FAKÜLTEMİZİ DAHA İLERİ TAŞIYACAĞIZ
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Öncelikle öğrenmeyi çok seven biriyim. Otuz sekiz yaşına kadar öğrencilik yaptım, yani öğrencilik benim ana mesleğim diyebilirim. Açıköğretim Fakültesi’ne dekan olmadan önce de açıköğretim öğrencisiydim. Bunun dışında turizm otelcilik mezunuyum, sektörde çalıştım. İngilizce öğretmenliği yaptım; Trabzon ve Eskişehir’de toplam on iki yıl görev aldım. Halkla ilişkiler ve reklamcılık mezunuyum. Sosyal medyayı ve yeni medyayı aktif kullanmaya çalışıyorum. Uzaktan eğitim alanında ilk profesörlerden biriyim; yüksek lisans ve doktoramı bu alanda yaptım. Şimdi fakültemizi daha ileriye taşımak için çalışıyoruz.
GELENEĞİ YOK ETMEDİK
Açıköğretim Fakültesi’nin yeni dönemdeki vizyon ve potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu anda hızlı bir dönüşüm yaşıyoruz. Rektörümüz Yusuf Adıgüzel’in atanmasıyla birlikte sistemde değişikliklere başladık. Çünkü Açıköğretim Fakültesi sadece bir fakülte değil, “güneşin batmadığı fakülte.” Otuzdan fazla ülkede, elliden fazla merkezde sınav yapıyoruz. Her dönem yaklaşık bir milyon öğrencimiz var. Türkiye’nin en büyük fakültesi konumundayız, öğrenci sayımızla da Avrupa da en büyük fakülteyiz. Amacımız sadece öğrencilere meslek kazandırmak değil, yaşam boyu öğrenmeye de katkı sağlamak. Bu çerçevede bazı değişiklikler yaptık. Örneğin 81 ildeki bürolarımızı kapattık. Çünkü bürolar artık işlevini yitirmişti; son 5-10 yılda yaptıkları işler tamamen dijitale taşındı. Personelimiz ise hak kaybı yaşamadan farklı kurumlara aktarıldı. Böylece hem daha işlevsel olduk hem de kamu kaynaklarını daha verimli kullanmaya başladık. Önceden bu fakültede 3 tane fakülte vardı; Açıköğretim, İktisat ve İşletme. Öğrenci işleri ve sınav organizasyonları çoğunlukla Açıköğretim Fakültesi tarafından yürütülüyordu. YÖK kararıyla diğer fakültelerdeki programlar Açıköğretim Fakültesi bünyesine alındı. Yeni dönemle beraber işlevselliğini kaybetmiş belli programları kapatarak mevcut programların da içeriklerini güncelleyerek yolumuza devam ettik. Böylece daha hızlı karar alabilen, çevik bir yapı oluşturduk. Bizim öğrenci sayımız çok olduğu için hızlı karar almamız gerekiyor ve mevcut yönetim yapısında 3 tane dekanlık birden olduğunda bunu her zaman yapmamız mümkün olmuyor. Şu anda daha hızlı kararlar alabiliyoruz. Bu dönüşümün fakülte dışındaki yansımalara nedir? Aslında orada bazı hocalarımızı kendi uzmanlık alanlarının olduğu fakültelere kadro aktarım yapılarak öğrencileriyle daha fazla iletişime girme ve öğretme süreçlerinde daha aktif olma şansı yakaladılar. İktisat ve işletme geleneğini yok etmedik; hocalarımız kendi uzmanlık alanlarına göre farklı fakültelere geçti. 2025 yılındayız belli alanlarda dönüşüm kaçınılmazdır. Bu sayede köklü geleneğin daha güçlü devamını sağladık. Çalışanlarımız da süreçte mağdur edilmedi. Resmi işlemler başlamadan önce bilgilendirme yaptık. Kendi illerinde kalmak isteyenler farklı kurumlara geçiş yaptı. Yani uzun vadede kazanımları oldu. Ayrıca kapanan bürolardan gelir elde ederek üniversitemize ve devletimize maddi katkı sağladık. Biz burada şunu da yapabilirdik gözümüzü kapatıp dönüşümü görmezden de gelebilirdik ama bir kamu üniversitesi olarak kamu kaynaklarını bu değişim sürecinin gerekliliğini göz ardı edemezdik.
1 MİLYONLUK ÖĞRENCİ KAPASİTESİ
Öğrenciler neden Açıköğretim Fakültesi’ni tercih etsin? Son olarak eklemek istedikleriniz neler?
Yaklaşık 1 milyonluk bir öğrenci kapasitemiz var. Öğrencilerimizin yaklaşık %75’i zaten bir üniversite mezunu. Yani ikinci üniversite kapsamında geliyorlar. Zamanında okuyamadıkları bölümleri okumak, merak ettikleri alanlarda kendilerini geliştirmek istiyorlar. Bazı programlarımız güncel olduğu için mesleklerini daha iyi yapmak isteyenler de tercih ediyor. Öğrencilerimiz ne istediklerini biliyorlar, öğrenme ihtiyaçlarının farkındalar. Ben öğrenmeyi yemek yemeye ve su içmeye benzetiyorum: İnsan varlığını sürdürmek için nasıl yemek ve suya ihtiyaç duyuyorsa, öğrenmeye de ihtiyaç duyar. Bilgi ekosistemi çok hızlı değişiyor, mesleklerin geçerlilik süresi kısalıyor. Dolayısıyla ne öğrenmek istediğini net belirleyen öğrenciler programlarımızdan daha verimli yararlanıyor. Artık öğrenciler sadece diploma almak için değil, kendini geliştirmek için Açıköğretimi tercih ediyor. Biz de bu değişen profili dikkate alarak kararlar alıyoruz. Öğrenciler hem alan bilgisini kazanıyor hem de fakültemizin dijital dönüşüm sürecine değişimim merkezinde öğrenci rolüyle şahit oluyor.
DÜNYAYA AÇIK ÖĞRETİMİZ
Biz çok aktif bir fakülteyiz, kendimize sürekli misyonlar yüklüyoruz. Bunlardan biri dijital dönüşümü yükseköğretime bir model olarak sunmak. Bir diğeri yapay zekâ. Günümüzde ülkelerin operasyonel gücünü belirleyen alanlardan biri yapay zekâ. Bu alanda yetenekli insanları sisteme kazandırmak istiyoruz. Örneğin dijital ve yapay zeka okuryazarlığı konusunda bir içerik hazırladık. Önce tüm üniversitemizde, sonra da herkese ücretsiz açmayı planlıyoruz. Bu yılki mottomuz şu: “Biz değişime açık öğretimiz, yeniliğe açık öğretimiz, dünyaya açık öğretimiz.” Artık Türkçe veya İngilizce bilen herkes programlarımıza kayıt olup diploma alabilecek. Yani “güneş batmayan bir fakülte” olma yolunda ilerliyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun öğrenmek isteyen herkese ulaşmak istiyoruz. Yapay zekâyı sadece bir alan olarak değil, bir beka meselesi olarak görüyoruz. Şimdi yatırım yaparsak geleceğe büyük katkı sağlayacağımıza inanıyoruz. Önümüzdeki dönemde farklı projelerimizi açıklayacağız. Son olarak şunu söylemek isterim: Biz yeniliğe açığız, değişime açığız, iletişime açığız. Yerel basınımızı her zaman burada görmekten mutluluk duyarız.