay ne kadar aldı bir diş hekimi 0destek ile bir diş hekimi 395 TL, uzman diş tabibi 1000 TL ve izin kullandın ise 0 TL Yanlış duymadınız izin kullandı isen 0 TL !"
Sağlık çalışanları diğer devlet memurları ile aralarında oluşan garip farklılıklardan da şikayet ediyorlar. Edilmeyecek gibi de durmuyor hani:
"Asker, polis, öğretmen, memur, imam ve diğer meslek grubu gibi sağlık çalışanları da tek kalemde maaş istiyor. Evalırken, borç alırken, hesap yaparken, olmayan verilemeyen birçok alanda kalmamış döner sermaye üzerinden eksik hesap yapmak istemiyor. Öğretmenleri siz edebiyat, fen, matematik diye ayırıp mı maaş veriyorsunuz? Polislerin görev yaptığı yere göre maaşları mı değişiyor? Askerler farklı farklı mı maaş alıyor? Banka memuru müşteri az gelirse düşük maaş mı alıyor? Tapu dairesinde, nüfus dairesinde az iş yapar ise maaşı mı düşüyor?"
SAĞLIK ÇALIŞANINA İZİN İSTEMEK, İSTİFA ETMEK BİLE YASAK!
Peki bu kadar mı? Hayır:
"7 aylık süreçte beş ay izin almak yasak, istifa etmek yasak, destek komik. Dönüyoruz dalga dalga destek vereceğiz diyor Sayın Bakan ama izin alanların parası kesiliyor. Aile hekimi ve Aile Sağlığı Çalışanı koronaya yakalanacak maaşı kesilecek. Güvenliğe, hizmetliye, memura, şoföre, sekretere, hasta bakıcıya, klinik desteğe hiç para vermeyeceksin çalışma barışından bahsedeceksiniz.
Reis-i Cumhurumuz dünyanın kriz ve ekonomik dar boğazda olduğu dönemde sağlık çalışanlarına 4,5 milyar TL para ayırmış bu parayı beceriksiz sağlık bürokratlarının dağıtamadığından, çalışma barışını bozduğundan ve anket yapılsa %5 kadar düşen sağlık çalışanı memnuniyet anketinden haberi var mıdır? Bence yoktur. Diş hekimlerimizin maaşlarının öğretmen maaşları altında kaldığını biliyor mudur? Bence bilmiyordur. Uzman diş hekimleri maaşlarının astsubay ve polis maaşından düşük olduğunu biliyor mudur? Bence bilmiyordur."
Evet, sağlık çalışanları biyolojik, fizyolojik ve psikolojik olarak sıkıntılar içinde aylardır. Bir de tüm bunlara mali sıkıntıların eklenmesi ve verilen sözlerin yerine bir türlü getirilmemesi eklenince sağlık çalışanları, kendilerine yaraşır bir disiplin ve terbiye içinde, tüm Türkiye'de seslerini duyurma gereği duydular.
Öyle umuyoruz bu feryatları artık duyulur ve benzer ya da daha güçlü eylemlere ihtiyaç kalmaz!
------------------------------------------
Elektrikçiler Odasında 'olağanüstü' günler!
Eskişehir'in tanınmış elektriçilerinden ve Elektrikçiler Odası Üyesi Ahmet Namık Akdoğan, Elektrikçiler Odası yönetiminin son dönemde meslektaşlarının yaşadığı sorunları çözme konusunda pasif kaldığını dile getirmiş ve olağanüstü kongre için 122 imza toplamıştı. Akdoğan Eylül ayı başında konuya ilişkin olarak sosyal medya hesabından bir açıklama yapmış ve tebligatın ulaşmasından sonraki bir ay içerisinde odada olağanüstü kongre yapılacağını duyurmuştu.
Önceki gün Eskişehir Elektrikçiler Odası Başkanı Cafer Adıgüzel, yönetim kurulu üyeleri ile bir basın açıklaması yaptılar ve Akdoğan'ın olağanüstü kongreye yönelik girişimlerinden ve sözlerinden duydukları rahatsızlığı dile getirdiler.
Mevcut oda yönetiminin yaptığı açıklamaya göre odada her şey gayet iyi; doğal olarak Elektrikçiler Odasında olağanüstü kongreye gitmeye gerek yok!
ODADA İŞLER İYİ GİDİYORSA BU KADAR İMZA NE?
Şurası açık ki odada her şey iyi gidiyor olsaydı herhalde oda üyelerinin dört birinden fazlası olağanüstü kongre için imza vermezlerdi. Demek ki yönetimin söylediği gibi değil her şey. En azından oda üyelerinin bir bölümü bazı sıkıntıları kabullenmiş durumda.
Tam da bu yüzden olağanüstü kongreden kaçınmamak gerektiğini düşünüyoruz. Böylece gerçekten oda yönetimi başarılı mı değil mi anlaşılabilecek.
Akdoğan'ın gerekli ve yeterli imza sayısı ile odayı olağanüstü seçime çağırdığı günden bu yana yaklaşık bir ay geçti. 4 Ekim 2020 günü süre dolmuş olacak. Eğer oda yönetimi seçime gitmekten kaçınırsa bu durumda devreye Bakanlık girecek ve odayı olağanüstü seçime götürecek.
YÖNETMELİK ÇOK AÇIK, SEÇİMDEN KAÇMAK MÜMKÜN DEĞİL
İlgili yönetmelik maddesinde oda yönetiminin hangi şartlarda olağanüstü toplantıya çağrılabileceği maddeler halinde sıralanmış. O maddelerden birinde Genel Kurul üyelerinin dörtte birinin noterce tastik edilmiş imzası ile düzenlenecek tutanak ve gündemle noter kanalıyla yapılacak başvuru üzerine alınacak kararla olağanüstü seçime gidilebileceği belirtiliyor. Yine aynı yönetmelikte haklı ve geçerli sebeplerin varlığı halinde Bakanlık tarafından olağanüstü toplantıya çağrılabileceği belirtiliyor.
Eğer oda yönetimi yasal olarak önünde bir sakınca bulunmayan olağanüstü kongre talebine olumlu cevap vermezse devreye Ticaret Bakanlığı girecek ve Bakanlığın görevlendireceği kişiler odayı olağanüstü seçime götürecek.
Bu tür zamanlarda oda yönetimleri olağanüstü seçimden kaçınmak yerine onu yerine getirseler aslında daha kazançlı çıkabiliyorlar. Seçimden kaçınan bir oda yönetimi görüntüsü vermek seçim kaçınılmaz hale geldiği zaman o seçim kaybedilmesine sebep olabilir.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!