CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yüzde 53'e yakın oyla seçilmiş Recep Tayyip Erdoğan için "Sözde Cumhurbaşkanı" tabirini kullanması, halka ve demokrasiye karşı sıkılmış bir kurşundur.
Cumhurbaşkanlığı makamında kim oturursa otursun, orası tartışmaya açılacak, üzerinden siyaset yapılacak bir yer değildir.
Bir ülkedeki Cumhurbaşkanını sevmeyebilirsiniz, sevmediğinizi söyleyebilirsiniz. Ancak halkın oylarıyla, hemde yüzde 53'e yakın bir oyla seçilmiş bir kişiye "Sözde" diyemezsiniz.
Eğer bunu söylerseniz o zaman ona oy vermiş yaklaşık yüzde 53'ü de "Sözde vatandaş" ya da "sözde seçmen" konumuna düşürmüş, seçmene karşı saygınızı yitirmiş olursunuz.
ŞİMDİ AK PARTİLİLER ÇIKIP "SÖZDE BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI" DESE DOĞRU OLUR MU?
Kemal Kılıçdaroğlu'na uyularak bu şehirde AK Partili bir isimler çıkıp da "Sözde Büyükşehir Belediye Başkanı" ya da "Sözde Odunpazarı Belediye Başkanı" veya "Sözde Tepebaşı Belediye Başkanı" dese bunu ne kadar demokratik, barışçıl bir yaklaşım ve dil olarak kabul edebilirsiniz ki!
Halkın oyları ile seçilip bir makama gelmiş kim olursa olsun artık ona "Sözde" diyemezsiniz. Eğer böyle diyebiliyorsanız işte o zaman demokrasiyi bir türlü içinize sindirememişsiniz demektir.
Bakın bu ülkenin halkı tarafından büyük çoğunlukla seçilmiş Cumhurbaşkanını "Sözde" diye tanımlamaya kalkan kişinin nasıl CHP genel başkanlığına seçildiğini hepimiz biliyoruz. Ancak dikkat edin o meseleyi bile dile getirip tartışmaya açmıyoruz. Zira ülkedeki halkın yüzde 53'lük bölümünün oyları ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanına "sözde" diyen bir kişinin bizim açımızdan tartışılacak, dikkate alınacak herhangi bir tarafı kalmamıştır!
SEVMEK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ AMA SAYGI GÖSTERMEK ZORUNDASINIZ!
Kemal Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce 2018'deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde benzer bir oyla seçilmiş olsa onun için de "Sözde" tabirini kullanacak mıydı?
Henüz kendisinin aday bile olmaya cesaret edemediği bir makama bu ülke insanı teveccüh gösterip yüzde 53'e yakın bir oyla seçmiş Recep Tayyip Erdoğan'ı. Kendisini sevmek zorunda değilsiniz ama makamına saygı göstermek zorundasınız. Kendisine oy verenleri sevmeyebilirsiniz ama ona oy verenlere saygı göstermek zorundasınız.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçmene saygısı yok, seçilmişe saygısı yok; bu durumda doğal olarak demokrasiye saygısı yok. Demokrasi şartlara ve kişilere göre tavır değiştirilip farklı şekillerde kullanılabilecek bir araç, bir argüman değildir!
![]() |
İstanbul'da bir üniversiteye rektör atanıyor, öğrencileri ayaklandırıyorlar. Neymiş efendim "Kayyum rektör" istemiyorlarmış. Sonra da çıkıp "Partili Cumhurbaşkanının atadığı partili rektör" deyip işin içinden çıkıyorlar.
Garip olan şu ki Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu ilk defa yapmıyor: Birçok üniversiteye aynı şekilde rektör atadı. Ancak bazı üniversiteler var ki bu ülkede fikriyatı bu bizden çok yabancılara ait. Dolayısı ile öyle bir üniversiteyi kendilerinden olmayan birinin yönetmesine karşı çıkıyorlar. Öğrencileri yeni rektöre karşı bu yüzden kışkırtıyorlar.
Herhangi bir yerde CHP ya da muhalefetteki bir başka partinin belediye başkanı seçildiğinde çalışacağı kişileri gidip de AK Partililerle birlikte mi belirliyor? Gidip de çalışacaklarını AK Parti'den ya da MHP'den mi seçiyor?
Elbette hayır; kendi partisinden ya da işbirliği içinde oldukları partililerden seçiyor. Çoğu zaman da liyakata bile bakmıyorlar. Onlar da "Liyakatsız da olsa benim yandaşım bana daha bağlı olur, beni satmaz en azından" düşüncesi ile kendi yandaşlarını seçiyor, onlarla çalışıyorlar. Bu da başta kendilerine ve onlar gibi düşünenler başta olmak üzere aslında hepimize gayet normal geliyor!
RAKİPLERİNİ DESTEKLEYENLERİ BELLİ MAKAMLARA GETİREN KİMİ GÖRDÜNÜZ?
İnsanlar, siyasi partiler iktidar olmayı, hükümeti ya da belediyeleri kazanmayı niye ister ki? Rakiplerine oy vermiş, rakiplerini desteklemiş olanları belli makam ve mevkilere getirmek için seçim kazanma derdinde olan kaç siyasi parti gördünüz şimdiye kadar? Sadece üzerine konuşuyor olmamız bile kendinizi bir garip hissetmenize neden oluyor, değil mi?
Cumhur İttifakı yüzde 50'den fazla vatandaşın oyuyla seçimi kazanıp hükümeti yönetecek, sonra da gidip muhalefete çalışmış kişilerden seçip çalışmalarını sürdürecek, öyle mi? Eğri oturup doğru konuşalım; Bunu seçimi kim kazanırsa kazansın yapmaz. Birlekte seçim sürecinde çalıştıklarınıza buna benzer bir yaklaşımla bir şeyler söyleyin bakalım size ne diyecekler, sizi ne yapacaklar, nasıl tepki gösterecekler!
Herhangi bir makama bir kişi atandığı zaman onun liyakatlı olup olmadığını tartışmamız lazım. İşinin hakkını verebilecek, geçmişinde kirli bir sayfası olmayan, vatana ve millete bağlı değerlerimizi bulup uygun makamlarda değerlendirmekte hiçbir beis yok. Hatta, siyasi görüşünü işine hiçbir şekilde yansıtmıyorsa hangi partiyi desteklediğinin bile
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!