Çin'in bu yüzyıl içinde dünyanın başına sardığı bu ikinci ölümcül virüs. Ancak yeni nesil koronavirüs Covid-19, SARS'tan çok çok daha etkili oldu. Zira bu virüsün psikolojik altyapısı bir hayli tahrip edici bir şekilde toplumlara sunuldu. Toplumları aylarca evlerine kapattı; fabrikalar iş yerleri bu süreçlerde büyük oranda kapalı kaldı. Dünyanın sosyal, toplumsal ve ekonomik temelleri derinden sarsıldı. İnsanların hayattan beklentileri kadar yaşam biçimleri de (özellikle iş yaşamı) değişti.
Son dönemlerde Eskişehir başta olmaz üzere bazı şehirlerde vaka sayılarında önemli artışlar oldu. Bunun üzerine söz, nişan, düğün gibi birçok organizasyon yasaklandı ya da o aşamaya getirildi. Ancak o kadar yasağa rağmen vaka ve ölüm oranlarında artış yukarı yönlü.
Toplumun bir kısmı Covid-19'dan çok korkuyor ve virüsün kendisine ya da bir yakınına bulaşmaması için azami gayret gösteriyor. Bu hassasiyete sahip olanlar bizleri toplu taşıma araçlarında uyarmaktan da kaçınmıyorlar. İyi de ediyorlar!
Ancak yine bu toplumun bir kısmı var ki hiçbir şekilde virüsü de başkalarının hayatını da umursamıyorlar. Bunlar ne maske takıyorlar ne de sosyal mesafe kuralına uyuyorlar. Hatta bunların bir kısmı sokaklarda ele ele, kol kola geziyor. Bir kısmı da "Ben gencim, ben sağlıklıyım, benim vücut direncim şöyle güçlü, böyle güçlü; bir vuruşta virüsü yere serer!" düşünceleri ile maske takmayı da sosyal mesafeyi de umursamıyor.
MASKE İLE YAŞAMAKTAN VE YAKINLARIMIZLA BİLE ARAMIZA SOSYAL MESAFE KOYMAKTAN GINA GELDİ
Bizim toplumumuz genel anlamda Batılı toplunlardaki ya da komünist Çin'deki gibi disiplinli değil. Kurallara riayet etmemek gibi bir özgürlüğü olduğuna ve bunu kullanarak farklılaştığına inanıyor. Hatta bazıları da iktidarı sevmediği için onlar tarafından alınan önlemleri umursamıyor, onlara uymamayı marifet sanıyor.
Ancak nereden bakarsanız bakın insanlar ağız ve burunlarını kapatan, hele hele şu yaz sıcağında nefas almayı iyice zorlaştıran, kulaklarında ağrılara, yüzlerinde yaralara neden olan maskeden de virüs bulaşmasın diye birbirinden uzak durmaktan da bıktı. Vakaların bizce en önemli artış nedeni artık insanların alınan önlemlerden, getirilen yasaklardan, hemen her gün ufuklarını karartan haberlerin ortalığa salınmasından bıkmaları. İnsanlar "Öleceksek yaşayarak ölelim, bu şekilde yaşamak yaşamak değil!" diyorlar. Zaten insanlardaki bu psikoloji giderek güçlendiği için başta AB ülkeleri olmak üzere birçok ülkede virüsün ikinci dalgası gelse bile geçmişte getirilen yasakların tekrarlanmayacağı özellikle vurgulanıyor.
Belli bir aşamadan sonra devlet kanalı ile getirilen yasaklara uyum giderek azalıyor. Çünkü hemen hepimiz maske ile dolaşmaktan, en yakınlarımız ile aramıza mesafe koymaktan bıktık. Bilmiyorum belki de devleti yönetenler "Herkes kendi sağlığını koruyacak, biz herkesin peşinden koşamayız. Biz virüs kapıp hastaneye yatanları bedelini ödedikleri takdirde bakacağız" yaklaşımı sergilemiş olsalar insanların virüsten sakınmasını daha büyük oranda sağlamış, hem vaka hem de ölüm oranlarını belki bir miktar düşürmüş olacaklardı!
Eskişehir'de son dönemlerde yapılmış, fiyatların bir hayli yüksek olduğu, en gözde iş ve yaşam merkezlerinden birinde çok önemli sıkıntılar yaşanıyormuş.
Tabi işin teknik boyutu, imar boyutu nedir biz işin o yönlerine vakıf değiliz. Ancak kulağımıza gelenlere göre böylesine büyük ve önemli bir inşaat bitirilmiş, insanlara kiralanmış ve büyük oranda iş yerleri dolmuş. Ancak henüz inşaat tam bitirilmeden ilçe belediye başkanının da getirilip gezdirildiği, fotoğraf verdirildiği bu alandaki inşaatların iskan sorunu olduğu ortaya çıkmış. İddialara bakılırsa inşaatlar yangın ve deprem yönetmeliğine uygun yapılmamış.
Artık iskanda yaşanan sıkıntılardan dolayı mıdır yoksa başka nedenlerden midir bilmiyoruz, buradan işyeri alanlar şimdi her ay 15 bin lira civarında bir para ödüyorlarmış. Sanırız bu para bu kişilere ceza olarak geliyor. Bu kişiler de müteahhide ateş püskürüyorlarmış. "Ortalık baya bir karışık" diyorlar.
Bir de bu yaşam alanına gelenlerin otopark olarak kullandığı alanın şehirde çok bilinen bir inşaat firması tarafından yakın zamanda kapatılacağı söylentileri dolaşıyormuş. O zaman da müteahhidin ve o yaşam merkezinden iş yeri alanların bir başka darbe daha yiyeceği konuşuluyor.
Sahi neydi o söz: Malın mı var derdin var!
Artık hemen hepimizin cebinde en az bir tane akıllı telefon var. Bulunduğumuz yerlerin çok büyük bölümünde de telefonlar çekiyor. Bu yüzden bir kişiye hemen her yerde ulaşmak mümkün olabiliyor.
Ama aynı zamanda cep telefonlarından kendilerine ulaşabileceğimizi sandığımız birçok kişiye ulaşamayarak büyük hayal kırıklıkları da yaşıyoruz.
Bir hafta-on gün boyunca kendisini aradığınız kişiye bir türlü ulaşamıyorsunuz. Ulaşıyorsunuz, telefonları sürekli çalıyor ama size cevap verilmiyor. Size o an cevap veremeyebilirler, bu anlaşılabilir ama daha sonradan dönüş de sağlamıyorlar.
Yani cep telefonu, hatta cep telefonları olduğu halde bu devrin insanlarının bir bölümüne ulaşmak pek mümkün olamıyor.
Yanlarında sürekli telefon ya da telefonlar taşıdıkları halde kendilerine bir türlü ulaşılamayan insanları şahsen ben çözemedim.
Ne bileyim bakarsınız işleri düşer kendilerini aradıkları zaman telefonlarına bakmadıklarına, sonra aynı muameleyle karşı karşıya kalırlar. O zaman anlarlar ne fena bir eylemin içinde olduklarını ama iş işten geçmiş olur!
Telefonlara bakmamak, aramalara dönmemek kimseyi başkaları nazarında büyütmez!
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!