Eskişehir Büyükşehir Belediye Meclisinde yaşanan, görüntüleri kamuoyuna da yansıyan ve izlediğimizde içimizi sızlatan tartışmayı görmüşsünüzdür.
Yılmaz Büyükerşen, basit, sıradan bir insan değil; geçmişi başarılarla dolu, kariyeri göz kamaştırıcı.
Şu anda da Büyükşehir Belediye Başkanı. 21 yıldan daha uzun bir zamandan beri o koltukta oturuyor. O koltukta oturduğu için de Büyükşehir Belediye Meclisine başkanlık ediyor, yokluğunda başka isimler bakıyor.
KAZIM KURT İÇİN NORMAL, BÜYÜKERŞEN İÇİN ANORMAL BİR TAVIR!
Dolayısı ile Eskişehir Büyükşehir Belediye Meclisi Başkanı olarak, başkanlık ettiği oturumları da adil yönetmesi lazım. Başkanlık yaptığı ortamlarda sakin olması lazım. Farklı görüşlerdeki meclis üyelerine söz hakkı vermesi lazım. Ki Yılmaz Büyükerşen gibi bir isme en çok da başkalarının fikir ve düşüncelerine değer vermesi ve onların görüşlerini özgürce açıklamasını sağlaması yakışır diye düşünüyoruz.
Ancak son Meclis toplantısındaki tavrını yadırgadık açıkçası. Mustafa Birsen de en az Yılmaz Büyükerşen kadar bu şehirde sevilir. Esnaflıklarına, insanlıklarına, nezaketlerine kimse en küçük bir söz söyleyemez. Hele hele, kendisine "Senin gibisine nezaket gösterilmez" babında laf eden Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, nezakette Mustafa Birsen'in yanından dahi geçemez!
Yılmaz Büyükerşen, Mustafa Birsen'in konuşma biçiminden, ifade tarzından, farklı konulara gündeme getirmesinden rahatsızlık duymayacak; zira burası Meclis. Ne konuşulacaksa burada konuşulacak. Ne tartışılacaksa burada tartışılacak. Bazen tartışmalar alevlenecek, hiç olmadık sözler söylenecek. Bazı söylenen sözler kızdıracak, belki kıracak bile. Ancak her şey Meclis'te konuşulup bitecek. Elbette burada yapılan konuşmalarda terbiye sınırları zorlanmayacak, hakaret edilmeyecek, kötü söz söylenmeyecek.
SÖZ HAKKI VERMEMEK GİBİ BİR HAK MECLİS BAŞKANINA VERİLMİŞ DEĞİL
Mustafa Birsen'in kötü bir sözünü işitmedik. Zaten öyle bir söz edecek insan değil, kendisini yıllardan beri tanırız. Bu yüzden kendisine söz hakkı verilmeliydi. Meclis üyesi olarak zaten şehri ilgilendiren herhangi bir konuda görüşlerini dile getirmek en doğal hakkı.
Söz hakkı verileceğinin söylenip sonradan söz hakkının verilmemesi ayrı bir ayıp. Mustafa Birsen'in böyle bir durumda kendi hakkını savunması kadar da doğal bir şey yok. Tam da bunlar olurken Başkan Büyükerşen'in Birsen'e "bayat siyasetçi" demesi Eskişehir siyasi tarihine geçecek, Büyükerşen'in tarihine olumsuz olarak eklenecek bir ifade ve tavır. Aynı şeyi Kazım Kurt yaptığı zaman yadırgamayız, çünkü Kurt'un tavırları biraz öyle. Yani nezaketten uzaklaşabiliyor ya da tavırları bize öyle geliyor. Ama Büyükerşen, hiç değilse bu tür kamuya açık alanlarda ve toplantılarda kibarlığını elden bırakmayan bir isim olarak biliniyor. Bu yüzden Birsen'e karşı tutumunu kendisine yakıştıramadım.
