ACİLCİYİZ AMA ACELECİ DEĞİLİZ
Acil Tıp nedir? Acil Tıp programlarından bahseder misiniz?
Acil Tıp, Türkiye'de 1993 yılından beri resmi olarak bir ana bilim dalı ve branş olarak hizmet vermektedir. Aslında dünyadaki geçmişi 1970'li yıllara dayanır. İlk defa Amerika ve Kanada'da, özellikle trafik kazası geçiren kişilerin hayatta kalma oranlarını artırmak ve hayatta kalanların sakatlık olmadan günlük hayatlarına sağlıklı devam edebilmelerini sağlamak felsefesinden doğmuştur. 1993'te Türkiye'ye gelene kadar acil hizmetler elbette vardı. O dönemde doktorlar sırayla hastanelerin acil servislerini yürütüyorlardı. Şu an hala aile hekimlerimiz de hizmet vermeye devam etmekle beraber, en büyük hedefimiz acil tıp alanında eğitimli, tecrübeli ve deneyimli kişilerin görev almasıdır. Bakanlık da bu konuda gerekli planlamaları yapmaktadır. Acil Tıp, beklenmedik ani durumlarda ortaya çıkan fizyolojik ve davranışsal hastalıklar ve durumlar (travma gibi klinik durumlar dâhil) için tüm yaş gruplarına hizmet eden, tedavi, yönetim ve koruyuculuk hizmetlerini de içeren bir tıp alanıdır. Geniş bir alandır. Her durumun, her travmanın, her hastalığın, hatta psikolojik durumların bile acilleriyle ilgileniyoruz. Odak noktamız, yaşamı potansiyel olarak tehdit eden sorunlar karşısında hastaları hayatta tutmak ve sakatlıkları en aza indirilmiş şekilde hizmet etmektir. Acil serviste zamana karşı bir yarış söz konusudur acilciyiz ama aceleci değiliz tabiki. Acil sağlık hizmetlerini sadece acil servis olarak görmüyoruz; 112 sağlık ekiplerinden başlayarak acil serviste devam eden, hatta bizden sonra kesin tedaviyi alacakları servisler ve yoğun bakımlara yatırılıncaya kadar süren bir sağlık hizmet zincirinden bahsedebiliriz. Zincirin her halkasının aynı dili konuşması, yani 112'nin doğru tedavi yönetimiyle hastayı getirmesi, bizim uygun hız ve doğrulukta tanı koymamız ve hastayı doğru yere yönlendirmemiz gerekir. Hizmetimiz bütünsel olmalıdır.

MUTLAKA EKSİKLER OLUYOR
Bu alanda hekimlerin ve sağlık çalışanlarının istihdamı hangi durumda? Personel yeterli mi?
Acil servislerin uygun hizmeti verebilmesi için bu konuda eğitimli ve deneyimli personel iş gücü ile en iyi ve en üst düzey fiziki ekipmana ihtiyaç duyulur. Artık uygulamalar "bir odayı acil servis yaparsınız" şeklinde değil; çok daha modern ve teknolojik olması gerekir. Hastayı taşıyacak hasta bakıcımızdan tutun, triyajda hastayı ilk karşılayan personelimize kadar herkesin bu konuda eğitimli olması gerekir. Kritik bakım ve resüsitasyon hemşirelerinin buna uygun eğitimleri alması şarttır. Zamana karşı bir yarış olduğu için yaptığımız işte herkes saniyeleri sayar ve neye ihtiyacımız olduğunu neredeyse bakışlarımızdan anlarız. Yıl içerisinde tekrar eden eğitimlerle kendimizi sürekli güncel tutmaya özen gösteriyoruz. Personelimizin sayısal yeterliliği; ülke sağlık politikaları kapsamında hastane yönetimlerinin azami çabayı sarf ettiği bir konudur. Biz üniversite hastanesi olarak bölge hizmeti konumundayız. Çevremizdeki illerden de hasta kabul edebiliyoruz üçüncü basamak hasta olmamız nedeniyle. Elimizden gelen en iyi hizmeti sağlamak için önlemler alıyoruz. Mevcut şartlarımızı en iyi şekilde kullanmaya çalışıyoruz. Mutlaka eksikler oluyordur, ancak buradaki bütün amacımız ve hedefimiz kimsenin zarar görmemesi ve sağlık hizmetini en iyi şekilde yapabilmektir.

HASTANELER SON NOKTADIR
Ben bir hekim olarak hastanelerin her zaman son nokta olduğunu düşünmüşümdür. Koruyucu ve önleyici faaliyetlerin daha önemli olduğunu, bize pek ihtiyaç kalmamasını hayal ve arzu ediyorum. Sağlıklı yaşamak hepimizin hakkı. Kendi sağlığımız için birtakım önlemleri kendimiz almalıyız. Mesela uyku, beslenme ve temizlik konularındaki basit ama önemli tedbirleri aldığımız zaman hasta olacağımızı öngörmüyoruz. Ancak kanser gibi kaçınılmaz hastalıklar, sanayileşmenin çok olduğu yerlerde görülen alerjik hastalıklar gibi durumlarda tabii ki hastanelere başvurmalı ve doğru, profesyonel kişilerden yardım almalıyız. Sağlık hizmetleri hiçbir zaman alan olarak ayrıştırılmaz, bir bütün olarak devam etmesi gerekir.