Daha sonraki süreçte Birsen de kendini tutamayıp nezaketini bozdu ve Büyükerşen'e "Siz de kokuşmuş siyasetçisiniz o zaman!" deyiverdi. Bu ifade de doğrusu Birsen'e yakışmadı. Çünkü kendisini hep bir beyefendi olarak gördük, tanıdık. Ancak Büyükerşen'in anlaşılmayacak derecedeki sert tutumu onu da kendi terbiye sınırlarından çıkardı!
KURT'UN TAVIRLARI HEM SİYASİ HEM İNSANİ NEZAKETTEN ÇOK UZAKTI
Son aşamada Kazım Kurt'un Mustafa Birsen'i hedef alarak yaptığı konuşma ne siyasi ne de insanı nezakete sığan bir konuşmaydı. Evet, Kazım Kurt'a böyle tavırları yakıştırmakta güçlük çekmiyoruz. Ancak şahsen kendisinin bu derece kendini küçük düşüreceğini düşünemezdik. Hatta Kurt'un kurduğu cümlelerle Büyükşehir Belediye Meclisinin bir üyesini, sırf kendisi gibi düşünmüyor, başka bir partiden ve görüşten diye aşağılamaya kalkmasını acizliğin bir neticise olarak gördük. İl Kongresinde ayak oyunları ile mağdur ettiği önemli isimlerden Yılmaz Büyükerşen'e yaranma kaygısı, arayı düzeltme fırsatı olarak algıladık. Eskişehir halkının oyları ile seçilen bir Meclis üyesine "Senin gibilere nezaket gösterilmez" demek, onun şahsında bu şehrin seçmenlerinin iradelerine hakaret etmektir, bu şehrin seçmenlerine nezaket göstermemektir!
Bugünden sonra, Odunpazarı ilçesinin 92 ayrı noktasını içkili yerler kapsamına sokan, halkın oylarıyla seçilmiş Meclis üyesini aşağılamak için kendi seviyesini düşürmekten çekinmeyen Kazım Kurt'a karşı biz de saygı duymayacağız ve nezaket göstermeyeceğiz.
Keşke şu Meclis toplantısı hiç olmasaydı, bu sözler, bu tavırlar hiç gösterilmeseydi. Gerçekten çok üzücü, Eskişehir ve özellikle Büyükerşen adına çok talihsiz bir olay. Üzüldük!
SORU: Seçimlere 3,5 yıl var. Eskişehir’de 20 yıldır kemikleşmiş bir yapı var. Bu sefer bu yapı değişir mi? Yerelde CHP’nin egemenliğini değiştirmeye kararlı olduğunuzu söylüyorsunuz. Önümüzdeki yerel seçimde sizce neler olacak?
CEVAP: Bunun birkaç yönü var. Siz eğer imar planlarını yapmazsanız, şehirdeki arsaların arsa yüzdesel değerlerini inşaat maliyetini düşürerek sağlamazsanız demek ki, bu şehirde sosyolojik ve nüfus yapısının değişmesini istemiyorsunuz anlamı çıkar. Özellikle sanayicilerimizin ihtiyaç duyduğu vasıfsız eleman, iş gücü ihtiyacı karşılanmamış, dolayısıyla bu şehir hiçbir şekilde sanayi üretimine destek verecek alt yapıya dönük, işçi olanaklarını sağlayamamış olur. Çünkü asgari ücretle iş yapanların ev sahibi olmaları, mülk elde edinmeleri mevcut koşullar dahilinde imar planlarının yapılmış olmasıyla mümkün değil. Dolayısıyla rakamsal değeri neredeyse milyonlara yaklaşan evlere ilişkin arzın olduğu bir yerde talep hiçbir zaman mülk edinmeye dönüşmez ve bu şehre ilişkin tercihler ortadan kalkar. Mevcut belediye başkanı da bunu defalarca değişik konuşmalarında söyledi, “Ben şehrin butik bir şehir kalmasını arzuluyorum. Hızlı büyümeye karşıyım” dedi.