KRİTİK HASTALARI KARŞILIYORUZ
Üniversite hastanesi acil servisi olduğumuz ve Bakanlık denetlemelerinde en üst seviyeden derecelendirildiğimiz için, elbette oldukça kritik hastaları karşılıyoruz. Triyaj (ayıklamak) uygulamasını yaparak hastaların doğru şekilde tedavi almalarını sağlıyoruz. Ana bilim dalımızın kuruluşu 2004 yılıdır. Türkiye'de 1993'te kurulduğunu düşünürsek, biz genç bir ana bilim dalıyız. 2005'ten beri buradayım ve bu tarihten itibaren hem uzmanlık öğrencisi eğitmek hem de sağlık hizmeti vermek olarak kendimizi oldukça iyi yerlerde görüyorum. Türkiye'de 150'den fazla acil programı var. Bunlar arasında kliniğimiz, ulusal akreditasyonu olan, eğitimsel olarak akredite bir kliniktir 2018'de akredite olduk. Acil Tıp uzmanı olmak kolay değildir. Çok fazla konu başlığı var, çok okumamız gerekiyor. Acil Tıp sadece hasta bakmak demek değil; kurumlar arası koordinasyon sağlamak, organize etmek demektir. Acil servis, hayatın aktığı yerdir; her sosyoekonomik seviyeden, her kültürden insanın kolayca ilk başvuru noktasıyız ve 24 saat, yılın her günü açığız. İl Sağlık Müdürlüğü, hastane içi birimlerimiz ve diğer branşlarla bu organizasyonu ve koordinasyonu yapabilme becerimiz olması gerekir. Çok kalabalık bir ekiple çalışıyoruz acil laboratuvarı, sekreterlik, güvenlik, hastane polisi, kan bankası gibi birimlerle. Bu kalabalığı kontrol altında tutmak, işleyişi düzenli ve uygun ahenkle çalıştırmak dikkat gerektirir. Kaos çıkmaya çok meyilli yerlerdir. Sakin ve serinkanlı olabilmeyi becermek gerekir. Bu nedenle öğrencilerimiz uzmanlık eğitiminde tıp alanının yanında, organizasyon, koordinasyon, sakin kalabilme ve kaos yönetebilme gibi pek çok beceriyi de edinirler.

HERKESİN ACİLİYETİ FARKLI
İnsanlar hangi durumda acile başvurmalılar? Siz vatandaşlara ne gibi önerilerde bulunuyorsunuz?
Acil sağlık hizmetleri, yönetmelikteki tanımına göre acil durumlarda başlar. Acil durumun ne olduğu, herkes için farklı algılanabilir. Kimi için kırık bir parmak acildir, kimi için kalp yetmezliği veya nefes darlığı. Herkes kendi acilini kendi yaratıyor ve bazı yanlış anlaşılmalar olabiliyor. Biz, hastalarımızın sağlığını tehlikeye atabilecek durumları ayıklayarak, hangisinin sağlığı daha öncelikli tehdit altındaysa onları belirleyip belli bir sıralamayla içeri almamız gerekiyor. Bu yüzden acil servislerde numaratör olmaz ve başvuru sırasına göre içeri girme her zaman mümkün olmaz. Sıra, hastalığın ağırlığına ve şiddetine göre belirlenir. Sağlık Bakanlığının Türkiye'de uyguladığı üç renk kodlu bir triyaj uygulaması vardır: Kırmızı, Sarı ve Yeşil. Kırmızılar yani çok aciller hayatı tehdit eden ya da potansiyel olarak tehdit edebilecek çok ciddi problemlerle karşılaştıklarımızdır. Solunum/kalp durması, ciddi nefes darlıkları, çoklu travma trafik kazası gibi bu gruba girer. Asla bekletilmez. Müdahale için saniyeleri sayarız. Sarılar acil olanlar bunlar, ilerleyen saatlerde müdahale edilmezse yaşamın tehdit altında olabilecek gruplardır. Yeşiller acil olmayanlar bu hastalar, 24 saat hiç bakılmasa dahi hayatı tehdit altında olmayacak bir gruptur. Ayak bileği burkulması, grip gibi solunum yolu enfeksiyonları bu gruba girer. Yardıma ihtiyaçları vardır ancak öncelikli değildir. Vatandaşın sağlığını korumak amacıyla bu renk kodlaması doğru bir uygulamadır. Biz bunları elimizden geldiğince bu şekilde yapmaya çalışıyoruz.
KALP YETERSİZLİKLERİ ÇOK GÖRÜLÜYOR
Her bölgenin coğrafi şartlardan dolayı kendine göre farklılıkları vardır. Örneğin Güneydoğu'da zehirlenme vakaları çok görülebilir. Bizim çevremizde ise kalp yetersizlikleri ve kanserden dolayı gelişmiş acil sorunlar çok görülmektedir. Ayrıca mevsimsel özelliklere bağlı problemler de çıkabiliyor. Örneğin kışın uygun şartlar sağlanmamışsa karbonmonoksit zehirlenmeleri, yağmurlar başladığında mantar zehirlenmeleri gibi. Eskişehir halkının kültürel seviyesi çok yüksek. Kendilerine ve sağlıklarına çok dikkat ediyorlar. Bu açıdan halkımıza çok teşekkür etmek istiyorum, çok bilinçli ve doğru bir şekilde bize geliyorlar. Şu anda özellikle kış aylarında, hava kirliliğine dikkat etmelerini öneriyorum. Doğalgaz kullanımının yaygınlaşmasıyla kirlilik azalmıştır, ancak yine de yaşlı vatandaşlarımızın hava kirliliği olan dönemlerde çok fazla sokağa çıkmaması ve kendilerini koruması önemlidir. Kalp yetersizliği olan hastalarımızın ve diğer kronik hastaların da düzenli olarak sağlık kontrollerine gitmeleri ve tedavilerini aksatmadan devam etmeleri gerekmektedir. Bunları yaptıkları zaman nispeten daha kontrollü ve konforlu bir hayat yaşayabileceklerini düşünüyorum.