Burada imkan varken, şartlar varken, şehrin büyütülmesinde hem ekonomik hem sosyolojik hem şehirsel büyümenin sağlanması, bu şehre gelen büyükşehir belediyesine ilişkin ekonomik desteği de arttırır, sanayiye oluşan istihdamı da arttırır. Şehrin büyümesine imkan sağlar. Nasıl ki bugün, Uzay Havacılık Sanayi, Savunma Sanayisi ve Raylı sistemleri Sanayisinde Eskişehir’in yetişmiş iş gücü ve bir tecrübesi varsa buna ilişkin tecrübelerin sağlanması konusunda öncü olmaya ilişkin heves ve hedef yok mevcut belediye başkanında. Biz seçim kazanalım da nasıl kazanırsak kazanalım anlayışı var. Seçimi kazanmaya dönük son 6 ay içinde çalışmaya başlarlar. Seçim biter hiçbir şekilde herhangi bir hizmete el sürmezler. Bunu da ben sağda solda duyuyorum. Halk hizmeti unutur tarzında bir yaklaşım var. Ben bunu halkı inciten bir noktada olduğunu değerlendiriyorum. Dolayısıyla halkımız hizmeti hem seçim zamanında hem de seçime kadar olan 5 yıllık süre boyunca hak ediyor. Sonuna kadar hak ediyor. Bu şehir her zaman daha fazlasını daha iyisini hak ediyor.
Etrafımızdaki şehirlere baktığımızda etrafımızdaki şehirlerin, Eskişehir’e nazaran daha farklılaşması, şehirsel anlamda daha yoğunlaşması ve farklı bir noktaya gitmesi, özellikle yollar, trafik, ulaşım, altyapı, sosyal hayat ve ekonomik koşullarının da farklılaşması üzüntü vericidir. Bizim bundan 30 yıl önce Bursa ile karşılaştırılan ekonomik yapımız maalesef 21 yıldır bu şehri yöneten belediye başkanının butik şehir isteğinden dolayı bu noktada kalmıştır. Bizim şehrimiz bunu hak etmemektedir. Eskişehir çok kıymetli bir şehirdir. Gelenekleri, kültürü olan bir şehirdir. Bu geleneklerini, kültürünü, özellikle demokrasinin beşiği olarak Demokrat Parti döneminden beri yürüten bir şehirdir. Bu şehrin özellikle Polatkan gibi bir Maliye Bakanından kaynaklanan sebeple güzel bir birlikteliği ve geçmişi vardır. Bu tarihi demokrasiye ilişkin geçmişi ve misyonu bundan sonra da devam ettirmesi lazım. Fakat Kalabak suyunda gördüğümüz gibi belediye başkanımızın bu işlerde hiç derdi de yok tasası da yok. Gününü de bu işlerle geçirmiyor. Maalesef şehir kendi kendine buna kafa yoruyor. Sanayi Odası yoruyor, Sanayi Bölgesi Başkanlığı yoruyor, Esnaf Odası yoruyor, Ticaret Odası yoruyor ama maalesef Büyükşehir Belediyemiz bu sorunlara hiçbir şekilde kafa yormuyor. Ya da kafa yorduğu sorunlar bizim sorunlarımızla aynı değil. Öncelikler aynı değil. Önceliklerin, şehrin insanların hayatlarını kolaylaştırıcı hizmetlere yönelik olması lazım. İnsanları ötekileştiren, sadece kendilerine dönük hizmet üretimini ortaya koyan bir anlayış hiçbir zaman tasvip edilecek bir anlayış değildir.
Can Hacıoğlu, AK Parti İl Başkanı Avukat Zihni Çalışkan ile harika bir söyleşi gerçekleştirdi ve bu dün gazetemizin manşetinden sizlerin dikkatine sundu. Ancak dikkatinden kaçanlar için söyleşinin ayrıca önemli gördüğüm bir bölümünü buradan dikkatlerinize sunmak istedim.
![]() |
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!